Mimarlığın Edebiyatla İşi

NİHAN HACIÖMEROĞLU

Edebiyatta Mimarlık Kitabı, derlenen eserler aracılığıyla iki disiplin arasındaki ilişkiyi araştırıyor. Nihan Hacıömeroğlu, kitabın yaklaşımını ve yapısını kaleme aldı.

Mimarlık insan ırkının büyük fikirlerini kayıt altına almıştır. Sadece her dini sembol değil, her insan düşüncesi o büyük kitap içinde sayfa edilmiştir.1 Victor Hugo

Birinin özünde görsel, diğerinin metinsel olduğu düşünülürse bu iki disiplin arasında ilk bakışta ilgi kurmak kolay olmayabilir.2 Büyük kısmı kurgusal olsa bile tarihe tanıklık etmiş metinler zaman içerisinde yok olmuş birçok şeyi belleğine kaydederek taşımaktadır. Romanlar, günlükler, seyahatnameler, biyografiler, denemeler, resmi belgeler, mektuplar, anlatının bir parçası olarak görev yapan edebi betimlemeler ve kayıt amacıyla hazırlanmış arşivler günümüzde var olmayan kentleri, toplumları ve yapıları mimarlık tarihine ve kültürüne kazandırır. Günümüzde bile savaşlar, doğal afetler, hastalıklar ve geçen zaman sonucu yıkılmış, yok olmuş nice kentleri, yapıları ve insan topluluklarını kitap sayfalarında arıyoruz.

Edebiyat ve mimarlık, “temsiliyet” çerçevesinde de sık sık bir araya gelmektedir. Mimari mekanın anlatıda nasıl temsil edildiği ve yorumlandığı, temsiliyet aracı olarak mimarlığın anlatıya neler kattığı ve imgelemin bir parçası olarak eserde kendine nasıl varlık bulduğu hem mimar hem de edebiyatçı gözüyle irdelenebilecek bir değer taşımaktadır. Mimari anlatının bir fon ve/veya atmosferin parçası olmak dışında, karakterlerin uzantısı gibi davrandığı durumlar; hatta çok sık olmasa da J. G. Ballard’ın Gökdelen’inde ve Boris Vian’ın Günlerin Köpüğü’nde olduğu gibi anlatının başkarakterlerinden biri olduğu örnekler de mevcuttur.3 Edebi eserin karakterleri aracılığıyla toplumsal değişimlerin mekana, mekansal dönüşümlerin topluma nasıl yansıdığının değerlendirilmesi, bellek haritalarının oluşturulmasıyla kullanıcı mekan ilişkisinin irdelenmesi de mümkündür. Edebiyatın “yapısal” kurgusu ve mimarlığın “anlatı” gücünü irdeleyen tartışmalar, kimi çalışmalara altyapı oluşturur. Mimarlık ve edebiyat disiplinlerinin benzerlikleri üzerinden mimarlık eleştirisinin açmazlarına ve potansiyellerine dikkat çeken4 ya da mimar ve yazar Matteo Pericoli’nin yaptığı gibi yaratıcı yazma egzersizi üzerinden mimar ve yazar adaylarını ortak bir hedefle bir araya getirerek mimarlık/edebiyat arakesitini “yapma eylemi” üzerinden araştıran çalışmalar da vardır.5

Türkiz Özbursalı
Çizimler: Türkiz Özbursalı

Türkiye’de akademik makaleler ve tezler dışında kendine pek de geniş bir tartışma alanı bulamayan edebiyat ve mimarlık ilişkisine Yem Yayınevi yeni bir yayınla katkıda bulundu. Hikmet Temel Akarsu ve Nevnihal Erdoğan tarafından derlenen ve 2016’da yayınlanan Edebiyatta Mimarlık kitabının temel amacı “derinlikli ve bilinçli bir mimari için okunmazsa olmaz temel eserler seçkisi sunmak”6 olarak tariflenmiş. “Mimarları, mimarlık öğrencilerini, şehir plancılarını, sanatçılar ve kentli bilincine sahip herkesi”7 okuyucu kitlesi olarak hedefleyen Edebiyatta Mimarlık on başlık altında toplanmış farklı disiplinlere ait uzmanlar tarafından hazırlanan yüz eserin inceleme ve denemelerinden oluşuyor.

İçeriğinde barındırdığı roman, deneme, seyahatname, bibliyografi, mimarlık ve sanat kuramı kitapları, şiir ve mektup derlemesi gibi farklı türdeki eserler mimarlar, yazarlar, felsefeciler, çevirmenler, şairler, eleştirmenler ve akademisyenler tarafından irdeleniyor. Mimarlık eğitimine ait kitapların yanı sıra sanat kuramı kitapları, barındırdıkları tarihe tanıklık niteliğiyle seyahatnameler, mimarlık kuramı ile sıkı bir alışveriş içerisinde bulunan ütopyalar, distopyalar ve denemeler böyle bir derleme içerisinde görmeyi bekleyeceğimiz yapıtlarken; Knut Hamsun’un Açlık’ı, şiirlerinden ziyade Yahya Kemal Beyatlı’nın yaşamına bakış atan Yahya Kemal Beyatlı’nın Bütün Şiirleri ve Çelik Gülersoy’un kente olan yaklaşımı ve korumacı anlayışının anlatıldığı İstanbul’a Renk Veren İnsan: Çelik Gülersoy (içindekiler kısmında Bütün Eserleri diye geçmektedir) gibi daha beklenmedik eserler de derlenen seçkide öne çıkıyor.8 Peki, bu eserleri Nilgün Çağlar’ın dediği gibi “mimarlık kültürüne referans veren önemli yapıtları irdeleyen böylesi özgün bir seçkiye almaya değer bulmamızın nedenleri ne olabilir?”9

Ne yazık ki bu sorunun cevabı kitabın genelinde pek de cevaplanmıyor. Bir araştırma projesi desteği ile ortaya çıktığı belirtilen çalışmanın sonuç ürünleri kitapta yer alırken, projenin yöntemi ve genel yaklaşımlarından (belki de kitabın akademik bir çalışma ağırlığında olması istenmediği için) pek bahsedilmiyor. Kitabın içeriğini oluşturan yüz eserin alanında uzman kişilere sorularak çıkarılan listeden seçildiğini öğreniyoruz. Ancak hangi soru başlığıyla bu isimlerin toplandığını, neler gözetilerek elendiğinin bilgisini alamıyoruz.10

Seçilen eserlere yazarların genel yaklaşımı birkaç başlık altında toplanabilir:

1- Mimarlık ve mimarlığa ait kavramlar üzerinden seçilen eseri analiz edenler
2- Edebi esere ait kavramları irdeleyip mimarlık ile ilişkisini kuranlar
3- Basılı eserlerinden ziyade yazarın ya da sanatçının genel bakışı ve mimarlık (ve edebiyat) tartışmasına kattıklarından bahsedenler
4- Eseri özetleyerek genel bir tanıtımını yapanlar.

Son yaklaşımdaki yazarlar çoğunlukla seçtikleri eserin genel konusunun özetinin yanı sıra yazar ve yaşadığı dönemle ilgili bilgi vermeyi ya da metinde geçen mimarlıkla ilgili parçaları kendi metinlerine taşımakla yetinmeyi tercih etmişler. Her romanın ya da edebi eserin derinlemesine kavramsal bir tartışma açma zorunluluğu elbette yok ancak özet olmaktan öteye gitmeyen metinlerin varlığı, kitabın kavramsal bütünlüğünü sorgulamaya sebep oluyor. Buna karşın kitap içindeki her başlığın yazarı mimar olmadığı için her eserin bütünüyle mimarlık kavramları üzerinden tartışılması da beklenmemeli. Örneğin Begüm Savçın, Italo Calvino’nun Ağaca Tüneyen Baron eserini zaman ve mekan kavramları üzerinden incelerken Mehmet Şener, Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı eserine hem bir mimar gözüyle bakıyor, hem de kitabın geneline dair eleştirilerini paylaşıyor. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü üzerine yazdığı keyifli yazısında Evren Akaltun ise mimarlığı çok vurgulamadan genel bir eleştiri sergiliyor.11

Edebiyat ve mimarlık ilişkisi özelinde baktığımızda başta bahsi geçen tartışma alanlarının bir kısmına metinlerde değinildiğini görebiliyoruz. Özellikle mimarlığa referans veren klasikler, seyahatnameler ve biyografik seyahatnameler ve mimari birer estet olarak İstanbul yazarları başlıklarının altında sıklıkla edebi eserlerin bellek olma ve tarihin sayfalarında kaybolmuş bilgileri bize aktarmaları niteliğinden bahsedilmekte. Bellek olma durumu ile bazen beraber bazen de ondan bağımsız olarak, özellikle kentle deneyimler üzerinden ilişki kuran eserlerin irdelenmesi kent, insan, (sosyal) yaşam ilişkisinin tartışılmasını mümkün kılmış. Mimarlık sosyolojisine dair edebi eserler başlığının altında apartman ve köprü gibi özellikli mimari yapılar üzerinden kültürel çatışmalar, modernleşme ve batılılaşma gibi toplumsal değişimlere dair çeşitli okumalar yapılıyor. Kitabın geneline bakıldığında, zaman ve mekan, ideolojiler ve değişen ideolojilerin kente ve toplumsal yaşama nasıl yansıdığı; mimarlık ve edebiyatın yaratma, kurgulama, üretme ve sunma açılarından benzerlikleri, kent sosyolojisi ve kentleşme, mimarlık felsefesi ve mimarlıkta bağlam ve sanat kuramı üzerine tartışmalar yapıldığı görülüyor. Algı, mimari temsiliyet, teknoloji ve ekoloji gibi değişim parametrelerinin kenti nasıl dönüştürdüğü ve kullanıcı mekan ilişkisi gibi tartışmalar, özellikle ütopya, distopya, bilimkurgu, fantezi ve mimari deneme başlıklarının altında toplanmış. Ancak hem edebiyat hem de mimarlık disiplinlerine ait ortak kavramlar olmalarına ve güncel tartışmalarda kendilerine geniş yer bulmalarına rağmen temsiliyet ve anlatı kavramlarına kitabı oluşturan metinlerde çok az değinilmesi dikkati çekici.

Kitabın bütününe bakıldığında bahsi geçen kavramlar dışında başka tartışma alanları da bulunmakta. Yazarın eseri okuma biçimi ile tartışmalar ve kavramlar da çeşitleniyor. Bazı yazarlar mimarlık kuramına ait kavramlar üzerinden tartışmaya yönlenirken bazıları da İlyada, Odysseia ve Doğu’da Seyahat’de olduğu gibi inceledikleri metinlerle ilişki kurmak adına mimarlığa ait betimlemeler ve nesnelerin arayışına girmiş. Ancak metinlerde, birbirine referansla veya genel bir tartışmaya ortak olma gibi bir kaygı gözetilmemiş gibi. Bu noktada yazarlardan ziyade derleyicilerin tutumu önemli. Önsözden itibaren niyete ve yönteme dair çok genel bir açıklama yapılmışken tekil tartışmaların bütünde okuru nereye götürmek istediği belirsiz. Ortak bir dil ya da omurga oluşturmak adına her iki disipline de ait olabilecek kavramlar çeperinden (anlatı ya da temsiliyet gibi) bir yaklaşım kurgulamak mümkün olabilirdi.

Üslup açısından incelendiğinde metinlerin büyük kısmında yazara ait genel yaklaşım belli edilmiş ve kavramsal altyapı bu bağlamda kurulmuş. Bu sayede okur kendi yaklaşımını göz önünde bulundurarak başka sonuçlara da varabilir. Ancak Felsefi Bir Devlet Modeli (Güneş Ülkesi) ve Macellan gibi bazı metinlerde yer yer kesin yargılı yaklaşım ve dikte eden bir dil görmek mümkün.12 Neden-sonuç ilişkisi tartışılmadan, zorunluluklar ve ön şartlar gerekçelendirilmeden yapılan kabuller bütüne aykırı bir tavır sergilemekte. Aynı zamanda temelinde sorgulama olan bir eğitimden gelen hedef okuyucu kitlesi için böyle bir dil soru işaretleri yaratacak ve tartışmanın geçerliliğinin sorgulanmasına sebebiyet verecektir.

Özellikle derleme kitaplarda çoksesli bir diyalog yaratabilmek için içeriği bir araya getirecek ortak bir yaklaşım belirlemek gerekir. Edebiyatta Mimarlık kitabının geneline bakıldığında giriş kısmında kitabın amacı oldukça net ifade edilmişken, bu amaca ulaşmak için nasıl bir yol izleneceği belirsiz kalmış. Amaç mimarların, şehir plancılarının ve mimarlığın diğer profesyonel aktörlerinin okumaları gerektiği düşünülen kitapların sıralanıp tanıtıcı kısa özetlerinin verilmesi mi (ki bu durumda MEB’in okunması gereken 100 eser listesinden ne farkı kalır) yoksa bu kitapları araç edinerek mimarlığa dair bir tartışma ortamı yaratmak mı? Metinlere bakıldığında bir kısmında oldukça nitelikli irdelemeler, denemeler ve eleştirel bakışlar bulmak mümkünken, diğer kısımlarında kitap tanıtımından pek de öteye gidilemiyor.

Bir bütün olarak ele alındığında Edebiyatta Mimarlık içinde barındırdığı belirsizlik ve kopukluklara rağmen okurlarda merak uyandıracak ve okumaya teşvik edecek bir altyapıya sahip. İlk ve orta öğretimin tanıştırdığı (ama not karşılığı okumaya zorladığı için belki pek de sevdiremediği) klasikler ve adları mimarlık ve tasarım disiplini içinde sık sık geçen yazarlar ve eserlerin yanı sıra Jack Kerouac, Latife Tekin, Mario Vargas Llosa, Şevket Rado gibi daha çok edebiyatla ilgilenen kişilerin yareni olan yazarları, sanatçıları ve eserlerini geniş bir kitleyle tanıştırmak işini başarı ile gerçekleştirmekte. Bu çalışma, büyük beklentilere girilmeden okunduğunda, hatıramızda olanları tazelemeye, bir gün okurum diye kenara bıraktıklarımızı elimize almaya, duymuştum ama ilgilenmemiştim dediklerimize heveslendirmeye ve hiç duymadıklarımızı tanıtmaya yarayan bir araç olarak da görülebilir.

NOTLAR
1 Victor Hugo’nun Notre Dame’ın Kamburu romanında geçen bu sözü Emre Karacaoğlu’nun Edebiyatta Mimarlık seçkisi içinde Kara Kitap üzerine yazdığı “Varoluşa Dair Anlam Arayışı ve Mimarlık” metninde de alıntılanmıştır. Sf. 183.
2 Mimarlık inşa ile değil, tasarım ile dolayısıyla yapının çeşitli temsilleri ile başlar. Mimarlığın özünde görsel olması ile kastedilen mimarlığın bir imge üretme pratiği olması değil, imgelem ile üreten bir pratik olmasıdır.
3 Ballard, J.G. “Gökdelen”, Sel Yayıncılık, 2012. Vian, Boris. “Günlerin Köpüğü”, E Yayınları, 2005.
4 Percy E. Nobss, Edebiyat ve Mimarlık başlıklı yazısında modern mimarlık eleştirisinin yeterince gelişmediği ve yaklaşımının edebiyat eleştirisi gibi olması durumunda değer kazanacağından bahsetmektedir. Nobbs, Percy E. “Literature and Architecture”, The Journal of American Institute of Architects, 11 Eylül 1923: sf. 343-46.
5 Mimar ve yazar olan Matteo Pericoli, Turin İtalya’daki Scuola Holden ve New York Amerika’daki Colombia Üniversitesi Sanat Okulu'nda yazarlık programında yazar adaylarını mimarlık öğrencileriyle bir araya getirerek edebi metinleri mimari mekanlara dönüştürmeleri için çalıştırmıştır. Amaç bir “boşluk” etrafına tasarım yapan mimarlık kültürünün yazar adaylarının zihninde yeni bakış açıları getirmesidir. Pericoli, Matteo, “Writers as Architects” The New York Times, Ağustos 3, 2013.
6 Edebiyatta Mimarlık kitabının sunuş kısmı Derinlikli ve Bilinçli bir Mimarlık için Okunmazsa Olmaz Eserler: Edebiyatta Mimarlık (Sunuş), Hikmet Temel Akarsu ve Nevnihal Erdoğan, sf. 12
7 ibid.
8 Knut Hamsun’un Açlık eserinin incelemesi, Mavi Buzulun Işığında, Billur Şentürk, sf 158. Bütün Şiirleri - Yahya Kemal Beyatlı incelemesi Yahya Kemal Kabusu Yahut Dedikodular Üzerinden Şiirin Mekanla Flörtü, Murat Batmankaya, sf. 517. Bütün Eserleri, Çelik Gülersoy incelemesi İstanbul’a Renk Veren İnsan: Çelik Gülersoy, Yılmaz Büktel, sf. 466.
9 Mario Levi’nin İstanbul bir Masaldı eseri için Nilgün Çağlar’ın yazdığı aynı isimli metninden, sf. 166.
10 Temsiliyet tartışmalarında ismi sıklıkla geçen J.G.Ballard’ın Gökdelen’i gibi bazı eserlerin hazırlanan ilk listeye girip girmedikleri, girmişlerse ne şekilde elendikleri merak konusudur.
11 Italo Calvino’nun Ağaca Tüneyen Baron eserinin incelemesi aynı isimle, Begüm Savçın, sf. 367, Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı eserinin incelemesi Benim Adım Kırmızı Romanından Kent, Mimarlık ve Mekan, Mehmet Şener, sf. 127, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü eserinin incelemesi aynı isimle, Evren Akaltun, sf. 134.
12 Tommaso Campanella’nın Güneş Ülkesi adlı eserinin incelemesi Felsefi bir Devlet Modeli (Güneş Ülkesi), Hikmet Temel Akarsu, sf. 359, Stefan Zweig’ın Macellan adlı eserinin incelemesi aynı isimle, Hikmet Temel Akarsu, sf. 334.

Etiketler: