Cengiz Bektaş Arşivi: Çoklu Okumalar

DİRİM DİNÇER CENGİZ BEKTAŞ

Kalebodur desteğiyle gerçekleşen Salt Araştırma Mimarlık Ve Tasarım Arşivi'ne, mimarlık ortamının çok yönlü aktörlerinden Cengiz Bektaş’ın işleri ekleniyor. Proje araştırmacıları Burak Altınışık ve Işıl Uçman Altınışık ile arşivi ve niyetlerini konuştuk, Salt Araştırma’dan Meriç Öner de yaklaşımlarını paylaştı.

Dirim Dinçer: Cengiz Bektaş, mimar olmasının yanı sıra kendi tanımıyla mühendis, ozan ve yazar da aynı zamanda. Salt’a devredilmiş olan arşivin içeriği de bu diğer üretim alanlarını kapsıyor mu, yoksa sadece mimarlığına mı odaklanıyor? Bu doğrultuda siz araştırmacılar Bektaş’ın kişisel nitelikleriyle arşiv kurgusu arasında nasıl bir ilişki kuruyorsunuz?
Işıl Uçman Altınışık: Cengiz Bektaş Mimarlık İşliği’nde gördüğüm ve her yıl için ayrı ayrı tutulmuş ve kayıt altına alınmış olduğunu bildiğim A5 boyutundaki takvim defterlerden bahsetmek isterim öncelikle. El yazısıyla Cengiz Bektaş tarafından tutulan bu defterler, özel yaşamı ile mesleki uygulamalarına ilişkin notlardan oluşuyor. Bu defterlerde Türkiye mimarlık ortamına, toplum, siyaset ve kültür yaşamına dair pek çok gözlem yer alıyor. Bazen bu anlatılara dünya mimarlık sahnesi de eklemlenebiliyor. Söz konusu kayıtlar Cengiz Bektaş’ın mimarlık bürosunun, kendi deyimiyle “işliğinin” tarihini yazma iradesi olarak da okunabilir. Dolayısıyla yaşadığı çağa tanıklık eden, etkileyen, etkilenen bir mimarın gündelik notlarından yaşadığı çağın toplumsal, mimari, kültürel dinamiklerinin çalışmaları üzerindeki etkileri bakımından Cengiz Bektaş’ın üretimleri mikro ve makro tarihyazımsal bir perspektifle ele alınabilir. Sorunuza dönecek olursam, formatı çok belli bir defter incelendiğinde dahi, içerdiği çok boyutluluk bakımından mimari olan ve olmayan gibi değerlendirmeyle kolayca sınıflandırılamayacağı açık. Bu nedenle biz bu süreci böylesine sınıflandırma çalışmasından çok, bir arşivi farklı düzlem ve açılardan okumaya çalışma süreci olarak görüyoruz. Dolayısıyla süreç boyunca yapılacak paylaşımların rolü burada çok önemli. Burada amaçlanan hep birlikte bu görüntülerin ve yorumların çoğaltılabilmesi…

Burak Altınışık: Bildiğimiz kadarıyla Bektaş arşivinin toplamı, belirli ilgi ve bağlantılara göre çeşitli kurumlar arasında paylaştırılma sürecinde. Sanırım mimarlık ile ilgili bölümün hepsi ya da büyük bir kısmı Salt Araştırma Mimarlık ve Tasarım Arşivi’ne aktarılıyor. Bu süreç halen sürüyor. Yani, henüz arşivin toplamı bir araya getirilmiş değil. Ancak halihazırda herkesin erişimine açık olan dijital arşivdeki malzemenin bir kısmı puslu bir görüntü içinde de olsa bazı konularda fikir eskizleri yapmaya, not almaya imkan veriyor. Örneğin, Cengiz Bektaş başından beri kendi üretimlerini yayınlamaya, görünür kılmaya önem vermiş. Bunu da sadece yerel sınırlar içinde değil, yurtdışı çevrelerde de dolaşıma sokmaya özen göstermiş. Özellikle, Süha Özkan’ın da etkin olduğu dönemlerde Ağa Han destekli “Mimar” dergisiyle sürekli denebilecek bir ilişkisi var gibi. Bu sayede yayına hazırlanan projelerin tanıtım künyelerinden Bektaş’ın kendi yapılarına, mimarlık üretimine dair düşünceleriyle ilgili kısıtlı da olsa bazı veriler bulmak mümkün. Her proje süreci için geçerli olup olmadığını şu an söylemek zor olmakla birlikte seyir defteri notları, şantiye raporları gibi yazılı kayıtlar, Bektaş’ın kişisel nitelikleri ve İşlik’in proje yürütme biçimleri hakkında çoklu okumalara ve yorumlara imkan tanıyacaktır.

komutanlık lojmanları, ankara, 1965-66
türk dil kurumu, ankara, 1972
etimesgut cami, ankara, 1965
datça kantogan evi, 1977

DD: Arşivin ele alış biçimi için belirlediğiniz bir yöntem var mı? Kategorizasyon ya da etiketleme gibi bir yol mu izlenecek yoksa kronolojik bir okuma mı olacak? Biriktirilen malzemenin yoğunlaştığı dönemler ya da konulardan söz etmek olası mı?
IUA: Cengiz Bektaş Arşivi program niyeti için, Cengiz Bektaş’ın kısa biyografisi üzerine bizim aldığımız notlarla oluşturduğumuz bir metin ve bir zaman-mekan haritası hazırladık. 8 Haziran’da gerçekleşen tanıtım toplantısında bu metin içindeki ilgili yerlere yerleştirdiğimiz sorularla bir söyleşi yaptık. Söyleşi sonunda edindiğimiz izlenim, arkasına eklemlenecek programların da benzer biçimde oluşturulması ve Cengiz Bektaş zaman-mekan haritasının daha etkinleştirilerek sunulması yönünde oldu. Dolayısıyla, Cengiz Bektaş biyografisi üzerinden kronolojik olarak bu süreci izlerken belirginleşen sorular ve haritada olayların yoğunlaşmasıyla belirginleşen zaman-mekanlar üzerinden gitmeyi planlıyoruz. Bu anlamda şimdilik iki programın netleştiğini paylaşabiliriz. İlki Denizli’de Ekim ayında, “işveren-müellif-yüklenici etkileşimi üzerinden mimarlığı izlemek: Denizli’deki Bektaş yapıları nasıl üretildiler?” sorusunu soracak. İkincisi ise, İstanbul’da Aralık ayında “müellif-çalışan etkileşimi üzerinden mimarlığı izlemek: İstanbul Bektaş Mimarlık İşliği ve özyönetim modeli nasıl mimari yapılar ürettiler?” sorusunu soracak. Söz konusu sorunsallar üzerine birlikte düşünebilmek için herkesi bekliyoruz.

BA: Cengiz Bektaş Mimarlık İşliği Arşivi’nin teknik olarak nasıl ele alınacağı, biriken malzemeye göre Salt Araştırma’nın kendi bünyesinde karar verebileceği bir konu. Bizim araştırmacı ekip olarak bu konuyla doğrudan bir ilişkimiz yok. Işıl’ın da belirttiği gibi Bektaş’ın biyografisi ve ulaşabildiğimiz yapı kayıtları üzerinden oluşturduğumuz zaman-mekan haritası kronolojik olarak işlense de, farklı algoritmalarla birlikte bükülmeler, kıvrımlar, iç içe geçmeler gibi yoğunluk ve gevşeklik bölgelerine dönüşüyor. Bu bölgeler üzerinden tipoloji, dönem, konum kategorileri dışında farklı okumalar yapmak mümkün olabilecek sanırım.

DD: Bektaş’ın işlerinde mekansal ve zamansal bir ayrımdan ziyade söylemin öne çıktığı bir tutarlılık gözlemleniyor, belki bunu mimari dil olarak da adlandırabiliriz. Arşivin bu perspektiften okunması daha büyük ölçekte Türkiye mimarlık tarihine ne gibi bir katkı sunabilir?
IUA: Toplumsal ve profesyonel bir aktör olarak Cengiz Bektaş’ın bireysel ve kurumsal etkinlik ve ifade alanlarını, etkileşimde bulunduğu diğer ilişkiler aracılığıyla çözümleme ve yorumlama çabasının hem Türkiye’de mimarlık tarihinin belli bir dönemine ve kesitine ışık tutacağını düşünüyoruz hem de konuyla ilgili gelecek çalışmalar için bir zemin oluşturmasını hedefliyoruz.

BA: Türkiye mimarlık tarihinin farklı aktörlerinin kavramsallaştırma, söylem, icra hatlarında ortaya koydukları performanslarla çerçevelenerek yazılabilmesi açısından bu tür arşiv malzemelerinin çoğalması önemli. Kültleştirme, dehalaştırma, seçkinleştirme yerine farklı hikayelerin birbirine göre okunabilmesi Türkiye’deki mimarlık pratiklerini konumlandırabilmek, mimarlık ortamı dediğimiz etkileşimler sahasının düşünsel topoğrafyalarını çizebilmek, farklı keşifler yapabilmek açısından değerli. Bu açılardan düşünüldüğünde Cengiz Bektaş ve mimarlığı üzerinden Türkiye’de modernlik deneyimlerinin tartışılabilmesi bağlamında, bu arşivin dikkate değer bir kaynak olduğu söylenebilir. Biz bu hammaddenin varlığına dair bazı işaretler bırakıp olası başka çalışmalarla birlikte kurulabilecek bir zemini oluşturmaya çalışıyoruz.

DD: Bu birikime, başka bir biçimde ve yeniden bakarken neler keşfettiniz bugüne dek çok ortada olmayan? Cengiz Bektaş mimarlığına dair yeni ne öğrendiniz, söylenmemiş nasıl izler buldunuz?
IUA: Benim için bu soru da bir önceki soru ile doğrudan bağlanıyor; şiir, deneme, çeviri, eğitim, araştırma içeriklerinin toplandığı çok sayıda metin kaleme almış ve bunlar dışında değerlendirilmeyi bekleyen pek çok müsvedde ve özel yazışmalar var. Konut, sanayi, ticari, turizm, kamu yapıları ile çevre düzenlemeleri gibi birçok mimari projeye imza atmış bir aktör Cengiz Bektaş. Metinleri ile yapılarının ve çizimlerinin bir arada değerlendirilmesi bizim için önemli, çünkü bir söylem inşasını ve onun etkinleştiği durumları belli açılardan görünür kılmak ve paylaşıma açmak istiyoruz. Bu metinler, yapılar ve çizimler birbirlerini nasıl ve ne biçimde etkilediler, hangi aktörlerle nasıl gerçekleştiler, nasıl sonuçlar doğurdular, nasıl anlam kazandılar? Bunlar bizim sorularımız ve özgül olan da bu.

BA: Almanya dönüşü sonrasında 60’ların ilk yarısında Ankara’da ürettiği ilk işlerin özel olarak incelenmesi ve yorumlanması gerektiğini düşünüyorum. Bektaş’ın askerlik hizmeti sırasında yapılmış Komutanlık Evleri, Emir Subayları Lojmanları ya da Etimesgut Camii gibi yapılar, çizim dilinden yapısal inşaya kadar dikkatle incelenmesi gereken çalışmaları gibi geliyor bana. Katı bir determinist perspektifle bunların Cengiz Bektaş mimarlığının nüveleri olduğunu söylemeye çalışmıyorum. Ama ilk işler anlamında dönemin üretimleri içinde yapısal ve düşünsel anlamda belirli bir kavrayışın altı çizilebilir. Söz konusu niteliğin dönüşümlerinin giderek nasıl “Halk Yapı Sanatı” söylemine doğru yöneldiğini takip etmek açısından bir miktar daha veriye ihtiyaç var.

DD: Uzun süredir mimarlığın içinde, üretim yapan bir mimar olarak, Cengiz Bektaş da bu sayede bütüncül bir şekilde, fiziksel olarak yan yana görme olanağı bulacak projelerini. Bu imkanla baktığınızda çizimlerin dili, araçları nasıl değişti? Ve bu değişim, mimarlığını nasıl etkiledi sizce?
BA: Mevcut arşivin içindeki çizimler Bektaş’ın bireysel performansından ofisteki kolektif performansa yayılan bir seçki sunuyor. Çizimi, konvansiyonel teknik bir anlatı dışında grafik bir görselleştirmeye yaklaştıran belli başlı kişiselleştirmeler hemen göze çarpabiliyor. Bazı projelerde, örneğin Datça’daki Kangotan Evi’nde çizim diliyle birlikte tipografinin de bir tasarım olarak ele alındığı fark ediliyor. Analog dünyanın olanaklarıyla belirli bir farklılaşma çabası olarak görülebilir belki. Çizimlerin dili ile araçları arasında zorunlu bir nedensellik ilişkisi yok gibi geliyor bana, en azından Bektaş arşivi çerçevesinde. Proje içeriklerine bağlı olarak pratik gerekçeler, ofis içi ve ofis dışı ilişkiler gibi şu an için daha öznel tercihlerle yürüdüğünü düşündüğüm bir değişim bu.

Behruz Çinici Arşivi programındaki sunumlar sırasında dikkatimi çeken bir konuydu bu çizim meselesi. Ofis bünyelerinde bulunmuş teknik ressamların, çizimlerin dönem dönem farklılaşmasında, grafik görselleştirmelerde etkin rolleri oldu mu acaba gibi bir soru zihnimde dolaşıyor bir süredir.

IUA: Salt Araştırma’da şu an paylaşımda olan çizimler arka arkaya incelendiğinde, Bektaş Mimarlık İşliği’nin mimari çizimlere yaptığı yatırımı görmek mümkün; üzerindeki taramalar, figürler, notlar ve bunların pafta üzerindeki düzenlemeleri, vurguları belli bir grafik görselleştirme işi ürünü. Bu yönleriyle de çizili metinler bir anlamda, Bektaş Mimarlık İşliği’nin söylem inşasının bir başka ayağını oluşturuyorlar. Örneğin işliğin sadece altı yıllık bir dönemini kapsayan Bektaş’ın kendi tanımıyla “özyönetim modeli” süresince üretilen çizimler, kendi içlerinde bir değişimi ya da bir oluşumu ifade eder nitelikte. Salt Araştırma Mimarlık ve Tasarım Arşivi Cengiz Bektaş etkinlik programları boyunca üzerine hep birlikte düşünmeye niyetlendiğimiz konular bunlar ve paylaşmak için bizleri bekliyor.

Salt Araştırma Mimarlık ve Tasarım Arşivi / Cengiz Bektaş Arşivi Üzerine Meriç Öner

Salt Araştırma’da gerçekleştirilen arşiv çalışmaları, Türkiye’deki maddi kültürün araştırılmasına yönelik... İşi yapan ekibin uzmanlığı da bu alanları kapsıyor. Arşiv iki yönlü bir yapı; bir yanda uluslararası standartlar içerisinde tanımlamalar yapıyor ve ortak bir teknik dil içerisinde düzen yaratıyorsunuz, diğer yanda elinizdeki nesnenin sistem içerisinde özgünlüğünü ve bilgi değerini kaybetmemesini dert ediniyorsunuz. Salt Araştırma ekibinin öncelikli görevi bu ikili gereği karşılamak. Cengiz Bektaş’ın diğer üretim alanlarının, aynı titizlikte o alanlara hakim kurumlar tarafından işlenmesi doğru olacaktır. Bu sebeple kataloglanacak içerik maddi kültürü kapsayacak şekilde mimari yapı ve mobilya üretimlerine yönelik kayıtlardan oluşuyor.

Ancak böylesi meslek kayıtlarında özellikle yazışmalar ve günlükler çok ciddi bilgi içerir, ortamı ve gelişmeleri tarif eder. Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi’nden çıkan Paul Bonatz’a ait belgeler böyledir örneğin. Ya da Altuğ-Behruz Çinici Arşivi’nde yer alan ve ODTÜ’nün yapımı süresince idare ile karşılıklı yapılan yazışmalar, işin gerçeklerini anlamayı sağlar. Cengiz Bektaş ile yüz yüze çalışma şansımızın olması daha önceki arşivlerin işlenmesinden bambaşka fırsatlar sunuyor. SALT Araştırma ekibi, projeleri kendisiyle birlikte inceliyor. Bu sohbetler esnasında içeriği geliştirecek belgelerle karşılaşıldığı takdirde onları dahil etmek öncelik kazanacaktır.

Davetli araştırmacılar Işıl Uçman Altınışık ve Burak Altınışık, Erhan Berat Fındıklı’nın danışmanlığında, farklı sorumluluklar üstlenen üç kişilik akademisyen bir grup olarak arşivin işlenmesi paralelinde başka bir süreç yürütüyorlar. Onların yorumları bu içerikle ilk yüzleşme ortamını kuracak. Arşiv bütünüyle açıldığında çok farklı perspektiflerde yeni yorumların oluşmasını umuyoruz. Salt Araştırma’nın nihai amacı bu.