İki El ve Güçlendirmenin Limitleri

OTTO VON BUSCH

1960’lardan bu yana tasarım ve uluslararası kalkınma alanları birbirlerine paralel olarak gelişmiş gibi görünüyor. Günümüzde çoğu tasarım eğitimi; kullanıcıların tasarım sürecine dahil oldukları ve uygulanmasında aktif olarak rol alabilecekleri katılım, servis ve sosyal tasarım konularını hedefliyor. Aynı şekilde kalkınma projelerinde bölge sakinleri; sadece kullanıcı ya da seyirci olmadan, projelere yakın bir şekilde dahil olmaya başladılar.

Tasarımcılar “güçlendirme” başlığı altında; toplulukların büyük tasarım projeleri ile ilgili yerel fikirlerini ve endişelerini ifade etme fırsatına sahip oldukları durumlar için, yeni becerilerin ve sosyal yenilik programlarının tanıtımını yapan aracılar haline gelmeye başladılar. Bu durumda, tasarımcılar da “değişim aracıları” da; süreci yöneten, tavsiye veren ve paydaşları destekleyen kolaylaştırıcılar konumundalar. Sonuçta önemli olan; yerel özellikler, kullanıcıların kendi hayatlarını inşa etmedeki becerileri, kendi işlerini kurabilmeleri ve kendi topluluklarını yönetebilmeleri. Küçük ölçekli proje sonuçlarından izlediğimiz kadarıyla; mütevazi bir şekilde, mutlu ve başarılı bir iş için kendi sırtımızı sıvazlayan tasarımcılar oluruz. Yani günün sonunda, gerçek bir “güçlendirme” ortaya çıkardık diyebiliriz.

Fakat bu çok yararlı becerilerin aktarımı bittikten sonra bile, kendi mütevaziliğimizin ve köklü deneyimlerimizin limitli perspektiflerinin tuzağına düşebiliriz. Çoğu güçlendirme ve beceri geliştirme bireysel ölçekte oluştuğu için, meseledeki sistemli perspektifi kaçırabiliriz: “Güçlendirme” başlığı altında, değişim sorumluluğu gibi yetenekler sonunda bireyin sorumluluğundadır.

Bir tasarımcı için bu normal görünebilir – bizler de ayrı bireyleriz, değişim ve yapım sürecinin en büyük parçası kendimiz olduk. Her nasılsa, workshoplar ve projelerde ortaya çıkarılan becerilerin sistemli bir yanı yok, dayandıkları daha büyük sistemlere etki edemiyorlar. Hatta belki de düş kırıklığı yaratarak uzun dönemli umutları aşağıya çekiyorlar. Yerel olarak “güçlendirilmiş” bir usta; çok yetenekli olabilir, işini sevebilir, piyasadan biraz para kazanabilir hatta küçük bir iş bile kurabilir, yine de sosyal ve politik bir seviyedeki yerel konumunu etkileyecek şekilde soyulacaktır. Bu durumda onun kişisel güçlendirilmesinden yararlananlar tarafından yine de sömürülüyor durumdadır.

Tipik bir örnek, evsiz bir insan için “iyi” uyuma koşullarının tasarımı olabilir. Bu bireysel olarak yararlı olabilecek bir bank olabilir (üzerinde rahat uyuması vs.) ya da eşyalarını içinde taşıyabileceği bir araç olabilir. Ama bu, sistemli veya uzun zamanlı bir değişim sağlamaz. Tasarım çözümleri, evsizliği üreten topluma meydan okuyamaz.

Tasarımcılar olarak genellikle aynı anda sadece tek bir ölçek ya da metotla çalışmakla sınırlandırılmış gibi görünüyoruz. Bina işlerinde, eğitimde, küçük ölçekli değişim ve müdahalelerde, aşağıdan yukarı şekilde ya da sistem analizleri, “hassas tasarım”, kapitalizm eleştirisi, yanlış giden hiyerarşi ve politika gibi konular üzerinde yukarıdan aşağıya çalışıyoruz. Aynı anda simultane olarak nasıl iki seviyede de çalışabiliriz?

Feminist Barbara Deming’in fikirlerini takip ederek uygulamalarımızda “iki elimizi” de kullanmalıyız. Bir eli bir haksızlığın yapılmasını durdurmak için, diğerini de alternatif konuları inşa etmek, toplumsal değişim yönünde öncü olmak için kullanmalıyız. Bu metaforu tasarımda da kullanabiliriz: Hem zanaat hem de sistemsel seviyede daha iyi çalışır hale gelmeliyiz, direnerek, inşa ederek ve eş zamanlı olarak. Yereli ve küçük ölçekli müdahaleleri oluşturduktan sonra, onların sistemli olarak çalışmalarını, politik elemanlar ekleyip toplulukları yasalara ve protokollere birlikte meydan okumaya yönlendirmeyi, benzer grupları desteklemeyi, sivil hareketi eğitmeyi ve sistemle gücün diliyle konuşmayı sağlamalıyız.

Bir sonraki sefer bir evsiz için bank tasarladığımız zaman, evsizlik meselesini ortaya çıkaran adaletsiz kanunlarla, sosyal ve maddi koşullarla mücadele eden lokal bir çözüm oluşturmalıyız. Yasal korumaya, kalıcı olarak ev ve iş sahibi olmaya, haklara ve vatandaşlığa, kalıcı ve sürdürülebilir neşeye, esenliğe giden yolu sağlamadan bankın tasarımı tamamlanmış sayılmaz.

Demokrasilerde kuralları fakirler koymalıdır, çünkü her zaman fakirlerin sayısı zenginlerden fazla olacaktır.

Etiketler:

İlgili İçerikler: