Yavaş Tasarım ve İlerlemenin Kronopolitikası

OTTO VON BUSCH

Tıpkı yavaş gıda gibi yavaş tasarım da var, geniş bir çerçeveden ilerleme ve sürdürülebilir sıfır-büyümenin olduğu geleceğe dair fikirler geliştirmek için zihin açıcı bir alan. Yavaş tasarım düşüncesi, bilimkurgu yazarı William Gibson’un meşhur sözünü aklıma getiriyor: “Gelecek çoktan geldi, sadece adil bir şekilde paylaştırılmış değil.” Gelecek daha yavaş olacak olsa bile bu, onun daha adil bir şekilde paylaştırılacağı anlamına gelmiyor. Sormamız gereken soru şu: Kimin hangi geleceğe erişimi var, hangi zamanda ve hızda?

Bu meseleyi incelerken kültür kuramcısı Paul Virilio’nun “dromoloji” terimini gündeme getirebiliriz. Virilio’ya göre dromoloji hız mantığıyla alakalıdır, adını da Antik Yunan’daki yarış ya da yarış pisti kelimelerinden alır. Gibson’un sözü de hıza, zamana ve kronosa atıfta bulunur. Mademki ortada bir paylaşım var, demek ki bu, politik bir mesele haline gelmiştir. Öyleyse biz de tasarım içinden şunu sormalıyız: Yavaş tasarımda ilerlemenin dromolojisi ve kronopolitikası nedir?

Tasarımcılar olarak bizlerden sürekli olarak yeni şeyler icat etmemiz, dünyayı yeni biçimlerde kesip biçmemiz, endüstrilerde ve sosyal düzenlerde değişiklikler meydana getirmemiz ya da mevcut işleyişi sekteye uğratmamız beklenir. Tasarladığımız tüm güzel, işlevsel ya da iyi şeyler farklı hızlar, zamanlar ve gelecekler üretiyor; bu ister akıllıca tasarlanmış bir mobil uygulama, ister bir yavaş gıda öğünü, isterse de özenle örülmüş bir kazak olsun, fark etmez. Tasarımların, aygıtların ya da servislerin birçoğu ilk çıktıklarında pahalıdır, bundan kısa süre sonra ancak geniş kitleler için erişilebilir hale gelir. Gelecek, yavaş da gelse, ilk başta varlıklılara gelir; ondan sonra belki daha geniş çevrelere erişir.

Hindistan’da muson yağmurları zamanındaki aşırı yağışı tarlalara paylaştırmak için örülmüş duvarlar, fotoğraf: Carla Antonini, 2010

Tüm bunlarla eşzamanlı olarak çok sayıda insan yoksulluk çekmeye devam eder ya da durumları daha da kötüleşir; gelecek onlara hiçbir zaman varmaz. Sırf oldukları konumda kalmaları için daha fazla çalışmaları gerekir, aksi takdirde geleceğe erişimleri engellenir. Bazı hızlı ilerleme biçimleri, üzerine yatırım yapılmış eski iktidarları altüst eder ya da sistemleri eğip bükmeye zorlamak adına “şok doktrinleri” gibi davranırken diğerleri eski ayrıcalıkları korumak ve kollamak adına hızlarını özenle ayarlar. Birtakım yeni teknolojiler mevcuttakileri sekteye uğratır ve bazılarının yaşamlarını geniş bir ölçekte iyileştirirken eşzamanlı olarak başkalarının geleceklerinin altını oyar. Bu başkaları, merdiven altı işletmelerde, ancak kirli su kaynaklarına erişebildikleri sivil savaşların içinde sıkışıp kalmış insanlar ya da yavaş gıda restoranına yerel yeşillikler temin eden ekolojik tarlalarda çalışan düşük ücretli göçmen işçiler olabilir. Yavaş, otomatik olarak saat başına daha iyi ücret ya da daha iyi bir denetleme mekanizması paylaşımı anlamına gelmez.

Virilio’nun önerdiği gibi hız için mücadele, gelecek için mücadeledir. Ve hız denklik değildir. Hatta genellikle dengesizdir ve pozisyonlar netleşmedikçe ve destabilize hale geldikçe türbülans oluşur. Zamana karşı yürütülen her savaşta olduğu gibi bunda da kazananlar ve kaybedenler vardır. Kimileri geri düşer ve pasifliğe mecbur bırakılır ki onlar zaten kötü bir başlangıç yapmışladır. Paradoksal olarak “yavaş tasarım” hareketi de zenginler için, yani ağırdan alıp keyif sürebilecek, zamanı ve parası olanlar için gibi görünüyor.

“Şimdi”, içinden sadece arzulanan zamanın geçişine izin verilen bir zar gibi. Güçlü olan zamanı da kontrol ediyor. Bazı tasarımlar ivme üretiyor, tıpkı araç servisi Uber gibi. Uber’e risk sermayesinden hız yağarken sendikalar ve kanun yapıcılar işçileri korumak adına onu yavaşlatmaya çalışıyorlar. Başka tasarımlar zamanı durdurmaya çalışıyor; tıpkı kendi eski yatırımlarını korumak adına arsa sahiplerinin kendi mahallelerindeki toplu konut inşaatlarını durdurmaya çalıştığında olduğu gibi. “Yavaş” da bu zar içinde kontrol edilen hızlardan bir diğeri.

Diyebiliriz ki farklı ilerleme metabolizmaları var: farklı ayarlanmış hızlar ya da gelişim döngüleri, durgunluklar ve geri almalar var. Bazı döngüler bir diğeriyle üst üste çakışıyor ya da onları alt ediyor. Bazı gruplar tepede kalıyor ve yavaş yiyorken diğerleri hızla yemeye zorlanıyor ve geçmişten kalma ilerleme kabuslarıyla obezleşiyor. Güçlü olanlar hem “yeni” hem de “yavaş” ilerlemenin hızını belirlerken yoksullar hızlı kalorilerin peşine düşüyor.

Yine de bu günlerde her şey alt üst oluyor. Gittikçe daha fazla sayıda ülke ve insan içlerine dönüp kapanmaya başladıkça tasarımcılar da “yeni” ve “yavaş” ile aralarındaki ilişkiyi ve bizlerin ilişkilendiği metabolizmaları yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaklar. Ekolojik, demokratik ve ekonomik çöküş yaşadığımız bu dönemde ne türden hızlar tasarlamalı, hangi gelecekleri kime satmalıyız? Ya “yeni” artık yeni vaatlerde bulunmak için yeterince çekici değilse ya da “yavaş” yalnızca mevcut statükonun korunmasına yarıyor ve adaletsizlikleri sürdürülebilir hale getiriyorsa? Peki ya yeni artık güç sahipleri tarafından arzulanmıyor da sadece en zayıflar için bir hayal olmaya devam ediyorsa? Bir hayal adil paylaştırılabilir mi?

Etiketler:

İlgili İçerikler: