Dünya Şehircilik Günü İçin GAÜ Habitat Araştırma Merkezi’nden Açıklama

Girne Amerikan Üniversitesi Habitat Araştırma Merkezi, Dünya Şehircilik Günü özelinde bir açıklama yayınladı. Metin, mevcut ekonomik sistem ve kentleşme yaklaşımının yarattığı sosyal eşitsizlik ve toplu tüketim gibi konulara değinirken sürdürülebilir yaşam alanları için kentsizleştirme hareketine çağrı yapıyor.

Tarih boyunca kentler ekonomik üretim, dini toplanma, politik karar üretme, askeri savunma gibi insanlar arasındaki çeşitli etkileşimlerin merkezi olarak insanları kendilerine çekmişlerdir ve günümüzde de iş, eğitim, kamusal hizmetlere ve kurumlara erişim ve sosyo-kültürel etkileşimler gibi sundukları çeşitli ekonomik ve sosyal imkanlar nedeniyle insanları kendilerine çekmeye devam etmektedirler. Günümüzde, dünya nüfusunun yaklaşık yarısı kentsel alanlarda yaşamaktadır ve bu rakam ilerleyen yıllarda artacak gibi görünmektedir. Birleşmiş Milletler’in Ekonomik ve Sosyal İşler Bölümü’nün tahminlerine göre, 2050 yılında dünyada kentsel alanlarda yaşayan nüfusun toplam nüfusa oranının %70’e ulaşması beklenmektedir.

KENTLER YOKSULLUK VE SOSYAL DIŞLANMA YERLERİDİR
Sundukları tüm olanaklara ve konfora rağmen, kentler aynı zamanda yoksulluk ve sosyal dışlanmanın da yeridir. Kentsel çevrelerin topraktan suya, doğadan tarihe neo-liberal ekonomi politikaları sonucu özelleştirilmesi ve metalaşması, parçalanmış kentsel alanlar üretmekte ve farklı gruplar arasında bölünme ve kutuplaşmalara yol açmaktadır. Bu ekonomik sistemin ve kentleşme yaklaşımının sonucu olarak, daha fazla insan yoksullaşmakta ve mülksüzleşmekte, uygun barınma, altyapı ve kamusal hizmetlere erişimleri olmadan kötü koşullar altında yaşamaya zorlanmaktalar. Bu fiziksel bölünme ve sosyal kutuplaşma, birlikte yaşama kültürünü yok ederek onun yerine yabancı düşmanlığı ve ırkçılığı güçlendirmektedir. Tüm bunlara etnik, kültürel ve dini nedenlere dayalı bölünmeler de eklenince, kentler birlikte var olma ve karşılıklı etkileşim yerleri olma özelliklerini kaybetmekte, savaş ve çatışma alanlarına dönüşmekteler.

KENTSEL TOPLU TÜKETİM GEZEGENİMİZİ YOK ETMEKTEDİR
Bu sistemin alt ürünleri olan yoksulluk, dışlanma, zenofobi, radikalizm ve teröre ilave olarak, günümüzde yüz yüze olduğumuz bir diğer önemli problem, dünyamızın doğal kaynakları üzerinde büyük bir baskı oluşturan toplu tüketim amaçlı endüstriyel üretimdir. Son dönemlerde yapılan pek çok bilimsel çalışma, gezegenimizin ve buna bağlı olarak insan türünün hayatta kalma riskiyle karşı karşıya olduğu yönünde bulgular ortaya koymaktadır. Eğer dünyamızı ve onun fiziksel ve doğal kaynaklarını bu şekilde tüketmeye devam edersek, gelecek nesillere ciddi bir yok olma tehlikesi miras bırakacağız.

“KENTSİZLEŞTİRME” HAREKETİNİ BAŞLATMALIYIZ
Bu nedenle, acilen eyleme geçmemiz gerekiyor. İnsan merkezli ve ben merkezli düşünce yapımızda ve dünyaya ve içinde yaşayan tüm canlılara karşı yıkıcı sosyal ve ekolojik davranış biçimlerimizde radikal bir dönüşüme ihtiyacımız var. Bunu değiştirebilmek için, gezegende yaşayan tüm canlı türlerinin ihtiyaçlarını kapsayıcı bir şekilde karşılayabilecek alternatif bütüncül bir sosyal ve ekolojik modele ihtiyacımız var. Acilen kentleşme ve tahribatını durdurarak “kentsizleştirme” hareketini başlatmalıyız.

ÇÖZÜM DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR VE DİRENÇLİ İNSAN YERLEŞKELERİ YARATMAKTIR
Daha sürdürülebilir ve dirençli insan yerleşkeleri yaratabilmek için, doğal kaynakları ve canlıları destekleyecek, ve toprakları kalıcı gıda kaynaklarına dönüştürecek stratejiler geliştirmeye ihtiyacımız var.  

Etiketler:

İlgili İçerikler: