İç İçe Öyküler
Mert Eyiler’in Bodrum’un Karakaya Köyü’nde tasarladığı ve yapımı süren evlerin öyküsü ev sahiplerinin, coğrafyanın ve Bodrum’daki imar yönetmeliklerinin öyküleriyle üst üste geliyor.
Karakaya ile ilk tanışıklık Zeynep, David, Arjuna, Kali (ZDAK) yerleşimi ile başladı. Aslı; Zeynep ve David’in evi için proje desteği istediğinde Karakaya Köyü’nün civarında olmak hissi bile bu çabaya omuz atmak için yetmişti. Bugünlerde kısa süreli konaklamalar için kullanılan, şehirden kaçanların sezonluk Karakaya’sında 1932 mübadelesi ile yer değiştirmek zorunda kalan yaşamalar, hala Karakaya’ya sırtını dayamışçasına oralardaydı.
Elimizde kareye yakın bir plan şeması ve keskin eğimde kayalık bir topoğrafya vardı. Plan şeması hem yapının yer ile ilişkisini hem de ZDAK’ın yapı ile kurmayı beklediği yaşamaları zorluyordu. Başı ve sonu arasında 10 metre kot farkı bulunan tepede, sert eğimde yere paralel bir yapı ile yaşama önerisi hepimizi, herşeyi çok rahatlattı; en çok da Zeynep’i. Çabalamalar sürerken Aslı da buralarda yaşamak istedi. Tek yapı düşünürken; aynı yeri iki yapı için düşünmek her şeyi değiştirdi. David ve Zeynep ile yoga matının üzerinde süren deneyim paylaşımı pratiğimiz, Aslı ile kurduğumuz dostluk bir anda Karakaya’da iki evin ortaklığını düşünmek için evrilmeye başladı.
Hepimizi heyecanlandıran ortak yaşama fikri, fiziksel olarak karşılığını bulamadı. Sanırım mülkiyet hala en büyük sorunsal. İnşa edilirken ayrışmaya başladı her şey. Yan yana yaşamak zamanla komşuların geliştireceği bir olgu olarak kaldı ve iki ayrı ev oldu düşünmeye başladığımız. Her iki ev için odalar, ıslak hacimler, yemek mekanları ve yaşama mekanları tasarlandı. Paylaşılabilme potansiyeli en yüksek mekan, yoga stüdyosu olarak kaldı.
Yapım yöntemleri, taş duvarlar, ustalık tanımları, oldukça hızlı akan yapım süreçleri boyunca dönüşüme uğramış.
Strüktürün kendisi olan taş duvar, yönetmelikler yardımı ile bir tür kaplama malzemesine dönüştürülmüş. onaylanan hacimler ile gerçekleşen hacimler yeni birer artı değer üreticisi olmuş. Betonarme bir iskelet ve bu iskelete tutunan bir kabuk haline dönüşmüş inşa etme dili. Korunmak için yapılan daha az delikli kabuk, “manzara” kovalayan kullanıcılar ile açıklık hissi yüksek, dolu-boş oranları bile kalmayan bi cephe sorunsalına indirgenmiş. Şehirli alışkanlıkları ile kırda yaşama isteği başka bir yapılanma dili doğurmuş.
Bu koşullar çerçevesinde üç seneden bu yana çabamız devam ediyor. Bu süre boyunca Bodrum’da yerel yönetimler birleşti, daha önce edindiğimiz haklar yeniden ele alındı, birkaç kez arka arkaya tadilat ruhsatı başvurusunda bulunduk. Tasarımcı-yapımcı bir model ile ilerlerken, şu sıralar evlerin yapımını taahhüt eden İlkut Gümeke ile turizm beldesinin sezonluk kuralları ile dura kalka ilerliyoruz. ZDAK için tasarladığımız yapı, hemen taşınmaları gerektiği için imar kuralları, diğer komşuların talepleri ve bütçe temelli sebepler ile biçim değiştirdi. İyi ki de böyle oldu. Ama tam da yaşamaya başladılar derken şimdilerde Arjuna ve Kali’nin eğitimi için yaşamalarını İspanya’da da sürdürme kararı aldılar. Yaptığımız “şey” istemeden ZDAK’ın ikinci “ev”i oluverdi. (Evet, Bodrum coğrafyasında turizm beldesi kurallarının işlemeye başladığı 1980’lerden bu yana kullanıcısı belli olmayan gruba üretilen konutlar, yazlıklar ve sezonluk artı değer üreten yapı stoğuna bir tane daha eklemiştik. Bakalım, bundan sonrası nasıl gelişecek?)
Aslı için öngördüğümüz yapı ise en baştan bu yana karar verdiğimize yakın ilerledi, hala sürüyor. Yapıların biri diğerinden daha degerli değil, asıl peşinden koştuğumuz her iki yapının oluşturduğu komşuculuk. Ön hazırlık olarak tariflediğimiz yapılar ve bundan sonrasında gelişecek yaşamalar hem yapıları hem de coğrafyayı dönüştürecek, göreceğiz...