Güzellik kavramı genelde sevgi duygusu uyandıran görsel bir kalite olarak açıklansa da duyuları hoşnut eden niteliklerin bileşimidir.
Bir şehri kıymetli kılanın ne olduğuna ya da kentlerin nasıl olması gerektiğine dair yaygın kanı tıpkı dünyadaki her şey gibi değişip duruyor.
Hesaplamalı tasarımın kemikleşmiş müfredata sahip mimarlık eğitimine dahil edilmesi, pek tabii sancılı bir süreç.
Bütüncül olarak kurgulanmış mimari yapılar bireylere, fiziksel deneyim kadar, kendisinin aracı olarak rol aldığı zihinsel bir deneyim de yaşatıyor.
“Dünyanın Sonundan Sonra” sergisi, son hızla tükettiğimiz gezegenimizin yaşadığı iklim değişikliğini sorguluyor.
Hapishane tasarımlarının mimarlığın vitrinine çıkmaya başlaması sadece Türkiye’de değil dünya çapında karşılaşmakta olduğumuz bir durum.
Aslında farkında olmadan toplarız, biriktiririz, imleriz şeyleri. Her şeyi, elle tutulabilir ya da tutulmaz olanları.
Ne tuhaf değil mi? Meydanın bir tarafında bir cami yükselirken tam karşısında Cumhuriyet döneminin simge binası AKM yıkılıyor.
Hafıza, bir grubun oluşmasında ya da o grubun grup olmaya devam etmesinde kilit bir roldedir.
Lerzan Aras, 2018 Pritzker ödülünün sahibi Balkrishna Doshi ile Le Corbusier’nin fotoğrafından yola çıkarak ikilinin düşündürdüklerini yazdı.