Fotoğraf Kafesi

DİRİM DİNÇER

Bomontiada içindeki yeme-içme mekanlarının bir yenisi olan Monochrome, fotoğraf teması etrafında biçimlenmiş. Tasarımcısı Lagranja Design İstanbul'dan Tunga Baysal ile kafelerin gündelik yaşamdaki konumu ve yenileme üzerine konuştuk.

DD: Monochrome, yakın zamanda ciddi bir yenileme geçirmiş ve çevresinin dönüşümünde de büyük etkisi olacağı öngörülen eski bira fabrikası yeni kültür sanat merkezi Bomontiada’da yer alıyor. Konumunun mekan tasarımı üzerinde ne gibi etkileri oldu?
Tunga Baysal: Projelerimizin hepsinde, konsept çalışmasına başlamadan önce, ilk olarak mekanın çevresiyle olan ilişkisini inceliyoruz. Mekanın içinde bulunduğu bina ve çevresine uyum sağlayabilmesi, tasarımın herkes tarafından daha kolay kabul görmesini ve kalıcı olmasını sağlıyor. Bu bakımdan Monochrome’un yer aldığı Bomontiada’nın tarihi çehresi ve konumu, mekanın tasarımını yaparken ve malzemeleri seçerken bizim için belirleyici oldu.

DD: Tasarım konseptli kafeler günlük alışkanlıklarımızın bir parçası haline geldi bir süredir. Değişen trendler, mekanı ve kullanımını da doğrudan etkiliyor. Günlük alışkanlıklardaki değişimler üzerinden kullanıcı ile mekan ilişkisini nasıl kurguluyorsunuz?
TB: Dikkat çektiğiniz noktalar aslında tasarımı baştan sona çok etkiliyor. Hedef kitle neyi, nasıl tüketmek istiyor sorusunu tasarım yaparken çok dikkatli şekilde analiz etmeniz gerekiyor. Aynı zamanda bunu yaparken çok kısa ömürlü olabilecek trendlere de kapılmamak gerekiyor. Bu yüzden eski alışkanlıklar da her zaman dikkate alınmalı.

Monochrome’un, klasik "brasserie" anlayışına kendine has ve çağdaş bir yorum getirebilmesini, günün her saatine uygun alternatifler sunmasını ve farklı alışkanlıkları olan tüketicilerin kendine göre bir köşe bulabileceği bir mekan olmasını istedik. Öğlen ve akşam yemeğinde daha uzun süreli vakit geçirmek isteyenler de, kısa sürede atıştırmak ya da yiyeceğini, içeceğini hemen alıp çıkmayı isteyenler de Monochrome’u tercih edebiliyor. Mekanın tasarımı, yerleşimi ve sunumu tüm misafir gruplarının beklentilerine yanıt verecek şekilde tasarlandı. Bu yönüyle hem eski alışkanlıklara hem de değişen trendlere göre hazırlanmış bir kurgudan söz edebiliriz.

DD: Monochrome’daki tasarım konseptini fotoğraf üzerine kuruyorsunuz. Ofisin diğer işlerine de bakıldığında grafik tasarım ve ürün tasarımının mimariyle birlikteliği görülebiliyor. Böyle bütünleşik bir tasarım anlayışıyla mı gerçekleştirdiniz projeyi?
TB: Projelerimizde iç mekan tasarımını, ürün tasarımı ve grafik tasarımı ile mutlaka desteklemeye çalışıyoruz. Özellikle yeni bir mekan/marka yapıyorsak bu çalışmaların tek çatı altından çıkması markanın bütünlüğü açısından büyük önem taşıyor. Monochrome ve yine Bomontiada’da bulunan Popülist‘in, bu tip çalışmanın iyi birer örneği olduğunu düşünüyoruz. İki mekanda da tüm mobilya, obje, grafik, menü, logo tasarımları bize ait.

DD: Görüldüğü kadarıyla farklı yüksekliklerde masalar ve farklı biçim ve yüksekliklerdeki oturma elemanları yer alıyor mekanda bir ayrışma yaratan. Mekanın bölümlenmesi için nasıl bir yaklaşım geliştirdiniz?
TB: Mekanı tasarlamadan önce mutlaka mekanın sahipleri ya da işletmecileri ile hedefleri, işletme şekilleri, hedef kitleleri, servis edilecek ürünler ve nasıl servis edileceği hakkında detaylı bilgi alışverişi yapıyoruz. Bu aşamadan sonra kendi tecrübelerimizi de içine katarak yerleşim, oturma, bar vs. planlarını hazırlıyoruz. Mekan tasarımının işlevsel olabilmesi ve işletmenin hızlı çalışabilmesi için tasarımın mutlaka bu planın üzerine oturması gerekiyor.

Bunun yanı sıra hem menüsü hem de sunumu ile geniş bir misafir grubuna hitap eden Monochrome’un tasarımında en çok önemsediğimiz konu, farklı şekillerde vakit geçirmek isteyen konuklara kendilerini rahat hissedebilecekleri alanlar yaratmak oldu. Örneğin kahvaltı etmek, kahve içmek, yemek yemek, kitap okumak ya da tatlı eşliğinde sohbet etmek için Monochrome’a gelenler, eş zamanlı olarak mekanda keyifli vakit geçirebiliyor. dd: Lagranja Design, Barcelona menşeli bir tasarım ofisi. Genelde kurumsal mimarlık şirketlerinin yerel işbirlikleri yapmasına alışkınız. Ancak üretim ve söylem olarak böyle bir profil çizmeyen Lagranja, İstanbul ve Hong Kong kentlerinde yerel ofis sahibi. Çalışma biçimi nasıl kurgulandı bu aşamada ve neden İstanbul ve Hong Kong, biraz bahseder misiniz? tb: Barselona dışındaki ofislerin kurulması, otel ve restoran yatırımcılarının firmamıza ve tasarımlarımıza gösterdiği ilgi ve davetle gelişti. Daha sonra projelerin devamının gelmesi ve müşterilerimizle oluşan pozitif ilişkiler sayesinde de kalıcı hale geldi.

Lagranja Design olarak Galata’daki ofisimizi açtığımızda amacımız, Barselona’daki müşterilerimize verdiğimiz hizmetin aynısını burada da verebilmekti. İstanbul ofisimizdeki ekibi de bu amaçla oluşturduk. Ama iki ofis organik olarak birbirine bağlı çalışarak, iş yoğunluğuna göre ağırlık merkezini bir şehirden diğerine aktarabiliyor. Hong Kong’daki ofisimiz de aynı şekilde kuruldu ama şu anda buradaki ofisimizi işlerin yoğunluğu nedeniyle Singapur’a kaydırmış bulunuyoruz.

Etiketler: