XXI'in bu ay dosyasında Yedikule Bostanları üzerinden tartıştığımız şehir ile tarımın bir aradalığı ve kentsel müzakerenin açabileceği alternatif senaryolar var. Bununla birlikte Ersen Gürsel'in 50 yılı aşkın mimarlık hayatına baktığımız beş sayı sürecek söyleşinin ilk bölümünü de bu sayıda okuyabilirsiniz. Mimari üretimde ilginç perspektifler yakalayan İran'dan Caat Studio tasarımı Kahrizak Konut Yapısı, MEF Üniversitesi 1. sınıf öğrencilerinin tasarladığı Köprü projesi, Stephanie Marin tasarımı Les Angles, Atölye Labs üretimi konteynerler, Zemberek Tasarım'ın V Factory İhracat Departmanı projesi, 1+1 Mimarlık Stüdyosu'nun Lexpera yayınevi ve Brigitte Weber tasarımı Binicilik Tesisi de bu sayıda.
“Total tasarım” düşlerinin temel paradokslarından biri de başlangıç aşamasında yalıtılmış bir alanda iş görmesiydi. İktidar güçlerinin ürettiği “disiplinci zeka” şehirlerin çok az bir bölümünü, daha çok altyapısal diyebileceğimiz ulaşım, altyapı, gaz-enerji dağıtımı, güvenlik gibi alanlarını kontrol edebiliyordu, yalnızca.
Mimarlık ve Dil, mimarlıkta dil ve anlamın iğdiş edilmesi konusunda hem modern mimarlık hem de postmodern mimarlık düşüncesini eleştirmektedir.
Yine geçen ay bu köşede yer alan yazının bıraktığı yerden devralayım. Evet, 15. Venedik Bienali’ne üç aydan kısa bir süre kalmasına ve Türkiye’yi temsil edecek serginin İKSV tarafından oluşturulan seçici kurulca yaklaşık üç ay önce belirlenmiş olmasına rağmen sergi projesinin ne kavramsal ne de fiziksel ayrıntıları halen kamuoyuyla paylaşılmış değil.
Çizgiyle ne çok şey yapıyorsunuz. Ama çizgi hiçbir şey inşa etmez. Arzuyla güçsüzlüğü bir arada tahayyül etmemiz queer bir çizgi kuramı için ilk sorudur.
Beş sayı boyunca sürecek tefrikanın ilki Gürsel'in eski İstanbul mahallerinde zanaatle iç içe geçen çocukluk yıllarından akademi kapısına doğru uzanıyor.
Ali Taptık, Aslıhan Demirtaş, Bengi Akbulut ve Defne Koryürek ile bir araya gelip şehir ile tarımın bir aradalığının ve kentsel müzakerenin açabileceği alternatif senaryoları konuştuk.
Derginin bir sayısının iyi olduğunu ya da okuduğum bir kitabın fevkalade olduğunu düşündüğümde hemen ardından içimi bir endişe kaplıyor, ya kimse okumazsa diye.