Yeni Bir Durum, Yeni Bir Mimarlık: Ufak Evler

ÇAĞLAR BİBER

İnsan, 40 bin yıl önce doğada hazır bulunan yapıları barınma ihtiyacını karşılamak için kullanırken zamanla, tarihin farklı evrelerinde, hayvan iskeletlerinden evler yapmaktan tutun da buz kalıplarından ev yapmaya kadar pek çok yöntem kullandı. Değişen ihtiyaçlar, yöntemler, malzeme farklılıkları, iklim koşulları, sosyal ve ekonomik nedenlerle de ev kavramı zaman içinde evrim geçirdi. Tarım toplumuna da geçişle birlikte, topluluklar halinde bir arada yaşamaya başlandı.

17.ve 18. yüzyılda Sanayi Devrimi ile birlikte değişen ve modern hayatın her şeyi olan metropol, içerisinde pek çok da sorun barındıran bir kavram olarak ortaya çıktı. Metropol, insanların büyük kalabalıklar halinde yaşadığı, herkesin toplu halde evinden fabrikalara gidip akşam geri döndüğü bir yer olarak, kalabalık ve karmaşa doluydu. Bu sosyal ve ekonomik sebeplerle de konutlar minimum ihtiyaçları karşılamanın yeterli olduğu, standart tipli, kolay üretilen yapılara döndü. İnsanlar da çalışma saatlerinin çok fazla olduğu bu dönemde tıpkı çalıştığı fabrikalar gibi, standartlaşmaya ve verimli birer makinalara dönüşmeye başladılar. İnsanın kendisi standartlaştıkça yaşadığı evler de buna uyum sağladı. Bu sayede modern mimarlığın standartlaşma ve verimlilik ilkeleri ön plana çıktı.

Sanayileşme ile artan çevre sorunları, yoğun nüfus, metropollerdeki hayatın insanın doğayla ilişkisini kopartan yapısı, neredeyse 200 yıl önce ortaya çıkan bu yeni hayat tarzının artık işlevini kaybetmeye başlamasına sebep oldu. Dünya nüfusu her saniye 2,6 kişi artıyor. 1950’lerde bu nüfusun sadece %30’u şehirlerde yaşarken 2012 itibariyle bu rakam %50 idi. 2050 yılında ise %66 olması öngörülüyor.1 Giderek kalabalıklaşan şehir nüfusları ise, işsizlik, trafik, çevre kirliliği, enerji sorunları konularını da beraberinde getirdi. 20. yüzyıl sonlarında artık insan hem ekonomik sebeplerle metropolden kopamıyorken hem de doğaya dönmek istemeye başladı. Tüm bu problemlerin bir araya gelmesi, bilinen ev kavramına alternatif, yeni bir ev tipinin de tartışılmasına ve denenmesine sebep oldu.

Her yeni durum yeni bir mimarlık gerektirir. 2

Normal bir evden çok daha ucuza ürettiğiniz, kendi enerjisini üreten, ömür boyu düşük faturalar ödediğiniz, istediğinizde başka bir yere taşıyabileceğiniz, doğayla daha iç içe bir evde yaşamayı tercih etmez miydiniz?

Mountain Twins, 2016, PIN Architects
Mountain Twins, 2016, PIN Architects
Shelter, 2014, PIN Architects
Shelter, 2014, PIN Architects

Ufak Ev’in (Tiny House) bu avantajları sağlayabiliyor olmasının en büyük sebebi küçük ve çevresinden bağımsız olması. Kendi atıklarını kullanan, kendi enerjisini üreten, dolayısıyla şehirden aldığı altyapı hizmetlerine de ihtiyacı olmayan bir ev, daha özgür bir evdir.

Ufak evler işlevsel ve boyutsal olarak gruplara ayrılsa da, en yaygını 30-60m² arasındaki konut işlevli olanları. Bunun yanında metropollere yakın doğa ile iç içe alanlarda, doğaya kaçma isteğine çözüm olarak, haftasonu evi şeklinde kullanılan ufak evler de oldukça yaygın. Pek çok ufak evin bir araya geldiği ve ekopark gibi çalışan, afet senaryolarında kullanılabilecek sistemler yaratmak da mümkün. Bu esneklik de yapıların tek tip olmasını ortadan kaldırarak, bilinen konut ezberlerinin dışına çıkarak ihtiyaca yönelik birbirinden çok farklı tasarımlar yapmayı da mümkün kılıyor. Formu özgürleştiriyor.

Ufak ev atık sularını geri kullanarak, enerjisini üreterek, yeşil enerjiyi kullanarak, karbon ayak izinizi azaltabilir. Bir temel kazısı yapmak zorunda olmadığınızdan, imar ve inşaat ruhsatı almak gibi konularda daha esnek olursunuz ve yapıyı bir yerden bir yere taşıyabilirsiniz.

Yapılan araştırmalara göre, ufak evlerde yaşamaya karar veren ve bunu gerçekleştiren insanların %78’i 30 yaş üstü ve %55’i kadın. Genellikle üniversite mezunu ve 20.000 TL altında birikim sahibi.

İnsanların bu popüler harekete katılmaya karar vermelerinin pek çok nedeni var, ancak temel nedenler genellikle doğayla iç içe olma isteği (müstakil), özgürlük arzusu (altyapı ihtiyacı yok ve taşınabilir), çevresel kaygılar (ekolojik) ve ekonomi.

Çok yüksek ihtimalle dünya nüfusunun tamamı uzak bir gelecekte dahi ufak evlerde yaşamayacak, metropoller şekil değiştirse de hep var olacak. Ufak evlerin toplumun tamamına hitap etmemesi için hala çok geçerli sebepler var. Örneğin yaşama ve depolama alanları büyük değil, kalabalık misafirleri evinizde ağırlamanız mümkün değil, evcil bir hayvana sahip olmak daha zor. Diğer taraftan bakarsak da, yaşamak için daha küçük bir eve sahip olmak, doğaya daha az iz bırakmak anlamına geliyor. Boyutlar küçüldüğü anda giderler ve bu giderlerin doğaya verdiği zararlar da doğru orantı ile azalıyor. Örneğin küçük bir alanı ısıtmak veya soğutmak için daha az enerji gerekir. Bu alanı doldurmak için kullanılan eşyalar da büyük bir evin eşyalarından çok daha az olacağı için, bu eşyaları üretirken de çok daha az enerji harcanıyor. Küçük evlerde daha az temizlik malzemesi kullanılıyor, yaşam hacmi daha verimli kullanılıyor.

Şehirler çok yoğun nüfuslara sahip olsalar da, hala dünya üzerinde çok düşük oranlardaki alanları kaplıyorlar. Altyapı hizmetleri ve ulaşım sorunları nedeniyle geniş alanlara yayılmak mantıklı olmadığı için şehirlerde bu yoğun alanlarda yaşıyoruz. Ufak evlerde ise altyapı hizmetlerine ihtiyaç duymadan, herkesin kendine yettiği topluluklarda yaşanan bir senaryoda, ekolojik açıdan çok büyük farklar yaratılabilir. Daha az alan kullanımından kaynaklı avantajlar tek bir evde çok büyük farklar gibi gözükmese de, bir şehir ölçeğinde düşündüğümüzde doğaya hatırı sayılır bir katkı yapılmış oluyoruz. Ufak evlerin avantajlarına ihtiyaç duyan insanların sayısı yakın gelecekte daha da artacak ve bu sebeple bu evlerin sayısının da yakın gelecekte büyük oranda artacağı, şüphesiz bir gerçek.

1 Rem Koolhaas, 2012, Manifesto of Countryside
2 Jean Nouvel, 2018, Louisiana Manifesto

Etiketler:

İlgili İçerikler: