Hukuk Neyi Korur?

TÜLİN HADİ

Kadıköy, Bağdat Caddesi civarının en çarpıcı, ayırt edici özelliği yeşilliğidir. Eski köşklerin bahçelerinden kalanlara, sonradan bölünüp apartman arsası haline gelen parselleri ayıranlar da eklenince ağaçlar iyice çoğalmıştır. İstanbul gibi bir şehirde yoğun sayılabilecek bu yeşillik, ortalığı sadece güzelleştirmez aynı zamanda haneler arasında mahremiyet de sağlar. Daha doğrusu, şu meşhur “kentsel dönüşüm”den önce sağlardı. Kadıköy’de, parsel ölçeğinde yap-sat usulü yenilemeden ibaret olan, sözde “kentsel dönüşüm”, ağaçları hızla ve geri gelmemecesine yok etmeye başladı. Belediyenin ağaçlar için yapacağı tespit, tescil gibi ciddi çalışmalar, niyeti kesin hukuki önlemlerin kayıpları azaltabileceğini düşünürken meclis kararı ile yeni bir plan notu yürürlüğe girdi. Varolan yeşili yerinde korumak, üzerine de yenisini ekleyebilmek amacıyla bodrum katlarda yapı yaklaşma mesafesine, arsa büyüklüğüne göre 1 metreden başlayıp artan sınırlar getiren plan notu meclis kararıyla yayınlandı. İşe yaramadığını anlamaksa biraz zaman aldı.

tak arşivi, bağdat caddesi
fotoğraflar: tak arşivi

Yakın zamanda yaşadığım bir olay kesin ifadeler taşımayan, yoruma açık hukuğun nelere sebep olabileceğini ispat etti. 2014 Mayıs ayında yürürlüğe giren yapı yaklaşma sınırları ile ilgili plan notuna rağmen, komşu parselde, uzun zamandır uğruna mücadele ettiğimiz, yaklaşık 30-35 yaşındaki beş adet defne ağacı kesildi. Yaklaşık 90 yaşında olduğu tahmin edilen akasyanın da yeri değiştirildi. Plan notlarına rağmen, sadece mülk sahiplerine ait olup olmadığı pekala da tartışılabilecek ağaçları büyük bir özgüvenle kesen müteahhidin dayanağını merak edip belediyeye gittim. Konu ağaç olunca ilk durak Park ve Bahçeler Müdürlüğü oldu. Müteahhit ile aralarında bu konuda yazışmalar yapıldığı, ancak kendisine yapılan bildirime aykırı davrandıkları için ağaçları kesenler hakkında işlem yapılacağı söylendi ve bu aykırı durum şöyle açıklandı: Ağaçlar sağlıklı olduğu için değerlidir ve bu nedenle korunması gerekir. Eğer herhangi bir sebeple inşaat sahasında engel teşkil ediyorsa, o zaman başka bir yere nakledilmesi gereklidir, fakat kesinlikle kesilemez. Memur yazının kopyasını çıkarıp önüme koydu. Yazıdaki ifade şuydu: Ağaçlar sağlıklı olup taşınması uygundur. Belediyenin fevkalade kısıtlayıcı olduğunu zannettiği bu ifadeden müteahhidin çıkardığı sonuç sanırım şu oldu: Defnelerin taşınması konusunu araştırdım, masraflı ve zormuş. Bu iş zor olduğuna ve belediye de bu ağaçların buradan gitmesini uygun bulduğuna göre kesmenin de bir sakıncası olmaz. Ağaçların korunması amacıyla yürürlüğe konan plan notundan ve biri hariç tüm ağaçların bir metre sınırı içinde durduğundan bahsettiğimde (o bir tanesinin gövdesi 140 cm’de bitiyordu) böyle bir plan notu kararından haberleri olmadığını, o konuyu Yapı Kontrol Şefliği’nden takip etmek gerektiğini bildirdiler. Benimle beraber adı geçen şefliğe bir de yazı gönderdiler. Yapı Kontrol Şefliği’ndeki memurlar, yaklaşma mesafesi sınırı içinde kalmakla beraber kalıp kurmayı zorlaştırdığı için ağaçların kesilmesinin gayet anlaşılabilir olduğunu söylediler. Herhangi bir mesafe kısıtı olmadan sınıra kadar yaklaşma hakkım olsa, kalıp kurmak için komşunun arsasına girip giremeyeceğimi sordum, cevap alamadım. Birkaç gün sonra arayıp yazının neticesini öğrenmemi tembih ettiler. Tekrar Park ve Bahçeler Müdürlüğü’ne döndüm ve yaptırımlarının ne olacağını öğrenmek istedim. Ağaç hesabına göre dikim yapılacağını (sözünü ettiğim alanda 11 adet çıkıyor), ayrıca kesilen ağaçlara karşılık belediyenin ağaç talep ettiğini bildirdiler. Ağaçların 20 metrede bir dikilmesi zorunluluğu olduğunu (arsanın bir kenarı 30 metre) yeşilin korunması için ayrılan bir metrelik mesafe içine dikilmesi konusunda ise bir zorlamalarının olamayacağını, hesaptan çıkan ağaç miktarının arsa içinde istenen yere dikilebileceğini, dikilemeyenlerin belediyenin talep ettikleri ile beraber ilçe sınırları içinde herhangi bir yerde yeşereceğini belirttiler. Duyduklarım bana belediye koridorlarında dolanmanın ne kadar gereksiz olduğunu düşündürdü. Amacını kavrayamamış kurallar ve manasız uygulamalar sayesinde Kadıköy’ün gelecek zamanlara aktarılabilecek en önemli mirasının korunamayacağını ve yerine konamayacağını o anda kabullendim.

2011 Van Depremi’nin hemen ardından Türkiye’nin her tarafındaki afet bölgelerinin dönüştürülmesi ve düzenlenmesi için çıkartılan Kentsel Dönüşüm Yasası memleketi hazırlıksız yakaladı. Asıl niyeti ekonominin çarkını çevirmek, işsizliğe çare bulmak olan kanun koyucular, nerenin afet bölgesi sayılacağını, karar almak için gereken oy çoğunluklarını, hangi koşullarda istimlaklar yapılacağını, uzun lafın kısası yatırımcılar ve mal sahiplerinin kent ve yasanın muhalifleri üzerinde nasıl baskı kuracağını pek güzel tarif ediyordu ama belli ki coğrafyacılar, şehirciler, mühendisler, peyzajcılar, mimarlar, sosyologlar yasa hazırlanırken sürecin dışında bırakılmıştı. Dönüştüreceğiz diye şehirlere girişmek kolaydı ama sonrası belli değildi. Kafalarda dönüşmüş şehirlerin nereye varacağı ile ilgili bir görüntü, bir resim yoktu. Varsa da, farklı hesap yöntemleri, değişken plan notları, o resmin her yerleşim bölgesinde, her belediye sınırı içinde başka türlü olduğunu ispat etti.

Geçen dört yılda afet alanı tanımının tam karşılığı, dönüşüme tabi olması gerçekten hayırlı olacak bölgelerin çoğu halen olduğu gibi duruyor. Okmeydanı, Fikirtepe, Zeytinburnu ve İstanbul’un pek çok yerinde alacak verecek hesabı yapıladursun, kent rantının fazlasıyla yüksek olduğu Kadıköy’de işler çok hızlı gelişti. Bir zamanlar İstanbul halkının ciğerlere iyi gelir, havadardır diye senenin bir kısmını geçirdiği Kadıköy semtlerinde bugün nefes almak gittikçe zorlaştı. Belediyenin seçim arifesinde saçtığı “tarihi çevreyi ve doğayı koruyacağız” gibi vaatler, halk oylamalarında İstanbul’un en yaşanılası bölgelerinden olduğu iddia edilen Kadıköy’ü korumaya yetmiyor. Kentsel dönüşüm yasasının çıkışı ile beraber 1200 ruhsatın verildiği Kadıköy’de, dönüşümü cazip hale getirmek için 2,07 olan emsalin daha da artırılması düşünülüyor. Neyi, niye yaptığını bilmeden yazılmış plan notları, en ufak kesinlik içermeyen hukuki ifadeler, beyhude yaptırımlar da hepsinin üzerine tüy dikiyor.

Olayın üzerinden 10 gün geçtikten sonra, takip etmem sıkı sıkı tembihlenen yazının neticesini öğrenmek için belediyeyi aradım. Telefona çıkan memur, ne yaptığını gayet iyi bilen bir edayla şöyle cevap verdi: Yazı bugün dağıtıma çıkıyor hanımefendi!

Etiketler:

İlgili İçerikler: