Ve “Karşı Köşe”de Mimarlığın Namağlup Efsane Ağır-Sıklet Şampiyonu: Koruma
Değerli XXI okuyucuları,
Bu aydan itibaren, mimarlığın çeşitli konularına ayrılmış özel dosyalardan biri olan “koruma” odaklı yeni köşemizle karşınıza çıkacağız. Köşemizin adı, koruma olgusunun “mimari mirası, gelecek nesillere aktarma edimi olması” bağlamına bir çerçeve sunmasından ötürü, Latince (yaklaşık olarak) “sonsuzluğa doğru” anlamına gelen bir deyim olan Ad Infinitum. Bu çerçevenin, koruma meselesine buradaki yaklaşımımızla örtüşme zeminini ise şöyle açıklayabiliriz:
Ölçeği ve etkisi son dönemlerde ağır şekilde hissedilen yıkım, kayıp ve hafıza silinmesi/yenilenmesi, kentsel ve mimari birikimin yok edilmesi ve yozlaştırıcı bir kentleşme politikasının hızla, baskıyla ve şiddetle uygulanması ortamında, koruma konusuna yepyeni bir gözlükle bakmak gerekiyor. Gerek yasal süreçler gerekse pratikler bağlamında koruma mekanizmasının giderek etkisizleştirilerek kent biçimlenmesinin sivil karakterinden arındırıldığı, emlak ve inşaat sektörlerinin tekeli ve bu tekelin talepleri merkezli bir fiziki yapılaşma atmosferinde, korumanın yeni stratejiler, söylemler, araçlar ve kadrolar geliştirmesi çok ama çok elzem görünüyor. Bu doğrultuda konuya dair konvansiyonları, tabir caizse “silkelemek”le başlamanın faydasına inanıyoruz.
Son derece önemli, değerli, ancak bugüne dek bir o kadar da kutsallaştırılmış (dolayısıyla istismara da açılmış) bir konu olan koruma, her ay konunun uzmanlarının ve kültür insanlarının görüşlerine yer verecek bir seri yazı ile bu köşede sizlerle paylaşılacak. Son dönem mimarlık retoriğinin popüler gündem konularından olan bellek, kimlik, sürdürülebilirlik kavramları ışığında yeniden anlam ve yeni boyutlar kazanan koruma olgusu, içine düşmüş göründüğü dışlanmışlık, mağduriyet ve çaresizlik söyleminin ötesine taşınmaya çalışılacak bu seride. Kültürün ve birikimin somut bir yansıması olmasının yanı sıra, mimarlık tarihinin ve evriminin gündelik hayatımızdaki doğrudan kanıtı ve bu anlamda da eğitici ve röper olma niteliğiyle “tarihi miras ve onun korunarak geleceğe aktarılması” sadece bir aidiyet meselesi değil; ekonomi politiği bağlamında bir katma değer üretme potansiyeli açısından da tartışılmaya değer görünüyor. Bu aktarımın sadece teknik değil, düşünsel bir içerik ve kapasite barındırma potansiyeli ise bu köşenin özel ilgi alanı olacak. Tarihi mirasın yaşatılması ve barındırdığı kültürel kodlamanın aktarımı meselesini zamansal bir eklemlenme olarak görecek, gerek konvansiyonel gerekse bazı aykırı görünebilecek sorular soracağız.
Koruma ve tasarım olgularının kesiştiği bir pencereden bakacağımız Ad Infinitum’da, sözde gelişime muhalif varoluşunun ötesinde bir gelişme aracı ve mecrası olarak yeniden okunması, bu köşenin önceliklerinden olacak. Bu sayede, kentleşme oyununda kültürel miras kartını yeniden masaya getirmek hedefimiz. Koruma mitini sorgulayarak onu daha iyi anlamayı ve içine düştüğü açmaz ve çıkmazların aşılması yönünde bir düşünsel platform sunmayı hedefliyor ve bu zihinsel kuluçka ortamından yeni açılımlara doğru uzanacak yeni kökler doğurmayı umuyor Ad Infinitum. Çok yakın geçmişte XXI dergisinde “Bir Tasarım Meselesi Olarak Koruma” adlı söyleşi ve daha önce kaleme aldığım “Mimarlıkta Taht Oyunları: Muhafazakar Erkin Ötekileştirme ve Aynılaştırma Enstrümanları” başlıklı yazı ve yine XXI’de koruma üzerine yazılmış diğer pek çok yazı ışığında, korumayı ilk bakışta ilgisiz gibi göründüğü alanların kesişiminde değerlendirip, ona yeni budaklanma alanları bulmaya çalışacağız. Tarihi mirasın korunması sorunsalının kendi iç çelişkilerini, ülkemizdeki açmazlarını, uygulama ve yönetsel sorunlarını irdeleyeceğiz. Hem koruma adı altında yapılanları hem de korunamayanları, koruyamayanları ve korumayanları tartışacağız. Gündemdeki konuların yanı sıra korumayı kavramsal açıdan da yeniden tartışacağımız bu seride, farklı bakış açılarını art arda görebileceğimiz bir derleme edinebilmek amacımız.
Korumayı, yalnızca alanında uzmanlardan ya da koruma ile bağlantılı isimlerden seçilmiş ve bizimle görüşlerini paylaşma nezaketini ve emeğini sunan yazarlarımızla değil, alanın dışından yazarlar, yönetmenler gibi kültür insanlarıyla, yeni bir bakış açısıyla gündeme taşıyacağız. Korumaya dair şüphe ve tereddütlerimizden kaynaklanan, bizim kurguladığımız ve konuk yazarlarımıza yönelteceğimiz sorular üzerinden kendilerinin kurgulayacakları yazıların çok ufuk açıcı olacağını umuyoruz. Köşenin moderatörlüğünü üstlenen, koruma ile tasarım alanlarına eşit mesafede duran ve neredeyse eşit miktarda bulanmış, akademi ortamından bir mimar olarak önümüzdeki ay ilk konuğumuzun korumaya dair yazısını okumaya davet ediyor ve bu köşede yer alacak yazı serisi boyunca da sizlere keyifli okumalar diliyorum…
İlgili İçerikler:
-
Korumalı Ringlere Veda
Belli ki o yüzden koruma “namağlup” ünvanını taşıyor, artık dövüşmediğinden.
-
“Koruma” Meselesine Dolanık İki Hikaye
“Koruma nedir?”: Bir şeye erişimlerin engellenmesi, sınırlanması ya da erişime kontrollü açık kılınması… Korunan şeye ve koruma amacına göre “koruma” biçim alır.
-
Tekil Gücün Mimarideki Temsili: Belirme Penceresi Geleneği
Tarihsel süreç içerisinde özgün, üst düzey sanat ve mimarlık eserlerinin, genellikle idari, askeri ve özellikle de ekonomik açıdan güçlü yönetimler altında oluştuğu gözlemlenir.
-
Laginalı Hekate’nin Kızları Kömürlü Termik Santrale Karşı: Kent Üzerinde Hak İddiası Yaşam Üzerinde Hak İddiasıdır
Lagina, bugünkü adıyla Turgut, kömür için kaldırılacak köylerden biri. Turgut ve çevresi sadece Lagina’yı değil, çok daha fazla kültürel mirası barındırıyor.
-
“Devşirilmek” ya da “Devşirilmemek”: Osmanlı İstanbul’unda Bizans Kiliselerinin Tarihsel Süreci
Ulusal ve sosyal medyada, zaman zaman, Balkanlar'da özgün işlevini kaybetmiş bir Osmanlı camisinin dramı, İslam dinine saygısızlık ve Türk düşmanlığı ile çeşnilendirilerek sunulur.
-
AKM! Hazır Yıkılmışken Hiç Yap(tır)masak Mı?
Başlığı gördüğünde “Ne diyor bu kadın!” diyerek yerinden zıplayacak bir sürü dostum var AKM’nin yıkılmaması için son güne kadar mücadele eden.
-
Kültür Mirası, Siyaset ve Rövanşizm: AKM Yıkımının Düşündürdükleri
Kentsel mekanda hangi mekanların muhafaza edileceği, hangilerinin dönüşüme tabi tutulacağı öncelikle politik bir meseledir.
-
Bekleme Odası: Çin Seramiği, Paris Apartmanı, Bir Cephe
Uzun süreden beri “bekleme odası”ndayız. ...Beklemek, sanıldığı gibi durağan bir eylem değil, aksine, kişiyi düşünmeye, sorgulamaya ve yüzleşmeye iten bir hesaplaşma süreci.