Gündelik Pratikler İçerisinde Algı Aracılığıyla Mekanın Değişen Anlamı

MELİKE NUR SARAYLI

“…Mekanın doğası onun ne olmak istediğini yansıtır
Konser salonu bir Stradivarius mudur yoksa bir kulak mı
Konser salonu orkestra yöneticisinin çaldığı
Bach ya da Bartok’a göre ayarlanmış yaratıcı bir çalgı mıdır
Yoksa basmakalıp bir salon mu
Mekanın doğasında ruh ve belirli bir biçimde var olma istenci yatar
Tasarım bu istenci yakından izlemeli
Bu nedenle çizgili boyanmış at zebra değildir
Demir yolu istasyonu bina olmadan önce sokak olmak ister…”

Louis Kahn “Düzen” manifestosundan1

Bu çalışma, gündelik yaşam rutini içinde, “kentli deneyimi ve algısı üzerinden yeni kentsel mekansallıkların oluşumu ve mekanın değişen anlamı” konusunu, Sakarya yereli üzerinden okuma denemesi. Bu doğrultuda, farklılaşan algı üzerinden değişen insan pratiklerinin nasıl değişen mekansal organizasyonlar oluşturabildiği konusuna odaklanıyor ve cevabını, kent aktörü olan kaykaycının kamusal mekandaki rotası ve hareketleri üzerinden ortaya koyma gayreti taşıyor.

Gündelik kent yaşamı, içindeki kentlilerin oluşturmak istediği işlevlerle sürekli, hızlı ve kısa süreli biçimde değişen çoklu bir örüntü; bu devingen süreç kapsamında kenti ve kentliyi oluşturan temel öğelerden olduğu kabul edilen mekan ve mekan içerisindeki eylemlilik hali de, insan yaşantısının bir karşılığıdır. Bununla birlikte genel bir mekan kavramı ve eylemlilik hali için farklılaşan şey ise mekanların ve eylemliliklerin “içeriği”dir. Bu içerik bağlamında, günlük yaşantıda çoğu mekan bazlı davranış, alışkanlıklardan kaynaklanan tekrarlı eylemler dizisidir. Ev ile okul ya da ev ile işyeri arasındaki mesafenin, yürüme eylemiyle aşıldığı düşünüldüğünde bireyin, belirlenmiş rota üzerinde ve alışıldık görüntüler eşliğinde tekrarlı bir davranış içinde bulunduğu söylenebilir.

David Seamon (1979), A Geography of the Lifeworld adlı kitabında, insan davranışları ve deneyimleri üzerinden yer, mekan ve çevre ilişkisine odaklanarak; davranışsal coğrafya teorisine fenomenolojik bir açıdan bakarak açıklama getirir. Seamon, gündelik hayat deneyimlerini ortaya çıkarma, tarif etmeye çalışma, verileri somut olarak ortaya koyma arayışındaydı ve kendisinin de dahil olduğu katılımcı bir ekiple deneysel bir çalışma gerçekleştirdi. Katılımcılardan biri, günlük rotası olan ev-okul arası yolu geçerken, trafik ışıklarında düz gitmesi gerekirken sola yönlendirildiğinde algısının değiştiğini ifade eder; farklı bir yoldan gidiyor olma, nerede olduğunun idrakına varma, geçtiği yolun arkadaşlarının oturduğu cadde olduğunu hatırlaması gibi birçok farklı deneyimler edindiğini söyler. Bedenin, eylemleri sürekli tekrarlayarak davranışsal olarak hafızaya atması, kişinin algısal olarak deneyimini etkilemezken çevresel uyarıcıların etkisiyle davranışının değişiyor olması, beden ve mekansallığın deneyimlendiğini gösterir (Çuhadar, 2017).

Bu deneysel çalışma göz önünde bulundurulduğunda mekanların ve eylemliliklerin içeriği, genel geçer olmanın ötesinde, bireysel algı ve deneyim üzerinden süregelen birikimlerdir, denebilir. Fakat yukarıda ifade edildiği gibi sürekli bir üretim mekanizması olarak kentte, belirli örgütlenme biçimleriyle tanımlayıcı çevreler oluşturmak istenir. Bu doğrultuda giderek artan yapılaşmalar sonucu kent yapısı, bireysel ve mekansal ilişkilerin zorunlu ya da tesadüfi karşılaşmalar üzerinden kurulduğu kamusal mekanlarla örgütlenir. Bu noktada, belirli ve tanımlı programlar etrafında gerçekleşen etkileşimlerin, bireysel algı ve deneyim aracılığıyla yeni mekansallıkların oluşumuna ne derecede imkan sağlayabildiği önemlidir. Bireyin içinde bulunduğu fiziksel-sosyal ortam ve mevcut mekan için kırılma noktası, gündelik yaşam içindeki farklılaşan eylemlerden doğan potansiyeller ve yeni kullanım biçimleridir. Bu kapsamda, Adapazarı Merkez Belediyesi önündeki kamusal açık alan, kentin çoğunluğu tarafından öngörülen mevcut kullanımın ötesinde kentsel kültür içinde önemli bir yer tutan kaykaycılar tarafından kullanımı üzerinden incelenebilir.

Adapazarı Belediyesi önündeki kamusal açık alanın kaykaycılar tarafından kullanımı
Sakarya Kent Meydanının farklı kullanıcılar tarafından farklı zamanlarda kullanımı
Kamusal mekan içerisindeki görünmeyen çokluklar ve göreceli durumlar

Kaykayı ile kenti keşfeden bireyin deneyimi çok duyusaldır. Kenti sadece görmez; değişen dokuları kavrar, onları kendi bedeninin uzantısı olarak kullandığı kaykayın altında hisseder. Mekanı duyar. Bir mekanın diğerinden farklı bir sesi olduğunu fark eder (Borden, 1998; 2002). Böylelikle kaykaycı, belediye önü kamusal alandaki merdiven, rampa, korkuluk, yer döşemesi, bank gibi elemanlarla bedeninin ve onun doğal uzantısı olan kaykay yüzeyinin sağladığı ölçüdeki hareketlilikle yeni mekansal ilişkiler kurabilir. Merdivenin yanına konumlandırılan ve engelliler için kullanılan rampanın, kaykaycının rotasında yer düzleminin bir uzantısına dönüştüğü gibi; çoğunlukla herhangi bir yayanın belediyeye ulaşması için kullanılan merdiven ve bu hareket esnasında tehlike önleyici korkuluklar, kaykaycının kullanımı sırasında kaykay yapma eyleminin gerektirdiği hareketi sağlayan ve tehlike boyutunu artıran yapısal bir elemana dönüşebilir. Daha önceden oturmak için tasarlanan bir bank, kaykaycı için üzerinden atlanabilecek yüksek bir platform oluşturabilir.

Kaykaycıların görüş alanında yapıların bazası dönüşür. Bir merdiven yalnızca iki katı bağlamaz, bir bank sadece dinlenmek için değildir. Bazanın bütün tektoniği, sonsuz sayıda hareketin icra edilebileceği bir potansiyeller yüzeyi haline gelir (Logie, 2016). Kent içerisindeki farklı mekanların ve farklı atmosferlerin deneyimlenmesi sırasında anlık mekansal oluşumları tetikleyen bu duruma, Sakarya Kent Meydanı da örnek verilebilir. Kaykaycı, kuzey ve batı yönlerindeki yaya yollarından meydana ulaşımı sağlayan merdivenin ve rampanın mevcut mekansal kullanımına meydan okuyarak, görünür olmayan potansiyelleri açığa çıkardığı gibi, meydan üzerinde yer alan Atatürk heykelini var olan zeminden üst seviyeye çıkaran merdiven ve rampayı da kaykay kayma, dinlenme, oturma platformuna dönüştürür.

Kamusal alandaki öğelerin bu şekilde alışılmışın dışındaki kullanımları, mekan içindeki yüzeylerin pozisyonlarını ve işlevlerini göreceli duruma dönüştürebilir. Örneğin, kaykaycı yatay bir döşemeden ona düşey doğrultuda eklenen duvara doğru hareket ederken hareketin belli bir anında (döşeme üzerindeyken) bedene paralel olan duvar düşey, bedene dik açılı olan döşeme yatay yüzey oluşturabilir. Hareketin diğer bir anında (duvar üzerindeyken) bedene paralel olan döşeme düşey, bedene dik açılı olan duvar yatay yüzey oluşturabilir. Hareketin başka bir anında ise (döşeme ve duvar arasında iken) döşeme ve duvarın yatay ya da düşey olma durumları, sınırlarını kaybeden ve birbirine geçen yüzeyler oluşabilir.

Böylelikle kaykaycının öngörülmeyen rotasıyla kamusal mekanı yeniden üretimi; düşey ve yataylığın sorgulanması, var olan ve tanımlanan işlevlerin dönüşümü, mekansal anlamların ve içeriğin değişimi gibi mekanın görünmeyen çokluklarını işaret edebilir.

NOTLAR
1 Louis I. Kahn (1960), “Düzen…”, 20. Yüzyıl Mimarisinde Program ve Manifestolar, 1991, der. Ulrich Conrads, çev. Sevinç Yavuz, s. 147-148, Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı Yayınları

KAYNAKLAR:
-Çuhadar, P., (2017), Bir Karşılaşma Aracı Olarak Gündelik Rutinler, https://mimaritasarimveelestiri.wordpress.com/2017/06/05/bir-karsilasma-araci-olarak-gundelik-rutinler/ (Erişim tarihi: Kasım 2017)
-Borden, I., (1998), Body Architecture: Skateboarding and the Creation of Super-Architectural Space, Occupying Architecture: Between the Architect and the User, ed. Jonathan Hill, Londra: Routhledge, s.195-216
-Öktem Erkartal, P., (2017), “Çağdaş Kent Kaşifi ve Kamusal Mekanın Potansiyeli”, Kamusal Alan Okumaları, ed. Evcil, N., Yüksel, Ş., Biçer Özkun, Ü., Beykent Üniversitesi Yayın No: 118, s. 21-32

-Fotoğraflar: https://www.facebook.com/patensakarya/ (Erişim tarihi : Aralık 2017)

Etiketler:

İlgili İçerikler: