Akın Nalça Kitapları'nın On Dördüncüsü "Hiçbir Üstad Böyle Kâr Etmemişdir” Yayımlandı

Gülsün Tanyeli tarafından yazılan “Hiçbir Üstad Böyle Kâr Etmemişdir: Osmanlı İnşaat Teknolojisi Tarihi”, Akın Nalça Kitapları'nın on dördüncüsü olarak yayımlandı. Osmanlı mimarlığının 15.-19. yüzyıl arasında uyguladığı inşai pratikleri teknolojik açıdan aydınlatmaya yönelik bir çalışma niteliği taşıyan kitap, Osmanlı’ya teknoloji tarihinin gözlükleriyle bakmak ve üzerinde çok az konuşulan bazı meseleleri aydınlatmayı hedefliyor.

Akın Nalça Kitapları, 2003 yılından beri tüm tasarım disiplinlerine düşünsel ve kalıcı bir tartışma süreci yaratma hedefiyle üretimde bulunuyor. Ana ilgi eksenini, sadece konu olarak değil, nesne üretimi bağlamında da tasarım olarak tanımlıyor.

Tanıtım metni:
Osmanlı mimarlığı eserlerini yüksek estetik kaliteleri bağlamında övgülere boğan sayısız metin var. Sinan’ın öneminden, yüceliğinden, dehasından söz eden daha da çok sayıda çalışma bulunuyor. Üzerinde pek az durulan konu ise, Osmanlı mimarlığının aynı zamanda da bir teknolojik üretim alanı olduğu. Osmanlı mimarlığını estetik yaratma alanı ve üslup üretimi etkinliği olarak görmeye ağırlık veren bu ortamda Gülsün Tanyeli’nin kitabı “Hiçbir Üstâd Böyle Kâr Etmemişdir: Osmanlı İnşaat Teknolojisi Tarihi” bir istisna oluşturuyor. Bu kitap, Osmanlı mimarlığının 15.-19. yüzyıl arasında uyguladığı inşai pratikleri teknolojik açıdan aydınlatmaya yönelik bir çalışma. Temel hedefi, Osmanlı’ya teknoloji tarihinin gözlükleriyle bakmak ve üzerinde çok az konuşulan bazı meselelere aydınlık getirmek.

Osmanlı yapı teknolojisi konusunu malzemenin elde edilmesi sürecinden başlayarak inceliyor kitap. Çoğu zaman taş, ahşap ve demir gibi ana inşai bileşenler yapıların inşa edilecekleri yerden epeyce uzakta üretilmekte ve taşınma işlemleri de dahil olmak üzere sayısız teknik sorun doğmaktaydı. Kitabın ağırlıklı kesimini ise, anıtsal ölçekteki Osmanlı yapılarının projelendirme aşamasından temel yapımına ve oradan da kubbesinin örtülmesine kadar uzanan bir kapsamda nasıl inşa edildiği konusu oluşturuyor. Bu çerçevede özellikle kagir yapılarda demir kullanımı meselesi sadece Osmanlı mimarlık teknolojisi bağlamında değil, dünya genelinde endüstri öncesi dönem için şaşırtıcı verimlilikte bir alan. Edirne ve Balkanlar’ın fethinin ardından stratejik bir malzeme olan demirin 15. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak artan bir tempoyla yapıların bünyesine girdiği anlaşılmaktadır.

Osmanlı inşaatçılarının yaslandıkları teknik bilgi birikimi oldukça kapsamlı ve çeşitli gözüküyor. Bu bilgi birikiminin kökenleri de kitabın önemli başlıklarından biri. Söz konusu birikimin tek bir kökene atfedilebileceğini söylemek olanaksız. Kitap, çoğulcu ve kronolojik açıdan uzun bir açıklama çerçevesi çizerek bazı alanlarda Antikite'den Klasik Osmanlı'ya uzanan kesintisiz bir sürekliliğin varlığını düşündürten verilere yer vermekte. Kitapta bu ilişkiler arşiv belgeleri, dönem tanıklıkları ve teknik yapı analizleriyle ortaya konuyor. İçerik, çok önemli kesimi daha önce hiç yayınlanmamış zengin bir görsel malzeme birikimiyle desteklenmektedir.

Etiketler: