İlkeli Koruma

Hoi An’ın kıyısında konumlanan Yusufçuk Parkı, kumullar ve yerel bitki örtüsüyle biçimlendirilmiş sahil şeridini koruma, şehirdeki kamusal alan kullanımını geliştirme ve doğaya karşı farkındalığı artırma görevi üstlenmiş.

Alışılmış olduğu üzere tasarımcılar mimari yapıları; özelleşmiş kullanım, biçim, yapı elemanları, renk ve gölge kullanımı ve mimari tasarımın diğer elemanları olarak görür. Oysa ki binayı, bir ekolojist ekosistemin bir parçası olarak görür. Bu da onun yapıyı sadece abiyotik (canlı olmayan) bir sistem içine değil, biyotik (canlı) bileşenler içine aldığını gösterir ki hepsi, biyosferde yer alan diğer ekosistemlerle birlikte çalışan bütün bir sistemi oluşturur. Bu doğrultuda park tasarımında, doğaya mümkün olan en az dokunuşu yapmaya çabaladık. Bu çaba, insanlar için rahatlık sağlamaya çalışan tabiat ananın kendi içindeki kurallarını takip eden bir mimarlığa öncülük ediyor. Bize göre, mimari çalışmalar kesinlikle doğanın bir parçası olmalı, tasarım konseptleri doğadan türemeli. Öte yandan, sürdürülebilir mimarlığın amacı yalnızca doğayı korumak ve enerji tasarrufu sağlamak değil, aynı zamanda insan davranışlarını değiştirerek farkındalık yaratmak ve doğal çevreyle iletişim kurulmasını sağlamak olmalı.

fotoğraflar: oki hiroyuki
yusufçuk tuvaletine bakış
tuvalete uzaktan bakış
hamak bahçesi ve oyun alanı
hamak bahçesine bakış
sergi alanına bakış
sergi alanına uzaktan bakış
yapı ve aydınlatma ilişkisi
vaziyet planı
tuvalet planı
sergi ve oyun alanı planı
kesit
görünüş

Hoi An kıyı peyzajı, kumullar ve yerel bitki örtüsüyle biçimlendirilmiş. Kumullar; rüzgar, yağmur, jeolojik etkiler ve iklimle birlikte şekillenmiş. Bu topraklarda hayatta kalabilen bitkiler de tuzluluk ve su seviyesinin getirdiği doğal sıkıntılara uyum sağlayarak yerel kimliği oluşturmuş. Son 20 yılda, ekonominin gelişmesi, deniz kenarındaki turizm ve inşaat eylemleri; doğal topografyanın düzeltilmesi, beton yüzeyler ve egzotik bitki yetiştirme gibi doğal çevreyi tahrip eden ciddi sorunlara neden oldu. Egzotik bitkilerin alana getirilmesi, yerel bitki dokusunun zarar görmesine neden oluyor. Sahil şeridine yapılan otellerse manzarayı keserek yerel halkın yaşam kalitesini düşürüyor.

Evrim kurallarını kullanarak ve biçimi işleve uyarlayarak başarılı, masrafsız ve çevre odaklı mimari projeler yaratmak mümkün. Doğa işlevsiz form, formsuz işlev üretmiyor. Her şeyin bir varoluş amacı ve nedeni var. En başarılı sonuçlar da yapı işlevle buluştuğunda ve malzeme, biçim ve içerik arasında iyi bir ilişki olduğunda ortaya çıkar. Doğa; şekil, işlev, strüktür ve kendi yaratımlarının neden yeni ve başarılı fikirler bulmak için kullanışlı olduğuna dair en iyi çözümleri sunar. Bu sebeple doğanın, tasarım konsepti üzerindeki en büyük etkiyi oluşturduğu söylenebilir.

Sahil alanlarının saldırganca kullanımlarına, yerel vejetasyonun alandan uzaklaştırılmasına ve alana uyumsuz bir peyzaj getirilmesine tepki çekmek isteyen proje, peyzajı, topografyayı ve yerel vejetasyonu koruyan “tabiat parkı” konseptiyle tasarlandı. Bu bağlamda bağlı kaldığımız doğal peyzajla tasarlanan tabiat parkı, ziyaretçilerin dinlenmesine olanak tanıyor, yerleştirilen bitki levhalarıyla doğal vejetasyonu tanımaya, güneşin gün içindeki hareketini ve rüzgarın değişen yönünü gözlemlemeye dair bir deneyim sunuyor. Eklenen üç alansa yetişkin ziyaretçiler ve çocuklar için oyun alanını oluşturuyor.

HSF ve IUCN’ın sponsorluğunu yaptığı Yusufçuk Parkı, şehirdeki kamusal alan kullanımını geliştirmeye çalışıyor. Şehir otoritelerinin değişen bakış açılarıyla birlikte kıyı şeridi üzerinde özellikle oyun parkı gibi kamusal alan projelerinin sayısı artıyor. 40 çeşit yerel bitkisi ve ilkel topografyasıyla nadir alanlardan biri olan Hoi An’ın kıyısında konumlanan park, yerel peyzajı koruma görevi üstleniyor. Yusufçuğun ağaç dallarından su yüzeyine konuşunu canlandıran proje, neredeyse hiçbir müdahalede bulunmadan mevcut habitatı korumaya çalışıyor. Kullanıcıları doğaya yaklaştırmak ve doğa hakkındaki farkındalıklarını değiştirmeye çalışan Yusufçuk Parkı’nda mevcut hiçbir bitkiye de dokunulmadı.

Alanda Hamak Bahçesi, Yusufçuk Tuvaleti ve Sergi / Oyun Alanı olmak üzere üç bölüm bulunuyor. Hamak Bahçesi, hem yetişkinler hem de çocuklar için dinlenme ve oyun alanı. Örümcek ağından ilham alan ve halatlarla tasarlanan hamaklar, Casuarina (demir) ağaçlarına bağlanıyor. Günün farklı saatlerinde gölge durumuna göre bir ağaçtan sökülüp diğerine bağlanabilen yerel halkın yaptığı hamaklar, çocuklarda yaratıcılığı ve keşfi tetikliyor.

Alandaki tuvaletse yusufçuğun geniş kanatlarından ilham alınarak tasarlandı. Kanatlar, denizden gelen güçlü rüzgarları kesiyor ve yağmur suyunu topluyor. Yılda 180 metreküp suyu toplayabilen çatı sistemi, tuvaletin su ihtiyacını karşılıyor.

Sergi merkezi, denizin hemen kenarında konumlanıyor. Tasarım konsepti, erozyona bağlı olarak kumsalda ölmüş ağaçlardan ilham alıyor. Sahildeki dallar, demir ağaçlarını andıracak şekilde kuma gömülerek tepelerinden birbirlerine bağlanıyor. Böylece birbirlerine dayanarak güçlü rüzgarlara direniyorlar. Alan, ileride çocuklara oyun mekanı sağlaması için yeniden biçimlendirilecek.

Etiketler:

İlgili İçerikler: