Docendo Discimus* Instrumantae

EFE GÖZEN + BURCU BİÇER SANER

Dijital fabrikasyon üzerinden mimarlık eğitimini bir süredir eleştirmekteyiz ve bu konu hakkındaki kendi önerimizi sunma zamanı sonunda geldi. Okullar Okulu temalı 4. İstanbul Tasarım Bienali bize bunun için harika bir fırsat sundu. Karşınızda yeni paradigma doğrultusunda mimarlık eğitimi, dijital fabrikasyon ve atölye mekanını yorumladığımız mütevazı önerimiz! 4. İstanbul Tasarım Bienali kapsamında Akbank Sanat’ta yer alacak FABB projesi Docendo Discimus Intrumantae ile tanışın.

*öğreterek öğreniriz.

Bu eski bilge deyişe ilk kez, Genç Seneca’nın (M.Ö. 4-MS 65) Lucilius’a yazdığı mektuplarda rastlıyoruz. Mektubunda1 dile getirdiği homines dum docent discount deyişini “insanlar öğretirken öğrenirler” şeklinde çevirebiliriz. Yeni bir öğrenme konsepti olarak gündeme getirdiğimiz bu mottoyu, mimari tasarım ve üretim eğitimi üzerinden değerlendirmek pek tabii ki mümkün.

Mimarlık konusu özelinde öğretme eylemi günümüze değin birçok değişim geçirdi. En başta, tüm diğer zanaatlardaki çıraklık eğitimi gibi yapı ustasının deneyimlerini uygulamalı olarak öğrencilerine aktardığı bir eğitim söz konusuydu. Çıraklık eğitimi öncelikle fiziksel bir metanın üretimiyle ilgilidir ve fiziksel bir çalışma ortamı, yani bir atölye gerektirir. Bilginin üretimi ve aktarımı bu fiziksel mekanda gerçekleşir. Bilgi köklerini mekana salar.

Mimar, yapı ustasından evrilmeye başladığında çıraklık eğitimi halen adapte edilebilecek bir eğitim sistemiyken, fiziksel emtianın üretim ortamı olan atölye için bu adaptasyon pek de mümkün değildi. Mimarın asli sorumluluğunun yapının soyut bilgisinin üretimine dönüşmesiyle çalışma ortamı da steril bir ortama dönüştü. Özellikle 19. yüzyıl sonu itibariyle hızla artan nüfusa hizmet etmek üzere gerekli mimar ordusunu yetiştirebilmek için politeknik okullarının kitlesel eğitim sistemleri mimarlık eğitiminde benimsenmeye başladı. Bu dönemde mimarlık eğitiminin, mimarinin fiziki üretim ortamları olan şantiye ve atölyelere son derece yabancılaştığına şahit olduk. Dijital üretim araçlarının mimaride kullanımı ise, tasarımcının aynı zamanda üretici olarak rolünü yeniden tanımlama olasılığını ortaya çıkardı. Atölyenin mimar için tekrar doğal yaşam alanı  haline gelmesi fırsatı doğdu. Bu, ancak mimarlık eğitiminin yeniden yorumlanmasıyla mümkündü ve şimdiye kadar yeni paradigmanın mimari müfredata uyarlanmasının en iyi ihtimalle problematik olduğunu dile getirebiliriz.

Atölye kavramının orijinali başkalaşıma uğradı. Kavram, tek yönlü bir bilgi akışı üzerinden kısa süreli, hızlı tempolu toplanmalara dönüştü. Bu toplanmalar her ne kadar dijital fabrikasyona ve bu araçların kullanımına dair mükemmel bir giriş niteliğinde olsa da, çoğu zaman bağlam oluşturma ve malzeme manipülasyon teknikleri hakkında gerekli temel bilgilerin aktarımında yetersiz kaldığını görüyoruz. Süreci aktarmaktan ziyade göz alıcı son ürüne yapılan vurgu ile atölyenin önem verdiği sürecin sürekliliği ilkesi tamamen göz ardı ediliyor. Ne kadar saçma, değil mi? Daha önceleri alacalı son ürün beklentisi olan çalışmalarda bulunmuştuk ve nefret etmiştik. İş/okul bulma amaçlı yaz okullarına ve eğitim atölyelerine hayır!

Dijital dünya için ham atölye ortamını talep ediyoruz.

Mimarinin tasarımcısı tarafından fiziki üretiminin önemi uzun süren uyku halinin sonunda tekrar gün yüzüne çıkıyor, dolayısıyla mimarın eğitim sistemi yeniden yapılandırılmalı. Atölyedeki yapı ustasını yeniden yorumlarken paradigma kaymasına sebep olan dijital fabrikasyon araçlarına ve yöntemlerine odaklanılmalı. “Eğitim atölyelerinin” aksine, gerçek atölye ortamında bilgi transferi tek yönlü değildir. Bilginin tek yönlü bir kanaldan, ustadan çırağa geçtiğine dair kabul ise yanlıştır. Gerçek bir atölye ortamında bilgi ustadan ustaya, çıraktan çırağa ve hatta çıraktan ustaya geçmektedir. Nitekim atölye ortamı, çok yönlü kanallara sahip bir araç görevi üstlenir. Yalnızca bir aletin nasıl kullanılacağının öğretilmesinden değil, her bir görev için bir süreç geliştirmenin öğretilmesinden bahsediyoruz. Ancak ve ancak herhangi bir sonuç üründen ziyade, malzeme / araç / süreç ilişkilerine odaklanacak olursak gerçek bir atölye ortamını canlandırabiliriz.

Atölyenin ara yüzlerine bir bakış
GMT haritası üzerinde katılımcılarımız
“Toolmaker’s Paradigm”ın merkezinde plan bulunur. Plan (dil), farklı insanlar arasında kanal vazifesi görür. Bizim önerdiğimiz merkezde planlar talimatSetlerine dönüşürken katılımcılarımız da (kendi isimleriyle) bu metaforun aktörleri olurlar
(Aletleri) öğreterek öğreniriz

Eski atölyenin birebir yorumu nafile bir girişim olacaktır. Yakın zamanda “yaparak öğrenme” girişimlerine sıkça rastlasak da bunun üretilen bilginin genellikle bir yere bağlı kalması ve kişisel deneyimden öteye geçememesi sebebiyle zayıf bir atölye ortamı yorumu olduğunu söyleyebiliriz. Biz daha fazlasını arzuluyoruz. Yabancı dil eğitimcisi olan Jean-Pol Martin 1980’lerin başında Seneca’nın “öğreterek öğrenme” konseptini geliştirdi. Yöntem, öğrenenleri öğreten rolünde görür ve diğer öğrenenlere öğretmelerini ve diğer öğrenenlerle işbirliği yapmalarını teşvik ederek öğrenme deneyimlerini geliştirir. Birincil öğrenenin yeni edindiği bu beceri seti hemen uygulamaya konur ve yeni öğrenenler için öğreten olma süresince bu beceri seti geliştirilir. Edinilen ilk bilgiler henüz filtrelenmemiş ve işlenmemiştir. Bu bilgiler, öğreten olma adayımıza özgü haldedir. Adayımızın bilgi birikimini sistematik biçimde dışsallaştırabilmesi için bu bilgiyi filtrelemeli ve kopuk uçları birbirine düğümlemelidir ki böylelikle yeni bir anlatı doğsun. Eğer ki ham bilgi, düğümler ve bağlantılar objektif olarak oluşturulduysa, süreci farklı parametrelerle yeniden inşa etmek için bileşenlerine indirgemek mümkündür, ki bu da bilginin türevlerin ve çeşitlemelerinin oluşturulmasına olanak sağlar. Farklı durumlardaki bilginin katmanlaşması, bilginin özümsenme olasılığını daha da artırır. Bu da öğrenen kişilerin öğretene dönüşmesiyle farklı formlarda bilgi alışverişini tetikleyecek ve artarak kitlelere ulaşmasını sağlayacaktır.

Docendo Discimus Instrumantae (DDI) projesinde atölyeyi, öğreterek öğrenme metodolojisi için harika bir ortam olmasından dolayı sahipleniyoruz. Fakat bu hali ile de yöntemin hala zamansal ve mekansal bağlayıcı belirli yönleri söz konusu. MOOC ve DIY2 web sitelerinin dünyasında, atölyeyi zaman-mekansal sınırlarını aşmak için nasıl yeniden tanımlayabiliriz?

Yeni bilgi üretim yöntemlerini ortaya çıkarmak için dünya çapında farklı atölyeleri ortak bir merkez üzerinden bağlamayı öneriyoruz. Her yerel atölye, diğerleri için bir öğreten oluyor. Ortak merkezde toplanacak olan her bir atölyenin geliştirdiği üretim süreçlerinin dokümantasyonuyla zaman-mekansal kısıtlar aşılır. Bunu yapmak için de her yerel atölye, üretim sürecini bir dizi tutarlı talimat serisi haline getirerek talimatSeti adını verdiğimiz dokümantasyonu oluşturur. Bu da zaman ve mekandan bağımsız olarak her an tekrarlanabilecek üretim süreçlerinin formülasyonu ile sonuçlanır.

talimatSetleri durağan değildir. Sürecin her adımı titizlikle hazırlanmış sistematik parçalardan oluşsa bile, Michael J. Reddy’ nin “Toolmaker’s Paradigm” ında3 belirttiği planlar (blue print) gibi, talimatSetleri de katılımcılar tarafından yorumlanmaya açıktır. Reddy, The Conduit Metaph4 adlı makalesinde düşüncenin sözcüklerin içinde bulunduğunu ve iletişim yoluyla aktarıldığını belirtir. Düşüncenin sözcükler yoluyla taşınmasını kanal metaforu olarak açıklar. Bir insanın zihinsel içeriği aslında başkalarından ayrılır ve dil, insanlar arasındaki zihinsel içeriği ileten bir “kanal” olarak görülür. Esas olarak “Toolmaker’s Paradigm”, alternatif, zıt, “radikal öznel” bir iletişim anlayışıdır.5 Gerek dil bilimi açısından, gerekse bizim durumumuzda olduğu gibi talimatSetleri açısından düşündüğümüzde, herhangi bir süreçten edindiğimiz bilgileri yorumlayarak algılama eğiliminde olduğumuzu söyleyebiliriz.

Var olan talimatSetlerinden geliştirilerek oluşturulan her işlem, üretim prosedürünün yeni bir irdelemesi haline gelecek. Katılımcılar, geliştirdikleri süreçler için yeni talimatSetleri hazırladıkça, öğrenen kişi öğreten kişiye dönüşür. Başkalarıyla paylaşılacak olan yeni talimatSetlerinin oluşturulması sırasında fikrin ve görevlerin nasıl gerçekleneceğine dair adımların anlaşılır şekilde aktarılabilmesi için katılımcı ister istemez sahip olduğu bilgiyi rafine hale getirir ve bu da onun süreci daha iyi kavramasını sağlar. Süreci yaparak öğrenme metoduyla kıyaslandığında öğreterek öğrenme, yapım sürecinin daha doğru bir şekilde anımsanmasını ve etkin bir şekilde uygulanmasını sağlar. talimatSetleri süreci adımlara böler ve her adımın farklı ekipler tarafından nasıl ele alındığını ortaya çıkarır. talimatSetlerindeki adımlar yalnızca yeniden çalıştırılmak üzere kod ve dijital üretim dosyaları içermekten ziyade, atölye ortamının kurulumuna dair ipuçları ve süreçte kullanılan araçlarla ilgili püf noktaları da içerir.

Böyle bir dokümantasyon yöntemi, üretim bilgisinin mekana bağlı ilişkisini aşarak yer ve zamandan bağımsız bir dünyaya taşımayı amaçlamaktadır.

Mimaride robotik fabrikasyon yöntemleri üzerine uzman araştırma grupları, atölyeler ve bireyler önümüzdeki dönemde DDI’ın zaman ve mekandan bağımsız ortamı için bilgi üretip, geliştirip paylaşarak işbirliğinde bulunacaklar. Her katılımcı herkesin kullanımına açık olacak talimatSetlerine katkıda bulunacak. Her bir talimatSetinin üretimi, FABB’in Tasarım Bienali süresince geçici atölyesini kuracağı Akbank Sanat’ta aynı zamanda atölyenin işlevsel parçaları olarak sergilenecek. Bu bileşenlerin kısmi üretimi, sergi boyunca gerçekleştirilecek ve her hafta belirli bir bileşenin üretimiyle farklı bir üretim sürecine odaklanılacak. Bienal ziyaretçileri ise bizi doğal yaşam alanımızda, atölyemizde ziyaret edecek. Karşı karşıya geleceğiniz çeşitli ara yüzler ziyaretçiyi üretim sürecinin içine alacak, ama şimdilik tüm eğlenceyi bozmayalım, bu kadar açıklama yetsin. Dijital fabrikasyonun doğrusal bir süreç (file-to-factory) olduğuna dair yanlış inanışın yerine mekansal atölyeyi gelecekteki dijital üretim süreçleri için yeniden yorumlamak usta / çırak / araç / malzeme arası ilişkilerin merkezde olduğu bir bilgi alışverişi şeklinde sonuçlanacaktır.

Ortaya çıkan geribildirimli döngü, bildiğimiz tasarım ve üretim ilişkisini değişime zorlayacaktır.

Kahve ve sohbet için 22 Eylül - 4 Kasım tarihleri arasında Akbank Sanat’a bekleriz.

NOTLAR
1 Epistulae Morales ad Lucilium Kitap 1, mektup 7, bölüm 8
2 DIY: Do-It-Yourself MOOC: Massive Online Open Course (Kitlesel Açık Çevrim İçi Kurslar)
3 Reddy, M. J. (1979). The conduit metaphor: A case of frame conflict in our language about language. In A. Ortony (Ed.), Metaphor and Thought (sayfa 292–295). Cambridge: Cambridge University Press
4 Kanal Metaforu
5 Dilbilimde kanal metaforu, iletişimin kendisi tartışılırken kullanılan baskın bir mecazi ifadedir

Etiketler: