Ters Hiyerarşi

GÜZİN ÖZTOK

Ernst & Young’ın İstanbul Ofisi, şirketin "geleceğin çalışma ortamı" başlığına sahip küresel konseptinin mekanlaşmış hali. 800 kişilik ofisin tasarımını mimarı Timur Kayserilioğlu ile konuştuk.

Güzin Öztok: Ernst & Young nasıl bir ofis düzenine ihtiyaç duyuyor, binanın sunduğu imkanlar nelerdi?
Timur Kayserilioğlu: Ernst & Young’ın bize verdiği proje tanımında binanın genel bir otomasyon sistemi vardı. Tasarıma başlamadan önce Ernst & Young’da çalışanların sayısına göre kapasite analizleri yaptık. Müşterimiz yüksek tavanlı bir ofis olmasını istiyordu. Biz de bunu sağlarken bütün mekanik ve elektrik sistemi belirli bir düzene yerleştirdik ve görsel dil açısından da uygun hale getirdik. Havalandırma kanalları, yangın sprinterleri, elektrik kabloları görünür halde bırakıldı. Bu sayede ofiste istenen kapalı mekanları “Room in Room” konseptiyle gerçekleştirebildik. Bu konsept küçük ortak kullanım alanları oluşturmaya yarıyor. Bütün mekanik ve elektrik sistem bir otomasyon ile çalışıyor. Kullanıcılar istediği ısı derecesini ayarlayabiliyor. Aydınlatmalar da otomasyonlu. Çizgisel aydınlatma elemanları cepheye yakınlığına göre ışık şiddetini ayarlıyor ve gün ışığı alan bir yeri daha az aydınlatırken gün ışığının azaldığı bölgelerde ışık şiddetini artırıyor.

GÖ: Genel mekansal kurguyu anlatır mısınız?
TK: Simetrik bir kat planı çalıştık. Ortada çekirdek mevcut. Mekansal ayrımı Doğu ve Batı diye isimlendirdik. Doğu ve Batı hacim olarak birbirinin aynı olan mekanlar ama değer olarak farklı. Biri cepheye daha yakın diğeri daha uzak konumlandı. Doğu ve Batı’yı kıyasladığımızda genel olarak eş bir düzenleme var. Binanın bize verdiği girdi ve sınırlar vardı. Çekirdek noktası, ıslak hacim ve servis alanlarını yerleştirmemiz için uygun olan mekanik şaftlara yakın yerler vardı. Dolayısıyla bütün servis bölgesini şaftlara yerleştirdik. Mekan dolaşımını çekirdeği içine alacak şekilde tasarladık. Mekansal kurguda çekirdeği biraz daha düzenli bir hale getirmek istedik. Kaplama malzemesi ve grafik dille çekirdeğe bütünsellik kazandırdık. Aynı zamanda gerekli işlevlere de yanıt vermesini istedik. Bu bağlamda çekirdekte arşiv dolabı, kişisel eşya dolabı, geri dönüşüm noktası gibi birimler yer alıyor. Eşya dolaplarının arkasına da teknik hacimleri gizleyebildik. Ernst & Young’ın küresel olan ofis yerleşim düzenini bu binaya uyarladık. Onların birkaç yıl önce ürettiği Geleceğin Çalışma Ortamı adında bir konsept var. Bu konsepte göre çalışanlara ait belirli masalar yok. Herkes boş bir çalışma alanına gidip çalışabiliyor. Bu düzene göre kimse masalarda eşyasını bırakmıyor. Kesin olarak belirlenmiş tek şey katların kendi arasındaki geçişsizlik. Dördüncü katta çalışan biri birinci kata inip çalışamıyor yani. Bina doğrusal bir formda. Önceliğimiz gün ışığından en iyi ve eşit şekilde faydalanmak oldu. Masa yerleşimleri buna göre belirlendi. Ofis çalışanlarını dış cepheye yakın konumlandırmamız radikal bir tercih oldu çünkü genellikle büyük ofislerde unvanı yüksek olanların odaları cepheye yakın konumlandırılır. Ernst & Young ofisinde kapalı odalar binanın çekirdeğinde kaldı, açık çalışma alanları ise çekirdek çevresinde konumlandırıldı.

GÖ: Bu kararın çalışanlar açısından sonuçları nasıl oldu?
TK: Psikolojik olarak olumlu etkiliyor olmalı. Cepheler tamamen cam olduğu için çalışma mekanları doğal ışıkla aydınlanıyor. Kapalı ve sabit kalma diye bir şey söz konusu değil. İnsanlar kendilerini daha ferah bir ortamda hissediyor.

