Çürümeye Terk Edilenler
Kanadalı fotoğrafçı Matt Van der Velde’in projesi, Kuzey Amerika’da bulunan terk edilmiş akıl hastanelerini belgeliyor. 19. yüzyıl boyunca hastaların izole bir şekilde tedavi altında tutulduğu klinikler, yeni yöntemlerin geliştirilmesiyle 1950’lerde kullanım dışı kalmış. Hastanelerin bazıları tamamen boşaltılmışken, bazıları ise geriye kalan mobilyalar ve ekipmanlarla birlikte çürümeye devam ediyor.
Kendisi de depresyon gibi bazı problemlerle mücadele eden fotoğrafçının serisi “Abandoned Asylums” adlı bir kitapta toplanmış. Dezeen’e kaleme aldığı yazıda Amerika’da kimsenin bilmediği, çok büyük arazilere yayılan çok sayıda eski enstitünün olduğundan bahseden Velde, bu mekanların psikolojik hastalıkların tedavisinde nereden nereye gelindiğini ve daha ne kadar gidecek yol olduğunu sergileyen, tarihi ve mimari anlamda öneme sahip yerler olduğunu söylüyor.
On dokuzuncu yüzyılda, ilaçlı tedavilerden çok daha önce, doktorların %70-90’nın, psikolojik hastalıkların tedavi edilebileceğini, ancak bunun sadece hastalar özel olarak ve katı kurallara göre tasarlanmış mekanlarda tutulurlarsa mümkün olabileceğini düşündüklerini belirtiyor Velde. Bu durumun da çevresel determinizm konseptinin bireyin çevresine, yapıların da dahil edilerek uygulandığı, “tedavi yönetimi olarak mimarlığın” da kullanıldığı bir dönem oluşturduğunu söylüyor.
Bütün enstitülerin hepsinin kötü insanlar tarafından yönetilen kötü yerler olmadığını söyleyen Velde şöyle devam ediyor: “Bu enstitüler iyi niyetlerle kurulmuştu. Fakat toplum, buraların insan depolarına dönüşebileceğini fark etti ve bu noktada sınıfta kaldılar. Altyapı ve personel de bu kadar çok insanı düzgün bir şekilde tedavi edemez hale geldi. Eğer seni toplumun genelinden ayıran bir şeye sahiptiysen, üzücü ama gerçek, kendini bu enstitülerden birinde bulabilirdin.”
İlgili İçerikler:
-
Sayılabilen Şeyler
Ancak, sayılabilen şeyleri sayıyorsun. Sadece gözlerinle görüyorsun. Sadece dokunarak sahip oluyorsun. Öyle ya, tüm güzel sözlerin; benim boğazımda düğümleniyor. Tüm önüme serdiklerin nakışlı örtülere değil; gri sis perdelerine benziyor gitgide.
-
Tarihin Zihin Haritası
Güneş kendi döngüsüyle her an farklı bir hikâye anlatıyor dokunduğu duvarda. Duvar, fiziksel bir sınır olmanın ötesine geçerek zamanın ve kültürün etkileşimlerini göz önüne seren bir zihin haritası oluyor adeta.
-
Kimsesizlerin Kimsesi Rönesans?
Tarihi binaların içinde günümüz insanı görmek, hızla alışılabilen bir şaşkınlık. Tarihi çevrelerde otobüsler, elektrik direkleri, trafik ışıkları görmeye de hızla gözümüz alışıyor.
-
Mimarlar Odası İstanbul BK Şubesi 25. Ajanda Fotoğraf Yarışması Sonuçlandı
-
Hacer Bozkurt’a Ins Blaue Sanat Galerisi’nden Davet
-
Mimarlık Banyosu
D vitamini için haftada iki güneş banyosu, ilham için her gün biraz göz banyosu, yorgunluk için ayda bir köpük banyosu... Yüksek hızlı tren hatlarının kesiştiği, daha da hızlı uçakların geçtiği bu güvertede, her an kanatları altındakilere kanabilecek kadar uçarı...
-
ABD Büyükelçiliği’nin Yeni Binası Geleneksel Türk Mimarisinden İzler Taşıyor
-
Sokaktaki Bizans
Suriçi İstanbul'unda dolaşmanın belki de en güzel yanı, yürürken aniden karşınızda beliriveren, yapılı çevre içerisinde günlük yaşantıya göz kırpan Bizans mimarisi.