Eklemlenme Meselesi
Ortaçağ kalıntısını rahatsız etmeden, ziyaretçileri tarihi katmanlara bir dokunuş mesafesinde yaklaştırabilmeyi amaçlayan strüktür, önemli bağlantı noktalarını birleştirerek şekilleniyor.
MAP Architects tarafından tasarlanan proje Danimarka’da bulunan 700 yıllık ortaçağ kalıntısını ziyaretçiler için ulaşılabilir kılıyor. Ülke için önemli tarihi kalıntılardan biri olan tuğla yapı, üç kat yüksekliğinde ve iki kat derinliğinde. Kulenin iç bölümü ise yüzyıllardır yıkık ve boş bir şekilde durduğundan ziyaretçilerin içeriyle olan ilişkisi zeminde yer alan küçük bir açıklık üzerinden sağlanıyormuş. Proje ile tasarlanan merdiven ise artık ziyaretçilerin içeri girmesine ve tarihsel katmanları yakından incelemesine izin veriyor. Farklı yüksekliklerdeki cephe açıklıklarında balkonlar oluşturan strüktür kırılarak ilerliyor ve aynı zamanda bu tarihsel alanı çevreleyen etkileyici doğal peyzajın da izlenebilmesini sağlıyor. Basit detaylarla kurgulanan tasarım, küp şeklindeki boşluk içinde parçalı mekanlar oluşturuyor ve bitişi açık gökyüzüne doğru yapıyor.
Mimari form, arkeolojik alan ile doğal peyzajın zenginliğini vurgulayabilmek adına mekan içinde belli noktaları birbirine bağlamanın geometrik bir sonucu olarak doğmuş. Strüktürün taşıyıcıları için belirlenen sınırlı sayıda bağlantı noktası ile projeyi tamamlamak ise tasarım ve uygulamada önemli bir nokta olmuş. Ofisin kendi geliştirdiği taşınabilen üç boyutlu yazıcı ile kule dijital ortama aktarılmış ve böylece tasarımın alana tam olarak yerleşmesi sağlanmış. Çelik bir strüktür olarak inşa edilen merdiven, kalıntıya verilen etkiyi en aza indirmek adına yalnızca 4 noktada ondan destek alıyor.
Sahile yakın konumlanan projede zorlu hava koşulları düşünülerek malzemelerin dayanıklılığı ön planda tutulmuş. Merdivenin yan ve alt yüzeylerini kaplayan ahşap malzeme dayanımı artıran ve boya uygulanmadan 60 yıl boyunca kullanılabilmelerini sağlayan ısıl işlemden geçirilmiş. Merdiven basamakları ve tırabzanlarda, mat siyah renge boyanan çelik kullanılmış. 7 büyük parça olarak üretilen strüktür, kalıntının içinde bir vinç yardımıyla birleştirilmiş. Koruma altında olan ve önemli kültürel değerler taşıyan alanda gerçekleştirilen projenin zorlu süreçleri sürekli denetim altında gerçekleşmiş.
Peyzaj ve arkeolojiyi çok sıkışık bir alanda bir araya getirmeyi başaran proje, ziyaretçi deneyimini artırırken ziyaretçi sayısının da yükselmesini sağlamış. Proje son olarak Mies van der Rohe 2017 ödülü için aday gösterildi.
İlgili İçerikler:
-
Kunsthal 44Møen
-
7. Ulusal Mimari Koruma Proje ve Uygulamaları Sempozyumu Başvuruları Uzatıldı
-
UNESCO - UIA 2026 Dünya Mimarlık Başkenti: Barselona
-
Isabel Muñoz Yeni Sergisiyle Pera Müzesi’nde
-
UNESCO - UIA Dünya Mimarlık Başkenti Kopenhag’daki Etkinlikler Başladı
-
Yenikapı'ya Eklenecek Yeni Bir "İz": Theodosius Limanı Ziyaretçi Merkezi
Yenikapı Marmaray Transfer Alanı'yla arkeolojik kazı alanını birbirine bağlamak ve kazı alanından çıkarılan buluntuların izlenebilmesi amacıyla 2020 yılında açılan Theodosius Limanı Arkeolojik Alanı Mimari Proje Yarışması'nda birinci seçilen CAA Studio ile projenin detaylarını ve uygulama sürecini konuştuk.
-
Korumada “Çağdaş Ek” Olgusuna Dair “Genç” Açılımlar…
Senem Doyduk ve Sakarya Üniversitesi öğrencileri tarhi yapılara çağdaş ek meselesini stüdyo projeleriyle tartışmaya açıyorlar. XXI'de iki haftada bir yayınlanacak projelerle yeni ve genç bir yaklaşımın olanaklarını araştıracaklar.
-
Kalıntının Özgünlüğü