Toplumu Yönetme ve Kenti Sürdürme Arakesitinde Eko-belediyecilik

ZEHRA ÇETİNKAYA

Yapılı çevrede sürdürülebilirlik konusunun muhatapları olarak her ne kadar akla öncelikle mimarlar, plancılar gelse de belediyelere de önemli bir rol düşüyor. Yönetimin toplum ile en kolay temas eden birimi olan belediyelerin artık sürdürülebilirlik konusunda öncü olması gerekiyor. Bu da toplumu yönetme ile kentsel sürdürülebilirlik konularının kesişimini bulmak anlamına geliyor.

Ülkemizde belediyelerin sürdürülebilirliği destekleyebilecek kentsel politikalarına bakıldığında birçok belediye tarafından hazırlanan İklim Değişikliği Eylem Planları ile Sürdürülebilir Enerji Eylem Planları göze çarpıyor. Kentsel ölçekte ise Seferihisar gibi bazı belediyelerin yavaş kent (cittaslow) olmaya hak kazandığı, Bursa Nilüfer ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından eko-kent planlaması yapıldığı biliniyor. Bunun yanı sıra belediyelerin hizmet binalarına yeşil bina sertifikası alması, ekolojik yarışmalar düzenlemesi, ekolojik konularda toplantılar düzenlenmesi ve bunların dışında tekil sürdürülebilir projelerinin olması da sürdürülebilir uygulamalar arasında sayılabilir. Sayısı rahatlıkla çoğaltılabilecek bu örneklere bakıldığında ülkemizdeki belediyelerin sürdürebilirlik konusunda hevesli oldukları ortaya çıkıyor. Bu noktada ise bu belediyelerin başarılı olma durumunun ve tekil projelerle, mevcut yaklaşım ile sürdürülebilir toplumları oluşturma potansiyelinin ne olduğu sorusu akla geliyor.

Uluslararası platformda da önemli olan bu soru 1980’li yılların başında İsveç’te çıkan “eko-belediye” yaklaşımı ile yanıtlanıyor. Bu yaklaşımda tekil projeler ile sürdürülebilir toplum hedefine ulaşılamayacağı, konunun bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiği vurgulanıyor. Buna göre belediyelerin her yıl “enerji verimliliği”, “sürdürülebilir ulaşım” gibi tek bir kentsel sürdürülebilir politika belirlemesi yerine, birden çok politikayı birbirleriyle etkileşim içinde olacak şekilde gündeme alması gerekiyor. Bunların yanı sıra eko-belediyecilik yaklaşımında sorunu var olmadan önce öngörmek ve sorun oluşumunu engellemek esas. Örneğin kimyasal atıkları nerede depolayacağız sorusu yerine kimyasal atık üretimini nasıl azaltırız sorusuna odaklanmak bu yaklaşıma daha çok uyuyor. Eko-belediyecilik aynı zamanda toplumsal bir model. Bu sebeple eko-belediyelerde toplumdan her kesimin karar verme ve uygulama süreçlerine katılımı ve toplum bilincinin artırılması hedefleniyor.1

Eko-belediyeler, TNS (The Natural Step) sürdürülebilirlik ilkeleri olarak adlandırılan ve içeriği “belediyelerin fosil yakıtlara bağımlılığı, sentetik ve kimyasal madde üretimini azaltmada ve doğanın korunmasında görev alması” olan ilkeleri benimser. TNS’nin bu üç sürdürülebilirlik ilkesine zamanla “insan gereksinimlerinin adaletli ve etkin karşılanması” da eklenmiştir. Bunun sebebi ise insanların barınma, yiyecek gibi temel ihtiyaçları karşılanmadıkça sürdürülebilirlik yaklaşımını benimsemelerinin ve sürdürülebilirliğin devamlılığının mümkün olmayacağı gerçeğidir. TNS ilkelerinin belediye uygulamalarına yansıyışına verilebilecek örnekler ise şunlar: Toplu taşıma araçlarında alternatif yakıt kullanımının ve binalarda sağlıklı yapı malzemesi kullanımının teşviki, yeşil alanlar ile habitatların korunması, düşük maliyetli-sosyal konut üretimi teşviki. Görüldüğü gibi belediye uygulamalarının TNS ilkelerine göre şekillenmesi rahatlıkla çeşitlenebilir ve uygulanabilir. Bunların yanı sıra eko-belediyelerin diğer bir özelliği de projelerini TNS’nin tanımladığı “geri dönük tahmin” (backcasting) kavramı üzerine yapılandırıyor olmaları. Geri dönük tahmin ile kastedilen; bugünün koşullarını düşünerek planlama yapmak yerine sürdürülebilir geleceğin gereksinimlerine göre bugünün planlamasını yapmak.2

Eko-belediyelerde sürdürülebilir projeler üretmenin yanı sıra sürdürülebilirliğe yaklaşımın önemini vurgulamak adına iki eko-belediyenin atık yönetimi politikasına bakabiliriz.

İsveç Pajala eko-belediyesine bağlı Lovikka köyünde katı atıkların %91’i geri dönüştürülüyor. 1 Bu da atıkların bazı eko-belediyelerde bir meta olarak görülmesi demek. Atıkların bir meta haline gelmesinin sebebi ise yeni ve gelişmekte olan teknolojiler aracılığıyla yakıta, enerjiye ve yeni ürünlere dönüştürülebilir olmaları. Bu konsept aslında doğada tüm çıktıların diğer yaşam sistemleri için kullanılıyor olmasına benziyor. Diğer yandan bu sayede sahip olduğumuz “varlıklar üzerinde sermayeleştirme” de yapmış oluyoruz.

Amerika’da ise New Hampshire eko-belediyesi önderliğinde kurulan eko-endüstriyel parklar mevcut. Eko-endüstriyel parkların avantajı endüstrilerin çevreye zarar vermeden üretim yapabilmeleri ve diğer endüstrilerin meydana getirdiği atıkların hammadde olarak değerlendirilebilmesi; böylece karlılık ve verimlilik oranlarının da artması. Bu sayede “var olan varlıklardan faydalanmak”, aynı zamanda en değerli varlıklarımızı –insanlar, su, hava, topraklar ve doğal sistemler– korumak anlamına geliyor.

Her iki örnek de tekil uygulandığında sürdürülebilirlik projesi iken, yerel yönetimin atık politikasıyla etkileşim halinde birden çok proje yürütmesi, sorunları oluşmadan önleme çabası, projelerin halk tarafından benimsenmesi ve kaynakları koruma (TNS ilkelerinden biri olan doğayı koruma) hedefiyle yürütülmüş olması bu örnekleri eko-belediye örneğine dönüştürüyor. Eko-belediyeciliğin bütüncül sürdürülebilirlik yaklaşımı da bu bağlamda şekilleniyor.

Eko-belediyelerin konut temininden sağlık hizmetine, eğitime erişimden kültürel değerleri korumaya, toplum hissini güvence altına alma ve kaynak yönetiminden yerel ekonomiyi çeşitlendirmeye, girişimcileri teşvikten yönetim kararlarına katılıma kadar sürdürülebilirliği her alanda destekleyebilecek bir konumda olduğu bir gerçek. Sürdürülebilirliğe bütüncül ve tutarlı bir yaklaşımının yerel yönetime yansımış hali olan eko-belediye yaklaşımı, hem parçası olduğumuz sosyal-ekonomik-çevresel sistemi tam anlamıyla korumamıza olanak veriyor hem de toplumu yönetirken kenti sürdürmeye yönelik bir yaklaşım haline geliyor. Bu sebeple eko-belediyeler ekonomik, sosyal ve çevresel refahı sağlayan uzun vadeli bir strateji sergilemek için iyi bir konumda yer alıyor.

NOTLAR
1 Lahti T. ve James, S. (2004). The Natural Step for Communities: How Cities and Towns Can Change to Sustainable Practices, New Society Publishers.
2 TNS Approach: We call these rules 'Sustainability Principles'. https://thenaturalstep.org/approach/

Etiketler:

İlgili İçerikler: