Öncü-Modernin İzinde

GÖKÇEÇİÇEK SAVAŞIR

Türkiye’de modern mimarlık anlayışının öncülerinden Haluk Baysal ve Melih Birsel, günümüzde öğretici bir kaynak olmayı sürdürüyor. Mimarlar Odası’nın anma programının ardından çıkarılan “Haluk Baysal-Melih Birsel Rasyonalizmi” kitabını Gökçeçiçek Savaşır kaleme aldı.

Mimarlar Odası’nın 2006 yılından bu yana düzenli olarak sürdürdüğü, “Türkiye’nin mimarlık kültürüne katkıda bulunmuş ve bugün hayatta olmayan mimar(lar)ın anısını yaşatmak” üzere mimarlığın çeşitli alanlarına nitelikli çalışmalarıyla katkıda bulunmuş isimleri anımsamayı, onlara sahip çıkmayı, onları ve görüşlerini yeniden gündeme getirmeyi hedefleyen anma programının 2012-2014 dönemi için Haluk Baysal ve Melih Birsel seçilmişti.1 Kitabın “sunuş”unda da belirtildiği gibi bu seçimde, Baysal ve Birsel’in 1950-1980 arası Türkiye mimarlık ortamında modern anlayışın yerleşmesine ilişkin sürekli ve tutarlı katkıları; kolektif yapı üretim modelinin oluşmasındaki öncü çabaları; üretimlerinin özgün nitelikleri ve uluslararası ortamlarla kurdukları süreklilik ilişkisi önemli olmuştur.2 Anma Programı Komitesi’nin3 katkılarıyla şekillenen iki yıllık araştırma sürecinde, 7 Mart 2014 tarihinde İstanbul’da “Baysal–Birsel Rasyonalizmi: 20. Yüzyılın İkinci Yarısında Mimarlık Pratiği” başlığıyla kapsamlı bir sempozyum düzenlenmişti. Bu süreçte derlenen/üretilen bilgi ve belgeler, N. Müge Cengizkan ve Ali Cengizkan’ın editörlüğünde, programın diğer dönemlerinde olduğu gibi nitelikli bir kitaba dönüştürülerek geçtiğimiz Mayıs ayında Mimarlar Odası tarafından yayınlandı. Dizinin diğer kitapları gibi 24x24 cm kare formatta 136 sayfa renkli ofset baskı ile okuyucularla buluştu.

Kitapta, 1952-1978 yılları arasında faaliyet gösteren Baysal-Birsel Mimarlık Bürosu’nun mimarlık pratikleri, ait oldukları bağlamın toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel ve mimari parametreleriyle çok boyutlu irdeleniyor; onları çevreleyen özneler ve üretimleriyle kurulan ilişkiler ağı, yeni bakış açıları ekseninde sökülüp kurularak Türkiye mimarlık tarihi içinde yeniden konumlandırılıyor. Kitabın ana kurgusunu sunuşun ardından gelen üç bölüm oluşturuyor: Mimarları, çalışmalarını ve temsilcileri oldukları dönemi anlamaya ilişkin ortaya konan bilgi, belge ve yorumlar, farklı yazarlar tarafından tartışmaya açılarak yeniden çerçeveleniyor. Kitap, Haluk Baysal ve Melih Birsel’in mimarlığa verdikleri emekleri nedeniyle on yıl önce yayınlanmış olan monografide4 de yer alan Baysal-Birsel Mimarlık Bürosu’nun çalışmaları, Haluk Baysal’ın ve Melih Birsel’in bireysel işlerinden seçkilerin güncellenmiş dökümüyle son buluyor.

Hukukçular Sitesi perspektif çizimi; Uğur Tanyeli, 2007, “Haluk Baysal-Melih Birsel”, Mimarlığın Aktörleri Türkiye 1900-2000, Garanti Galeri, s.186
Zafer Akay’ın metninde geçen Karayolları Genel Müdürlüğü Yarışması için Baysal-Birsel önerisi, maket fotoğrafı; Arkitekt, 1955/4

Kitabın “Sunuş” metninin ardından, Haluk Baysal’ın yeğeni Ayşe Can Baysal ve Melih Birsel’in yeğeni Zeynep Oral, akrabaları olarak mimarlara ilişkin izlenimlerini aktarıyor; mimarlığın hayata ve topluma katkısına vurgu yapıyorlar. N. Müge Cengizkan, “Önsöz Yerine Baysal-Birsel için Biyografi Denemesi”, 1950’ler ve 60’larda Türkiye bağlamında modern mimarlığın rasyonalist damarının uluslararası çağdaşlarına referansla şekillenmesinde öncü figürler olarak rol alan Baysal ve Birsel’in, 1952 yılında kurdukları, ülkenin ilk mimarlık ortaklıklarından Baysal-Birsel Mimarlık Bürosu’nda ve bireysel olarak gerçekleştirdikleri üretim faaliyetlerini çerçeveliyor. İkilinin mimarlık pratiği, medyası, okulları, örgütlerinde mesleğin sorunlarına ve mimarların değişen rollerine ilişkin bakış açısının dönüşümünü tetikleyen katkıları; toplumsal ve mesleki sorumluluklarla yüklü özgür mesleki duruşları; üretimlerindeki özgün ve deneysel yaklaşımları; ayrıksı kişiliklerinin ötesine geçerek özveriyle sürdürdükleri kolektif çalışmaları vurgulanıyor.

“20. Yüzyılın İkinci Yarısında Türkiye’de Mimarlık Pratiği” başlıklı birinci bölüm, mimar özneler ve üretimleri olarak da ayrıştırılabilecek iki kanaldan Baysal-Birsel mimarlığının bağlamını çok yönlü olarak ortaya koyan metinlerinden oluşuyor. İlhan Tekeli, İkinci Dünya Savaşı sonrasından 1980’e kadarki dönemin mimarlık ortamını, Türkiye bağlamının sosyo-ekonomik ve siyasal değişmeleriyle birlikte okuyor ve Baysal-Birsel mimarlığının rasyonalist karakterini içinde yeşerdiği toplumsal bağlamla ilişkilendiriyor. Mimarlık kuramı ve pratiğinin yeniden yapılanma süreci olarak adlandırdığı bu dönemi, yedi tema üzerinden çerçeveleyerek mimarları esnek bir ortaklık üzerinden işleyen bürolarındaki, mimarlık yarışmalarındaki ve kentsel-bölgesel ölçekteki üretimleri üzerinden yeniden konumlandırıyor. Uğur Tanyeli, Baysal-Birsel ortaklığını, özneler ve onların içinde yer aldığı toplumsallıklarla olan gerilimli ilişkileri açısından irdeliyor. 1950-1970 arasında Türkiye’deki “çoğul muhafazakarlık-radikal değişimler”, “çoğul değişim talepleri-muhafazakar sabitlenme beklentileri” ve “gözlem-özlem” gibi ikilemlerle şekillenen kültürel ortamda kimlik tartışması yapmadan var olabilmiş bu mimarların ve üretimlerinin “bütünleşme-çatışma” ve “değişme-sabitlenme” sarkacındaki detaylı öyküsünü ortaya koyuyor. Doğan Hasol, Baysal ve Birsel ile ilgili anımsadıklarını aktarıp 20. yüzyılın ikinci yarısındaki mimarlık pratiğini siyasal, ekonomik ve toplumsal bağlamla ilişkilendiriyor. Ersen Gürsel, 1950’lerden itibaren mimarlığın eğitim, yarışmalar ve pratik alanlarında köklenmeye başlayan “modern mimarlık”ın ve mesleğin dönüşüm serüveni içinde doğal, toplumsal, kültürel, ekonomik, yaşama ilişkin etmenlerle ele alınan bir mimarlığın ve şehirciliğin önemine vurgu yapıyor. Bu anlamda, araştırmaya önem veren ve eleştirel bakışla özgünlük arayışında olan ikilinin mimarlık düşüncesinin gelişimine de katkıda bulunan çalışmalarını, aynı zamanda rasyonellikten ve gerekenin peşinden gitmekten taviz vermeyen bir mimarlık olarak nitelendiriyor.

“Baysal-Birsel ve Mimarlık Pratiği” başlıklı ikinci bölüm, Baysal ve Birsel’in üretimlerini odak alan okumalardan oluşuyor. Baysal ve Birsel’le aynı dönemin mimarlık ortamını paylaşmış bir mimar olarak Doğan Tekeli, anı ve düşüncelerini paylaştığı metninde, ikilinin içinde yer aldığı geniş kapsamlı kolektif düşünme ve çalışma ortamının serbest mimarlık büroları tarihindeki öncü rolünün altını çiziyor. Baysal ve Birsel’in mimarlık pratiğinin önemli bir parçası olan ve dönemin kısıtlı mimarlık yayıncılığı sayesinde belgelenebilmiş mimarlık yarışmalarına odaklanan Zafer Akay ise, ikilinin farklı ekip oluşumlarıyla katıldıkları ve rasyonalizm çizgisinden ayrılmadan ürettikleri yarışma projelerinin ayrıntılı bir dökümünü yapıyor.

“Baysal-Birsel’in Modern Mimarlığı” başlıklı üçüncü bölümde, Z. İrem Küreğibüyük mimarların gerçekleştirme fırsatı bulduğu 20 yapı uygulamasından sekizini biçimsel, yapısal, bağlamsal özellikleriyle değerlendiriyor. Yapıların rasyonalist ve yalın dilleri, özgün yapısal kimlikleri, yenilikçi teknoloji kullanımları ve deneysel yapı çözümlerinin yanı sıra kolektif, eleştirel ve deneysel düşünce ortamının oluşumundaki öncü rol ve önemlerini vurguluyor. Selda Bancı, 1950’lerin ilk mimar kitaplarından biri olan “Haluk Baysal-Melih Birsel Mimarlık Bürosu Çalışmaları, 1951-1971” başlıklı tanıtım yayınının kısıtlı da olsa bugüne taşıdığı bilgiler üzerinden bir okuma yapıyor. Mimarların modern anlamda mimar özneler olarak kendi çalışmalarından derledikleri seçkinin yanı sıra öz tanıtımlarının ve portre fotoğraflarının da yer aldığı yayının, Türkiye mimarlık ortamına “bir araştırma alanı olarak tasarım pratiği”nin ve “bir üretme biçimi olarak eleştiri”nin girmesinin bir kanıtı olarak görülebileceğinin altını çiziyor. Funda Uz, cesur ve deneysel bir örnek olarak nitelendirdiği Hukukçular Sitesi’nin mimarlık kavrayışımıza getirdiği düşünsel katkıyı ortaya koymak niyetiyle, yapının biçimlenişine ilişkin yorumlara odaklanan ve özgün-kopya tartışmaları üzerinden uluslararası-dönemler arası olarak kurduğu iki okuma yapıyor. T. Elvan Altan, ülkenin modernleşme tarihinin yazımında önemli bir örnek olan Vakko Fabrikası’nın ülkenin modernleşme sürecindeki hikayesini rasyonel tasarım dili, yeni yapı teknoloji ve malzemelerinin kullanımı ve mimarlık-sanat birlikteliğini öne çıkaran bütünleşik tasarım-üretim yaklaşımı üzerinden çok yönlü bir değerlendirmesini yapıyor. Türkiye’ye özgü modernleşme sürecinde “yerel-ulusal / evrensel-uluslararası” ikilemini aşan yapının, tasarım sürecinde olduğu kadar üretim sürecindeki kolektif yaklaşımın, çok aktörlülüğün ve işbirliklerinin de önemli bir örneği olduğuna vurgu yapıyor. Yeşim Kamile Aktuğlu’nun, Melih Birsel ve çelik taşıyıcı sistemle tasarlanıp inşa edilen Jak Kamhi Apartmanı’na ilişkin anı, gözlem ve yorumlarını içeren metnin ardından; “Baysal-Birsel Mimarlık Bürosu Çalışmaları, 1952-1978” başlığı altında toplanan yapılar, kentsel planlama çalışmaları, yarışmalar ve mimarların bireysel işlerinden seçki ile kitap son buluyor.

Kitaptaki metinlerin tümünde belirgin hale gelen, tanım ve yorumların odağını oluşturan Haluk Baysal ve Melih Birsel’in bireysel, ikili ve kolektif biçimlerde ortaya koydukları rasyonel-modernist mimarlık üretimleriyle birlikte; var oldukları Türkiye bağlamının değişken dinamiklerinde köklenen modernist zihniyeti temsil eden öncü mimar özneler olmalarıdır. Baysal ve Birsel’in fiziksel-düşünsel eksendeki mimarlık üretimleri; yapıların kendileri, tasarım ve inşa süreçlerine ilişkin eskiz ve çizimleri, kendi mimarlık pratiklerine, dönemin Türkiye mimarlık ortamına, uluslararası ölçekte modern mimarlığa ve farklı kanallardan çoklu katkılarda bulundukları mimarlık disiplinine ilişkin söylemleri olarak ele alınabilir. Böyle bir çerçeveden bakıldığında, Türkiye’nin modern mimarlık tarihinde yer bularak -görece- daha çok bilinen yapıları aracılığıyla, fiziksel üretimlerinin işlevsellik, biçimsel yalınlık, yeni yapı teknoloji ve malzemeleri ile sanatın birlikte kullanımı, “presizyon” gibi rasyonel-modernist özelliklerinden bahsedilebilir. Bu özelliklerin, yapılarında olduğu kadar onların düşünsel halini görünür kılan çizim, maket ve eskiz gibi temsil arayüzlerinde de tutarlı olduğunu eklenebilir.

Diğer yandan, bu kitap ve öncülü olan monografideki çok boyutlu katkılar ışığında, Baysal ve Birsel’in mimarlığın fiziksel boyutuna katkılarına koşut olarak, içinde yer aldıkları Türkiye mimarlığının düşünsel zeminini de kurma yönünde önemli çabaları olduğunu anlıyoruz. Yapı ölçeğinden kentsel tasarım ve bölge planlama ölçeklerine uzanan bir yelpazedeki proje ve yarışma ortaklıklarını besleyen, eleştirel düşünce-öneri geliştirme platformu olarak 1953-1958 yılları arasında gerçekleştirdikleri Salı Toplantıları’nın, 1950’lerin olduğu kadar günümüz kolektif üretim ve entelektüel paylaşım ortamlarının ötesinde olduğunu vurgulamak gerekiyor. Kentleşme-mimarlık sorunlarının tartışıldığı, çözüm için önerilerin filizlendiği, kentsel vizyonların ve mimari arayışların geliştirildiği bu alternatif oluşum, fikirlerin yarışma projeleri üzerinden görünür kılınarak test edildiği ve derinleştirildiği bir fikir laboratuvarı olarak işlemiş görünüyor. Açıklıkla referans verdikleri Le Corbusier’nin de birincil temsilcilerinden olduğu, yüzyıl başı kanonik modern mimarlık ediminin baş aktörü olarak kentten yapıya ve içindeki mobilyaya kadar her ölçekteki tasarımdan kendini sorumlu hisseden “muktedir-kahraman mimar” figürünün mimari motivasyonlarından ayrışan bu esnek oluşumun katılımcı ve çok sesli yapısı, parlayan tekil yıldız mimarlar yerine takımyıldızı olabilmenin önemini gösteriyor. Bugünün Türkiye mimarlık ortamının, tartışma zemini kurma ve serbestçe eleştirebilme konusunda, Anma Programı sayesinde 60 yıl öncesinden günümüz mimarlık gündemine taşınan Baysal-Birsel’den öğrenebileceği çok şey var.

Uluslararası-evrenselin ulusal-yerele uyarlanmasının ötesinde, yerelde evrenselin yeniden kurulmasıyla gelen özgünlük ile tarif edilebilecek Baysal-Birsel mimarlığının nesnelerinin geri planındaki eleştirel-düşünsel zeminin kurulmasında, öznelerin kişilikleri, mimari duruş ve tavırları da önemli. Kitapta, Baysal ve Birsel’e istinaden sıklıkla ifade edilen eleştirellik, ayrıksılık, cesaret, meydan okuma, dönüşüme açık ve dönüşümü tetikleyici olma, araştırmacılık, vizyonerlik gibi sıfatlarla işaret edilen “öncü-modern duruş”un yanı sıra yenilikçi, araştırmacı, deneysel ve esnek tavrın, -özünde- “modern”in katılaşıp kurallara indirgenmiş bir üsluba (Uluslararası Üslup) dönüşmeden önceki “avangart” haline göz kırptığı ifade edilmeli. Bu anlamda, ortaya koydukları rasyonel-modernist mimarlık, aslında izini sürdüklerinin “modern” olduğunu ve Türkiye’nin modern mimarlığının süreklilikler-kırılmalar-sapmalarla oluşan tarihsel izleğinden gidildiğinde Baysal ve Birsel’in öncü kuvvetlerden olduğunu gösteriyor.

NOTLAR
1 Anma programlarında sırasıyla, Türk mimarlık ortamının önde gelen ve dönemini simgeleyen aktörlerden Mimar Kemalettin, Seyfi Arkan, Zeki Sayar, Haluk Baysal ve Melih Birsel, Ernst A. Egli gündeme taşınmıştır. “Mimarlar Odası Anma Programı”. [http://www.mimarlarodasi.org.tr/anmaprogrami]. Anma Programı 2016- 2018 Dönemi için Maruf Önal seçilmiştir. “Anma Programı: Maruf Önal”. [http://www.mimarlikdergisi.com].
2 N. Müge Cengizkan ve Ali Cengizkan (ed.), 2017, Haluk Baysal-Melih Birsel Rasyonalizmi: 20. Yüzyılın İkinci Yarısında Mimarlık Pratiği, Mimarlar Odası Yayınları, Ankara.
3 2012-2014 Dönemi Anma Programı Komitesi; Zafer Akay, Afife Batur, Ali Cengizkan, N. Müge Cengizkan, Derin İnan, İrem Küreğibüyük ve Bülend Tuna’dan oluşmaktadır.
4 Monografi, editörün sunuşunun ardından gelen Ela Kaçel’in “Fidüsyer: Bir Kolektif Düşünme Pratiği” ve Şevki Vanlı’nın “Türk Rasyonalizminin Seçkin İkilisi: Haluk Baysal ve Melih Birsel” başlıklı metinleri, Baysal-Birsel mimarlığı üzerine kapsamlı bir çerçeve oluşturur. “Yakınlarının Gözüyle Haluk Baysal-Melih Birsel” bölümü, mimarların kısa özgeçmişleri, ortak ve bireysel çalışmalar dökümü ve seçme kaynakçayı içerir. N. Müge Cengizkan (ed.), 2007, Mimarlığa Emek Verenler Dizisi – III. Haluk Baysal ve Melih Birsel, Mimarlar Odası Yayınları, Ankara.

Etiketler: