Zaman gösteriyor ki kentlerde ürettiğimizin çok daha fazlasını tükettiğimiz bir dönemde yaşıyoruz.
Son yirmi yıl içerisinde, görünüşteki çeşitliliğe rağmen hem dünyada hem Türkiye’de giderek yeknesaklaşan mimarlık ortamı artık yeni bir kırılmanın eşiğinde gibi duruyor.
İstanbul’un Kara Surları’na bitişik olarak yüzyıllardır faaliyet gösteren bostanlar, şimdiye kadar şehrin tarihi mirasının bir parçası olarak ele alınmadılar.
Kent mücadelelerinde “korumak” dediğimiz eylemi “kurtarmak, savunmak, yardım etmek ve destek olmak” takip ediyor. Bu da bir mesafeyi, kırılgan bir tarafı tekrar tekrar üretme riskiyle karşı karşıya olmak demek.
Yedikule Bostanları mücadelesinin kazanımlarından biri, bir bostanın kültür varlığı niteliği taşıyabileceğini gündeme taşımak oldu.
İstanbul Kara Surları, Tarihi Yarımada’nın batı sınırını oluşturan, ilk ve en büyük kısmı Bizans İmparatoru II. Theodosius tarafından MS 5. yüzyılda inşa edilmiş olan surlardır.
Ali Taptık, Aslıhan Demirtaş, Bengi Akbulut ve Defne Koryürek ile bir araya gelip şehir ile tarımın bir aradalığının ve kentsel müzakerenin açabileceği alternatif senaryoları konuştuk.