GÖ: Binanın taşıyıcı sistemi ile mekansal kurgu arasındaki ilişki nasıl?
TK: Binanın strüktürüyle iç planı iyi bir şekilde oturttuk. Bina genelinde 8 x 10 metrelik akslar var. Bu tipoloji tekrar ediyor. Buradaki kolonları dekoratif unsur olarak görüyorum çünkü herhangi bir işleve engel olmuyor ve hiçbir yapıya değmiyor. Bu nedenle proje, binanın strüktürüyle iyi örtüşüyor. Binanın aks sistemi, cephe düzeninin tekrar özellikleri gibi şeyler bize bu planlama için olumlu girdiler sundu. Çekirdekteki odalar bütün çalışanlara açık ama dönem dönem partner seviyesindeki çalışanlar daha sık kullanabiliyor bu birimleri. Başlangıçta 800 kişilik bir ofis sistemine ihtiyaç vardı. Şirket zamanla 1500 kişiye büyüyeceği için mekansal değişimin kolay olacağı bir planlama gerçekleştirdik. Bu bağlamda masaların, aydınlatmaların, dolapların hareketli olması mekan değişimine izin veriyor.

fotoğraflar: ernst & young
İş birliği alanından bir kesit
iş istasyonu ve depolama üniteleri
iş birliği alanı
teras ve dinlenme alanı
kütüphaneden bir kesit
mutfaktan bir görünüş
dinlenme odası

GÖ: Çalışma birimlerinin içeriğini anlatır mısınız?
TK: Üç tip iş istasyonu var: altı kişilik ve basit olanlar, 120 derece açılı yıldız biçimdekiler ve grup çalışmasına daha elverişli olanlar. Ernst & Young 1500 kişilik bir ekibe dönüştüğünde yıldız şeklinde olanlar kaldırılabilir. “Tam zamanında” konseptine sahip olan küçük odacıklarda elektrik sistemi yok. Yüksek dikkat gerektiren anlarda işe yarayan bir oda. Tekil ya da ikili çalışmalara uygun. Yan yana olan konferans odaları birleştirilip daha büyük mekanlar elde edilebiliyor. ortak çalışma odasında ekran paylaşım sistemi mevcut, çok amaçlı bir oda. “İşbirliği alanı” isimli kısımda kütüphane yer alıyor ve daha doğal toplantılar için kullanılabilen bir mekan. Açık çalışma alanlarında data alt yapısı olan koltuklar tercih ettik, böylece herkes bilgisayarıyla herhangi bir yerde çalışabiliyor. Belirli noktalarda cephe kaplaması yazı tahtası laminatıyla kaplandı. Bu cephelerin mıknatıslanma özelliği var. Bu şekilde de sunum ve çalışmalara esneklik kazandırdık. İnsanların çalışmalarını mekandan bağımsızlaştırabilmesi önemli. Bu tip uygulamalar ofiste esneklik kararlarına dahil oluyor. Ani toplantıların gerçekleştirilmesi önemli. Ayrıca Ernst & Young’ın küresel konseptinden gelen talebe göre emzirme odası tasarlamamız gerekiyordu. Bu bağlamda tasarladığımız küçük kabinlerde bir koltuk, lavabo ve mini buzdolabı yer alıyor. Şirket içi resim ya da fotograf yarışmaları düzenlediği için onlara uygun bir yer açmak adına giriş katta küçük bir sergi alanı tasarladık. Bu katta video konferans odaları yer alıyor.

GÖ: LEED sertifikasına başvurma kararını nasıl aldınız?
TK: Mekansal kurguya karar verdikten sonra işletme ve enerji tüketimi açısından iyileştirme süreci önem kazandı. Çizgisel bir aydınlatma ile bu tür işlevleri sağladık. Islak hacimlerde su tasarrufu yapan ürünler tercih ettik. Tuvaletlerde en fazla hijyenle birlikte en az bakım ihtiyacını hedefledik. Kağıt havluların, çöpün, lavabonun ve muslukların doğru konumlandırılışıyla etrafa su damlalarının saçılmasını engelledik. Kapılar dışarı doğru açıldığı için elinizi yıkadıktan sonra dirseğinizi ya da omzunuzu kullanarak kapıyı kolayca itebiliyorsunuz.

GÖ: Renklerle ilgili nasıl bir çalışmanız oldu?
TK: Çok yorucu olmayan tarafsız renkler elde etmek istedik. LEED sertifikasına başvuracağımız için tercih edebileceğimiz ürün tipolojileri ortaya çıktı. O ürünlerin bize sunduğu renk seçeneklerinin içinde kalarak sakin ve uyumlu renkleri tercih ettik. Ernst & Young’ın İstanbul ofisi olmasını nasıl vurgularız diye düşünerek şeffaf E & Y logosunun ardındaki ekran düzenlemeleri fikri üzerine çalıştık. Ekranda sokak görüntülerini anlatan videoları yayınlıyoruz.

Etiketler: