Değişen Dünyalar ve Eylem Alanları

OTTO VON BUSCH

Dünyanız değiştirebileceğiniz kadar geniş. Bu dünya benim eylem alanım; aracılığımı (agency) dünyaya açtığım alan. Dünyamız ve seçimlerimiz birbirine bağlıdır. Bir nevi özgürlük duygusuyla yaşamak için bilinçli kararlar alabilmemiz, değişim için denetimli fırsatlardan ileri gelen seçimler yapmamız gerekir. Karşımızdaki olasılıklarımızın tamamının, rakiplerimize ya da soyut ve kontrol edilemez güçlere bağlı olarak akıntı yönünde gitmek olmadığını deneyimlemeliyiz. Günlük seçimlerimiz derken genellikle çevremizi ve kendimizi kontrol altına altında tutma becerisini kast ederiz. Seçmek için kontrolün mümkün olduğunu sezmemiz şarttır ve aracılık anlayışımızın ulaşabileceğimiz fırsatlarla uyuşması gerekir. Dünyamızı kontrol etmek ve deneyimimizi etkileyecek bilinçli kararlar vermek, varoluş ve özgürlük duygumuzun yanı sıra olanaklarımızın da esasını oluşturur. Peki, tasarımcılar dünyayı değiştirmek istediklerinde, o dünya hangi dünyadır?

Aracılık perspektifinden, dünyanın ulaşabileceğiniz, kontrol edebileceğiniz ve değiştirebileceğiniz kadar genişleyebileceğini söyleyebiliriz. Bedenden, onun becerilerinden başlayalım. Yapmasını ümit ettiklerimizi yapamadığında hayal kırıklığına uğrarız. Bedenden dışarıya doğru uzanıyoruz. Bir çocuk için değişimin dünyası oyun mekanı olabilir, ancak ebeveynlerinin ne kadar oyuncağın yere yayılabileceğini ya da duvarlara çizim yapılıp yapılamayacağını denetlemeye çalıştığı oturma odası değil. Sonra bu bir çocuk parkı olabilir, ancak işlek bir yolun kıyısında olanlardan biri değil. Daha sonra, ev dünyam bahçe çitlerine kadar uzanıyor olabilir, ancak bu dünya, kar fırtınasında dışarı çıkamadığım için şiddetle küçülebilir. Bir vatandaş için ise dünya genellikle özel alan olarak tanımladığımız alandır, toplum dediğimiz soyut varlık ve onun resmi yapıları tarafından kontrol edilen kamusal alandan ziyade. Yani her dünya, başkalarının iradeleri ve dünyalarıyla müzakerelerin vuku bulduğu bir sınırla çevrilidir.

Tüketim kültürü içinde değişimin yolları, bireysel kimlik projesiyle çevrilidir. Günlük tasarım nesnelerini satın aldığımda, çevrimiçi varlığımı ve sosyal ağlarımı manipüle ederek öznelliğimi değiştirecek cephaneme bir şey daha eklemiş oluyorum. Bununla birlikte dünyadaki gerçek eylem alanımı, erişebileceğim ve değiştirebileceğim fiziksel dünyayı etkileyebilecek araç ve becerilere çoğunlukla erişemiyorum. Dolayısıyla tüketici olarak günlük eylemlerimiz ve seçimlerimiz arasında büyük bir uyuşmazlık var gibi görünüyor. Dünyası eşyalarla dolup taşmış fakat oy vermek gibi politik olanlardan daha geniş düzeyde yaşamlarımızı değiştirme potansiyeline sahip sosyal hareketlere dek daha büyük yaşamsal tercihlerimizde güçsüzleşmiş bireyler.

Değişim kişiye özel dünyada başlayabilir; bu, dünyayı ele aldığımız ya da “değişimin kendisi” olduğumuz ilk yer olabilir. Kişisel ölçekte hayırlar işliyor, evimde geri dönüşüm yapıyorum. Küresel düşünüp yerel hareket edersem politikacılarımı etkilemeyi deneyebilirim; bu yüzden yaklaşık dört yılda bir, kamusal alan olarak adlandırdığımız dünyanın toplumsal erdemlerini artıracağını düşündüğüm kişi ya da partilere oy veriyorum. Biz vatandaşlar olarak irademizin erişim alanını oy hakkının ötesine taşıyabilirsek, parlamenter demokrasinin sunduğu sınırlı politik arayüzden daha etkin katılımlı ve uygulamalı süreçler arz edecek şekilde, kamusal alanı değiştirmeye angaje gruplara katılabiliriz. Sivil toplum aracılığıyla daha geniş bir dünyaya adım atabilir, yerel toplumun sorunlarına yönelebilir, evsiz ya da yoksullar için bir yardım kuruluşu ya da aşevinde görev üstlenebilir ve hatta küresel organizasyonlar ile çok daha büyük ölçekli bir çevresel eylem içine girebiliriz.

Demek ki dünyamı değiştirmek için aktif katılımcı olmam, dünyamın sınırlarını genişletmem gerekiyor. Yeni başlangıçlar için yeni beceriler edinebilirim, yüzme ya da tırmanma gibi. Ya da daha da uzağa gidebilmek için taşıt kullanmayı öğrenebilirim, bisiklet ya da araba gibi. Yeni bir kültürün kapısını aralamak için bir dil ya da aracılığımı ve dünyamı genişletecek başka bir uzmanlığı öğrenebilirim. Tasarım, en iyi durumda, yeni dünyalara erişmeme yardımcı olmalı, onları belli bir seviyede etkilememi ve kontrol edebilmemi sağlamalı. Yine de tasarımcılar olarak tasarımlarımızın çoğunu, insanların mevcut dünyalarının ötesini inşa etmek yerine, halihazırda sahip oldukları eylem alanlarına tıkıştırıyoruz. Para ve diğer sermaye yatırımlarına bağımlı bir özgürlük üretiyor, insanları aracılığımız için para öder hale getiriyoruz.

Tasarımın sorunları çözdüğünü düşünmek yerine, belki de tasarımı yeni dünyaları açan, bu dünyalarda yeni özgürlükler üreten ve kullanıcılarının bedenlerinin ötesinde bir dünya yaratmasına yardımcı olan bir yol olarak düşünebiliriz. Buradaki zorluk, daha derin menzilli aracılık, daha geniş bir toplum için daha bilinçli seçimler sunmak; insani ve insani olmayan diğer aracılıklar içindekilerle paylaştığımız dünyalara ulaşmak. Yeni ütopik dünyalara açılmak istiyorsak, aynı zamanda ufku geniş eylem alanları açmamız gerekiyor. Bu sıfır toplamlı bir oyun değil; dünyamı sizlerle paylaşmayı çok isterim.

Etiketler:

İlgili İçerikler: