iPad Pro ve Yaratıcı Sektörler İçin Taşıdığı Potansiyeller

HÜLYA ERTAŞ

Apple ürün tasarımı ile deneyim tasarımını bir araya getirmenin neleri değiştirebileceğini kanıtladığı iPhone serileriyle epeydir gündelik yaşamımızın merkezinde. Buna sonrasında her bir yeni nesille iyileşen iPadler eklemlendi. Bu yeni aygıtlarla o kadar çok vakit geçirir olduk ki kişisel bilgisayarlarımızın görünüşleri, performansları önemsizleşmeye başladı neredeyse. iPad şimdi de yeni bir formatla karşımızda: iPad Pro. Burada profesyoneli niteleyen Pro sadece performansa değil, boyuta da gönderme yapıyor olsa gerek zira kendisi 12,9 inçlik ekranında 2732x2048 piksellik bir çözünürlüğe sahip.

fotoğraflar: © apple

iPad Pro, bildiğimiz iPad’in bir üst modeli değil, koltukta takılmak, hafif bir şeyler okumak ya da amatör oyunlar oynamak için tasarlanmamış. Bu ciddi bir aygıt, iPad’in dokunarak iletişim kuran nitelikleriyle her şeyi yapabileceğiniz bir bilgisayarın bileşimi gibi daha çok. Aygıtı özel kılan sadece yüksek performansı ya da pil ömrü gibi kendine has özellikleri değil, aynı zamanda aksesuarları da. iPad Pro’nun sırtındaki özel bağlantı noktası üzerinden şarj olabilen klavyesi, kendi haznesinde pil barındırmadığı için incecik çözülebilmiş. Önceleri de tabletlerle uyumlu klavyelerin varlığından haberdar olsak da iPad Pro’nun ekran boyutu nedeniyle klavye bağlantısı yapıldığı an, karşınızda bir bilgisayar olduğu hissi uyanıyor. Dahası klavyenin tuş sesi de var ki bu, dokunmatik ekranlarda zar zor yazarken çıkan elektronik sesten çok daha gerçek. Dolayısıyla yazı yazmaya değil de ne yazacağınıza daha iyi odaklanabiliyorsunuz.

Ama iPad Pro’nun tasarımcı ve mimarlar gibi yaratıcı sektörlerde çalışanlar için sunduğu esas aksesuar klavye değil, Apple Pencil. Yeni üçboyutlu dokunma teknolojisinin ne gibi yönlere doğru gelişebileceğini düşündürüyor bu kalem. Apple Pencil, tam anlamıyla bir kalem; tutuşu, dokusu ve ağırlığıyla ele hiç yabancı gelmeyen bir tasarıma sahip. Dahası Apple Pencil’ın ekran üzerindeki davranışı, normal bir kalemin kağıt üzerindeki davranışına çok benziyor. Eğer hafif bastırırsanız açık renkli, sıkı bastırırsanız koyu tonlarda sonuçlar alıyorsunuz, hafifçe kalemi yatırarak çiziktirirseniz bir kurşun kalemin karalamasını elde ediyorsunuz. Bunlar için gerekli enerjiyi ise kalemi iPad Pro’nun şarj girişine takarak elde ediyorsunuz, tam şarjla 12 saat, sadece 15 saniyelik bir şarjla ise 30 dakika boyunca kullanabiliyorsunuz. Kalemin marifetleri ise bir kısmı var olan, bir kısmı da yeni olan uygulamalarla daha da belirginleşiyor. Bir kare çizip ortasına çapraz çizerseniz resim kutusu, kare çizip içine satırlar doldurursanız metin kutusu yapan Adobe Comp, aygıtla standart olarak gelen ve içindeki yeni çizim seçeneğinde mevcut cetveliyle hayatı kolaylaştıran Notes, önünüze hem kalem hem de renk açısından zengin bir seçenekler dünyası sunan Paper, üç boyutlu çizim uygulaması Umake, 4K film editleyebileceğiniz iMovie ve tabi ki olmazsa olmaz Autocad 360.

iPad Pro, yaratıcı sektör profesyonelleri için hayatı oldukça kolaylaştıracak özelliklere sahip. Ama belki de daha önemlisi, tıpkı yapıcı (maker) hareketin ortaya attığı herkesin tasarımcı olabileceği dünya hayaliyle örtüşerek kullanıcı-dostu bir şekilde bu özellikleri sunuyor olması. Karmaşık arayüzler, sadece çok iyi bilenlerin kullanabileceği uygulamalar yerine yalın ve kolay anlaşılabilir, dokunsal özellikleriyle gerçek dünyayı çok akıllıca taklit eden uygulamalar yaygınlaşmakta. Bunun çift taraflı olumlu etkisi olacak gibi; birincisi yaratıcı sektör eğitimleri yazılım öğretme yükünden azade olacak hem çok sayıda ürün olduğu hem de kullanımları artık eskisi kadar karmaşık olmadığı için. İkincisi ise yaratıcı üretimin demokratikleşmesine yol açma ihtimali ki bu beni daha çok heyecanlandırıyor. Dokunarak yönetilen yazılımların tasarım süreçlerini çok daha içgüdüsel ve insani ve etkişimi kolay kıldığı bir gerçek. Benim hayalini kurduğum gerçek anlamda bir demokratikleşme için ise iPad Pro’nun erişilebilir fiyatlarda sunulması lazım tabi ki.

Etiketler:

İlgili İçerikler: