Geçtiğimiz onyılda Antroposen çağı, yani insan medeniyetinin ayak izinin iklimi ve bir bütün olarak dünyayı etkilemekte olduğu bir dönemde yaşıyor olmamız üzerine çok sayıda tartışma oldu. Buna bir başka yandan bakacak olursak bu insan tasarımının gezegen üzerinde önemli izler bıraktığı, karbon tüketimciliği kültürünün aslen sadece bir yüzyıllık olan kendi jeolojik çağına dönüştüğü bir dönemdeyiz.
Eğer tasarımcılar sürdürülebilirlik etrafındaki sorunları ele alacaklarsa, hiyerarşiler füzyonu olan Varlık Zinciri’nden daha net bir şekilde kopmak zorundayız.
Bugünlerde katılım ile tasarım etrafında dönüp duran tartışmalar bir kez daha yoğunluk kazanıyor gibi.
Dünyanız değiştirebileceğiniz kadar geniş. Bu dünya benim eylem alanım; aracılığımı (agency) dünyaya açtığım alan.
Moda krizde ve şu anki tüketimcilik tarzımızın sürdürülebilir olmayan etkileri bunun sadece ufak bir parçası.
Yirminci yüzyıl boyunca tasarım, modernitenin asil pratiği olarak hüküm sürdü.
Gelecek daha yavaş olacak olsa bile bu, onun daha adil bir şekilde paylaştırılacağı anlamına gelmiyor.
Tasarım ahlak dersi verir. Yeni ve arzulanan bir gelecek, ilerleme için belirli bir form ve bir nesne önerir ve genellikle bunu da “iyi” olarak ele alır.
Tasarımda her şeyin bizim niyetimize uygun şekilde yeniden düzenlenebileceğine ve şekillenebileceğine kesin gözüyle bakarız.
Siyasette, tıpkı tasarımda da olduğu gibi, değerler ve çıkarlar genellikle bir sır perdesinin ardında birbiri içine geçer.
Çoğu tasarım neden hala kötü? Evet, bavullarımızda tekerleğe sahip olduk ama birkaç yüzyıl boyunca bavulları sırtlandıktan sonra.
Tasarım kullanıcılarla paydaşları etkileşime sokan katılımcı süreçlerle ne kadar fazla hemhal olursa, tasarımcı da o kadar bu operasyonların kolaylaştırıcısı (facilitator) ya da yöneticisi haline geliyor gibi görünüyor.
Mühendislerin işleri tasarımcılarda karmaşık duygular uyandırır. Mühendisler önemlidir, iktidara sahiptirler ama aynı zamanda kendilerine kötü bir şöhretler de kazandırmışlardır.
Bizi birçok yolla “güçlendirdiği” söylenen tasarımla çevrili haldeyiz ve Kendin Yap (DIY) akımının ana fikri bireyin gündelik yaşamında ürünlerle etkileşiminde doğrudan denetimi elinde tutması üzerine kurulu.
Öğrenciyken bir seferinde karşılaştığım çok basit bir imaj, tasarım sürecini bir boru olarak düşünmek üzerineydi.