Bologna’da Deprem Sonrası Yönetimi

23-24 Ekim tarihleri arasında İtalya’nın Bologna kentinde düzenlenen SAIE yapı fuarı kapsamında gerçekleştirilen Mimarlık ve Kentsel Yenileme programına Türk delegasyonu olarak katıldık. Bologna’nın da içinde yer aldığı Emilia-Romagna bölgesi, Po Ovası’ndaki konumuyla İtalya’nın deprem görmüş ve halen risk taşıyan alanlarından biri. 1999’da yaşadığımız İzmit ve 2011 Van depremlerinin de gösterdiği üzere bir deprem ülkesi olan Türkiye ile İtalya arasında bir bilgi ve deneyim alışverişi oluşturmak adına düzenlenen program, benzerlikleri ve farklılıkları açısından oldukça öğreticiydi.

fotoğraflar: © gürel kutlular
mirandola bölgesi'nde deprem sonrası yapılmış okul
mirandola bölgesi'nde deprem sonrası yapılmış okul
mirandola bölgesi'nde deprem sonrası yapılmış okul
mirandola bölgesi'nde deprem sonrası yapılmış okul
mirandola bölgesi'nde deprem sonrası yapılmış okul
saei'deki forum alanı ve konuşmacıların yaptıkları sunumlar
saei'deki forum alanı ve konuşmacıların yaptıkları sunumlar
saei'deki forum alanı ve konuşmacıların yaptıkları sunumlar
saei'deki forum alanı ve konuşmacıların yaptıkları sunumlar
saei'deki forum alanı ve konuşmacıların yaptıkları sunumlar
urban center bologna'dan bir kare
urban center bologna'dan bir kare
urban center bologna'dan bir kare
urban center bologna'dan bir kare
urban center bologna'dan bir kare
urban center bologna'dan bir kare

Benzerliklerden başlayacak olursak İtalya’da da yerleşik bürokratik düzenin hızlı hareket etme ve duruma acil olarak yanıt vermede yetersiz kaldığını söyleyerek başlayabiliriz. Tüm işleyişi kompartımanlara ayıran ve farklı birimlere bağımsız sorumluluklar veren bürokrasi yapısının, deprem gibi acil çözüm gerektiren durumlarda nasıl zorluklar çıkardığını anlatan İtalyan yetkililer bunu aşmak için geliştirdikleri çözümleri de paylaştılar. Özellikle de 2012 Emilia-Romagna depremlerinden sonra okulların deprem dayanımına sahip olmadığını fark ederek Mayıs sonunda gerçekleşen depremden Eylül ortasında okulların açılışına dek geçen sürede tüm öğrencileri güvenli okullara nasıl yerleştirdiklerini anlatırken bu bürokrasi süreçlerinin esnetilmesinin önemi hissediliyordu. Manuela Manenti, deprem sonrasında Emilia-Romagna’daki yeniden inşa sürecindeki karar alma sorumlusu olarak atandığında bölgedeki tüm okulların deprem dayanımının ölçümü ve yeniden inşa edilecek olanların belirlenerek projelerinin hazırlanması konusundaki ana yetkili konumuna getirilmiş. Bir yandan 1041 okulun deprem testini yaptırırken öte yandan mevcutların güçlendirilmesi çok vakit aldığından yeni okulların inşasına girişilmiş. Dört aylık bir süre içinde 30 tane modüler prefabrik ve 28 tane geçici okul binasını tamamlayabilmişler ve bunların enerji verimli olması konusunda özel bir hassasiyet geliştirmişler. Sonraki gün bizim de gezdiğimiz Mirandola’daki eğitim kampüsü bunların örneklerinden biri.
Manenti, geçici olarak planlanan ve neredeyse tamamen acil çıkış, enerji verimliliği, derslik ve koridor boyutları vs gibi mühendislik fikirleriyle tasarlanıp inşa edilen lise yapısının çok beğenildiği için yıkılmayıp eğitime devam etmesinin söz konusu olduğunu belirttiğinde, İtalya ile Türkiye arasındaki benzerlikleri bir kez daha düşündüm. Kent merkezine yakın olsa da etrafında hiçbir yapılaşma olmayan bir alanda hayata geçirdikleri bu eğitim kampüsü, Türkiye’de geçtiğimiz yıllarda açılan eğitim kampüsü yarışmalarını düşündürdü. Beton bir bahçe içinde okul duvarlarına yaslanmış ve çevrelerindeki boşluğu izleyen öğrenciler, sanırım dünyanın en güzel okulunda okusa bile pek de mutlu olamazlar, ya da ben olamazdım. Okulun çevresine inşa edilmiş kütüphane, spor salonu ve laboratuvarın burada bir yaşam canlandırabilmesi için herkesin kullanımına açılmış olması çok yerinde bir karar. Ancak spor salonunda tribün olmaması gibi detaylarla bu kez de mimari tasarım yetersiz kalabiliyor. Yine de henüz iki yıl geçmişken bu İtalyan modelinin başarısını konuşmak için erken olabilir. Zira bizim aksimize depremi yok sayan bir politika değil, onu bir gerçeklik olarak kabul eden ve hatta kentsel sorunlarının çözümü için bir fırsat olarak gören bir perspektife sahipler.

Türkiye delegasyonunun yaptığı konuşmalar bizdeki yaklaşımları anlatmak ve bir diyalog başlatmak için önemliydi. TAK ve Kentsel Strateji’den Sıla Akalp, İstanbul’daki konut stokunun mevcut durumundan ve riskli olarak tanımlanan yapıların mevcut stokun yaklaşık %32,5’i olduğundan söz etti. Korhan Gümüş tarihi alanlar ve yapılarda güçlendirme adı altında yapılan kötü restorasyon uygulamalarından, ODTÜ İnşaat Mühendisliği’nden Bekir Özer Ay ise basit strüktürel hatalar nedeniyle deprem dayanımını kaybeden yapılardan söz etti. Ekin Çoban Turhan, projelerini paylaşırken Onat Öktem de İzmit’teki Seka Park üzerinden deprem sonrası bir toplanma alanı ile rekreasyon alanı fikrini nasıl bir araya getirdiklerini anlattı.

Bologna’da en ilham verici şeylerden biri Urban Center idi. Kentin merkezindeki ana meydanda konumlanan herkese açık kütüphane yapısının en üst katında, son derece kamusal bir alanda konumlanan Urban Center direktörü Giovanni Ginocchini, merkezin yaptıklarını oradaki Urban Policies sergisi üzerinden aktardı. Kentteki yeni projelerin ve bir kısmı askeri olmak üzere tarihi yapıların yeniden kullanımı için geliştirilen önerilerin kentlilerle paylaşıldığı bir platform olarak işliyor Urban Center. Aslen sadece bir arabulucu, kentlilerin proje süreçlerine katılımı için bir kolaylaştırıcı olarak işlev gören merkez, sergi dilinin herkes tarafından kolay anlaşılır olmasıyla ve geniş katılımlı toplantıları ve atölye çalışmalarıyla da bu işlevi başarıyla yerine getiriyordu.

Etiketler: