Bitmemişliğin Estetiği

İçine yerleştiği yapının özgün izlerini incelikle koruyarak güncelleyen Sala Beckett yenileme ve genişletme projesi, hafızayı sürdürerek geleceğe taşıyor.

Flores & Prats tarafından tasarlanan Sala Beckett’in yeni sahnesi tiyatro, deney ve eğitime adanmış bir mekan olarak Kasım 2016’da Barselona’nın Sant Marti bölgesindeki Poblenou’da açıldı. Yaklaşık 20 yıl önce İspanyol oyun yazarı José Sanchis Sinisterra tarafından Teatro Fronterizo adıyla kurulan ve o günden beri pek çok meşhur Katalan oyun yazarı yetiştirmiş olan Sala Beckett, genç yazarlara şans vermesi, ilk oyunlarını sahnelemelerine imkan tanıması ve pek çok farklı ülkede atölye ve seminerler düzenlemesiyle Barselona kentinin kültür hayatında önemli bir yere sahip bir kurum. Bugün oyun yazarı ve yönetmen Toni Casares tarafından yürütülen Sala Beckett yeni mekanına, yarışma sonucu elde edilmiş olan Flores & Prats’ın projesiyle geçti. Projenin bulunduğu Poblenou, 1992 Olimpiyat Oyunları’na hazırlık süresince ciddi dönüşüm geçirmiş, günümüzde sanatçı ve yaratıcı zümrenin varlığıyla canlı tutulan tarihi bir endüstriyel alan. Bir yenileme ve genişletme süreciyle projenin eklemlendiği yapı ise bir işçi birliği olan Pau i Justícia (Barış ve Adalet) kooperatifine ait kültür sanat ve eğlence mekanıydı.

Yarışmayı kazanan Flores & Prats ekibi, o günden itibaren hem kurumun kent ve kültürdeki rolüne uygun bir mekan kurgusu yaratmak hem de yapıyı içinde bulunduğu Poblenou’nun gündelik hayatına eklemlemek üzere uzun süre çalışmış. Bu süre zarfında mimarlar, Toni Casares ve gelecekteki muhtemel kullanıcılarla yapının işlevine dönük, deneysel temsil ve üretim tekniklerini tartışarak tasarım kararlarını oluşturmuş. Mekan ve geçmişiyle ilişki kurma düsturuyla eski bir yapının içine yerleşirken konuya ve işleve karşı kişisel ve gelişmiş bir farkındalık üretmek adına, Peter Brook tarafından tasarlanan Paris’teki Theatre des Bouffes du Nord gibi örnek yapıları ziyaret ederek incelemişler.

 Sala Beckett, Flores & Prats Architects, XXİ Mimarlık Dergisi
Pere IV Caddesi’nden yapının cephesi

1920’lerde inşa edilmiş yapı, proje öncesi harap haldeymiş. Ancak bu hal, mimarların ilgisinin de esasını oluşturuyor. “Yapının harap hali, onu restore etme isteğimiz yüzünden değil, bu yıkıntı halini bir adım öteye götürüp üst üste binmiş zamanları gösterme, yapının bitmemişliğini süregidecek bir güncellemenin parçası haline getirme arzumuz yüzünden ilgimizi çekti. Bu projenin zorluğu, yapının yeni işlevini hayaletleri kovmadan yapmaktı.” diyen mimarlar, yapıyı yerinde tutmakla kalmamış, özgün binanın zarar görmemiş, temel izlerini de tutmuş. Burada niyetleri, hem binanın üzerinde kalmış tüm işaretleri ve katmanları geleceğe taşımak hem de binayı Sala Beckett’in yürüttüğü tiyatro bazlı araştırmaların anlamını bir adım daha öteye götürebilecek bir araca dönüştürmek olmuş: Bunca zaman pek çok kullanıcısının hafızasında iz bırakmış bir mekanı kültürün güncel bir aracı haline getirmek.

Tasarım, mevcut yapının inşa edildiği döneme ait fiziksel niteliklerin, mekanın kimliğinin bir parçası olduğu kabulünden doğmuş. Karkastan kapılara ve çok renkli seramiklere, gül pencerelerden duvar ve alçı kaplamadaki mevcut katmanlara kadar tüm öğeler özenle tutulmuş. Merdiven korkulukları eski haliyle hayata döndürülmüş, katmanların izleri silinmemiş, hepsinin bir arada durması tercih edilmiş.

Yapı Poblenou’da iki caddenin kesiştiği bir köşede yer alıyor. Köşede açılan cephe, iç mekanda gerçekleşen etkinlikleri görünür ve ulaşılabilir kılıyor. Zemin katta yer alan odaların çoğu kamusal etkinlikler için kullanılıyor ve kentsel dokuyla süreklilik ilişkisi kuruyor. Ziyaretçilerin yapıya girer girmez samimi, neredeyse evdekine benzer bir kurguyla karşılaşması amaçlanmış. Mekan senaryosu da burada vakit geçirmeyi destekliyor; ziyaretçiler sadece herhangi bir performansı izlemek için değil, performansın başlamasını beklerken ya da sadece geçerken uğrayıp barda bir şeyler içerek, restoranda ya da banklarda oturarak da mekanı kullanabiliyorlar. Yeni kurgu iki sergi alanı, drama ve yazı dersleri için beş oda, bir bar-restoran, ofisler ve teknik hacimlerden oluşuyor.

Mekanların birbirine eklemlendiği zemin katta, sadece kamuya açık odalar değil 200 kişiyi ağırlayabilen, farklı sahne strüktürlerinin kullanılabildiği ana performans alanıyla bir çeper koridorla bağlanan ofis ve giyinme odaları da bulunuyor. Giriş alanının üstündeki tepe ışıklığından süzülen ışık, mekanların karmaşık birlikteliğini ortaya çıkarıyor ve yere doğru inerken tüm yapıya bir tekillik hissi veriyor. Işık aynı zamanda bu eski kooperatifin lobisinde, çevre ahaliyi performans alanlarına doğru yönlendiriyor. Prova odalarının yanı sıra daha büyük bir oda, daha önce balo salonu olarak kullanılan bugün hem atölyeler için hem de ikincil performans alanı olarak kullanılabilecek bir mekan ise birinci katta yer alıyor. Diğer prova odaları ve servis alanları da ikinci kata yerleşiyor.

Mimarlarına göre sonuçta ortaya çıkan, program gerekliliklerinin yığıldığı bir yapı olmanın ötesine geçmiş. İçeride üç katı birbirine bağlayan giriş boşluğu, dışarıdan eski kooperatif yapısını büyük bir eve dönüştüren bir çatı: Dramaturglar için yeni bir ev. Toni Casares için ise izleyicilerin mekandaki hissi daha öncelikli. Ona göre “Yeni Sala Beckett, izleyicilerin girdiği, nefes aldığı, anladığı, sadece endüstriyel bir ürünün tüketicisi olmadıklarını, aksine bir diyaloğun parçası olduklarını hissettikleri bir mekan. Burada, sahnede sunulanı anlamlı kılan, izleyici.”

Etiketler:

İlgili İçerikler: