Özel Galerilerin Yükselişi

Ben Mauk, The New Yorker’da yazdığı yazısında, özel sanat galerilerinin ve müzelerin sayısındaki artışı araştırıyor. Yazar, Nazi mimarı Karl Bonatz’ın tasarladığı yapıya atıfta bulunarak “Berlin’in merkezinde, penceresiz beton bir yapı durur. Yapı o kadar çirkindir ki gözlerinizi ona bakmaktan alıkoyamazsınız” diye belirtiyor ve yapının çeşitli işlevsel dönüşümlerini anlatıyor. Christian ve Karen Boros yapıyı satın aldıktan sonra kendi sanat koleksiyonlarını burada sergilemeye başlıyorlar. Christian Boros, tarihi bir değeri olan ya da popüler çağdaş sanat içinde yer alan bir ürünün müzede ve galeride kolaylıkla sergilenebilmesinin aksine kendi müzesinde sergilediği koleksiyonun tüm hataları üzerinde taşıdığını ve hepsinin kişisel bir zevk taşıdığını belirtiyor. Ben Mauk, müze için yapılmış yapıların kiralarının yüksek olması nedeniyle genç sanatçılar için özel galerilerin daha cazip hale geldiğini belirtiyor. Öyle ki hem ziyaretçilerle birebir etkileşime geçmek isteyen meraklılar hem de bu iş için çok fazla para harcamak istemeyen kişiler için özel galeriler yeni bir seçenek doğurabilir.

fotoğraf: ailine liefeld

Türkiye’de de aslında durum hemen hemen aynı. Kaynaklara göre gerçek ve tüzel kişilerin kurduğu müzelerin sayısı 2014 yılında devlete ait müze sayısını aşmış, ziyaretçi sayıları da giderek yükseliyor.

Şu durumda şöyle bir soru sorabiliriz: Müzelerin ya da galerilerin sayısındaki artış sergilenen ürünlerin niteliğine de yansıyor mu?


Müzelerin sayısındaki artışı konu edinen “Çok Mu Müze İnşa Ediyoruz?” başlıklı yazıyı okumak için tıklayın.

Etiketler: