"İyi Bir Komşu" temalı 15. İstanbul Bienali 16 Eylül'de Açılıyor
“İyi bir komşu, arabasının arkasında ‘Sınırları Kapatın’ yazan birisi midir?”
“İyi bir komşu, sadece duygu yüklü bir çocukluk anısı mıdır?”
“İyi bir komşu, sizin gibi yaşayan birisi midir?”
“İyi bir komşu istemek, çok şey mi istemektir?”
Bu sorular, 15. İstanbul Bienali küratörleri Elmgreen & Dragset’in bienal teması için alışık olunduğu gibi bir çerçeve metin yerine komşuluk kavramı etrafında sordukları 40 sorudan birkaçı. Galata Rum Özel İlköğretim Okulu, İstanbul Modern, Pera Müzesi, ARK Kültür, Yoğunluk Sanatçı Atölyesi ve Küçük Mustafa Paşa Hamamı bienalin ana sergi mekanlarıyken kamusal alana sızmış işler de mevcut bienal kapsamında: Burçak Bingöl’ün çiçeklerle bezeli güvenlik kameralarıyla şehrin çeşitli noktalarında karşılaşabilir, Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nin çatısında Ugo Rondinone’nin on sekiz sene önce 6. İstanbul Bienali için ürettiği ve Taksim Meydanı’nda sergilenen “Buradan Nereye Gidiyoruz?” isimli gökkuşağı heykelini görebilirsiniz.
Zeyno Pekünlü’nün koordinatörlüğünü yaptığı kamusal programda ise çeşitli alanlardan katılımcılarla gerçekleştirilecek ücretsiz etkinliklerle bienal teması ev, mahalle, yemek kültürü, insanın diğer canlılarla olan ilişkisi ile bu ilişkinin değişimine, mekansal ve sosyal ilişkilerdeki etkisine odaklanarak tartışılacak. Kamusal programla ilgili ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
16 Eylül’den itibaren ücretsiz olarak gezilebilecek bienal mekanlarına giriş için buradan kayıt yaptırabilirsiniz.
Bienal küratörleri Elmgreen & Dragset ikilisinin, bienali ziyaret edeceklere bir sergi rotası önerisi de var:
“İstanbul Modern’e giderken şu sıralar inşaat yüzünden hasar görmüş yolda, betonla kaplanmış alanda yeni sürülmüş saban izlerinden yürürsünüz. Erkenciyseniz iki Çinli çiftçiyi ve eşeklerini görebilirsiniz. Müzeye girerken altüst edilmiş, beyaza boyanmış, 24 metrekare bir stüdyo dairenin altından geçersiniz. Sonra öfkeli göstericilerin duvarlarından, yarısı çoktan soyulmuş ve zeminde enkaz gibi uzanan duvarlardan ilerlersiniz. İnşaat çitleri yolunuzu keser ama tüm bunların ötesinden, tarihi binaların harabeye dönmüş sütunları ve yeni olanların temelleri boyunca ilerleyerek yolunuzu bulursunuz. Dozer bıçağı, fidanların narin gövdelerini bir köşeye itmişken heykelimsi dokuz adam fayanslı bir odada bacaklarını ayırmış, yerlerini güzelce almış, acele etmeden oturur: Bu Türkiye ve onun sekiz komşusu mudur? Bir çocuk yaşadığı farklı ülkelerden silahların çizimini yapar ve ardından sizleri çevreleyen duvarlara yerleştirilmiş on altı kara tahtadaki tebeşir çizgileri artık var olmayan ülkelerin izlerini gösterir.
Caddeden karşıya geçip Galata Özel Rum İlköğretim Okulu’na gidersiniz, balo salonunda sanatçı, bir ev ortamını yavaş yavaş parçalara ayırır. Büyük merdivenden yukarı çıkarsınız ve her basamakta İstanbul’dan bir görüntü beliriverir; biri dalgalı metal çitin üzerinden ufka bakan Atatürk heykelinin arkasında uzanmış köpeklerin resmidir. Benzer bir metal, ikinci kattaki döner kapıdan geçtikten sonra her yerinizi kaplar. Sonraki kapıda göçmen kuşların sesini duyabilirsiniz. Bir kat yukarıda şehir doğası için yapılmış bir bilim laboratuvarı bulabilirsiniz; sağınızda ise şehir geleceği için kurulmuş bir bilim laboratuvarı (ikisi de çökmüş). Yukarı devam ettikçe Suriyeli bir oğlan çocuğu, konuşamadığı için, kuşatma altındaki bir memleketin korkularını mimiklerle anlatır. Bir diğer çiti atlayınca önünüzde kırık şişelerle dolu bir çayır uzanır; benzinin zayıf kokusu burun deliklerinize kadar ulaşır.
ARK Kültür’e doğru tepeye tırmandığınızda ağlayan meçhul bir adama adanmış bir müze görürsünüz. Kahramanca olmayanı kutlayan küçük bir ev müzesi...
Pera Müzesi’ne ulaşmak için İstiklal’i, İstanbul’un yıpranmış yaya merkezini geçince Osmanlı tablolarından oluşan koleksiyonunun ortasında, arkası kiremit kırmızısı duvara patlatılmış yarısı betonla kaplı bir resim görürsünüz. Üçüncü katta tahtadan oyma bir Afrikalı figür, renksiz bayraklarla kuşatılmış bir kuş kafesine kapatılmıştır. Köşe başında bir kadın, Hitler’in öldüğü günkü çalışma odasından geriye doğru bakmaktadır. En tepeye giderken bir büyükannenin oturma odası, farazi bir huzur içinde geçen bir ömrü sessizce özetlerken ‘korku’ kelimesi gelecek kapıda, kat boyunca yılan gibi dolaşır.
Asmalı Mescit sokağındaki birçok restoran arasında Yoğunluk’un atölyesini bir apartman binasının dördüncü katında bulabilirsiniz. İçeri girince komşuların Rumca sohbetlerini dinlerken minik ışık huzmelerinin karanlık boyunca size rehberlik etmesine izin verin. Komşular uzun süre önce ayrıldılar.
Küçük Mustafa Paşa Hamamı’nda sizi Almanca bir afiş karşılar ve enkaz halindeki bir kule sizi aynı anda hem kalmaya hem çekip gitmeye davet eder. Küçük odalara doğru ilerledikçe, biçare şişme botların perişan edildiği, zıvanadan çıkmış eski lunapark oyuncaklarıyla karşılaşırsınız. Erkekler kısmına geçince büyük aynaya bir bakarsınız: orada ‘suç’ kelimesi okunur.
15. İstanbul Bienali, bir araya geldiğinde çeşitliliğe bir övgü niteliği taşıyan farklı sanatsal pratikleri sunar. Tarihi ve güçlenmekte olan sanatsal duruşlar birbirini tamamlar, tarih ötesi bir devamlılık sağlar. Katılan 56 sanatçıdan 30’u bienal için yeni projeler üretti. İyi bir komşu birlikte yaşarken yapılacak bir deney olarak tecrübe edilebilir. Farklı ve hatta bazen çatışan ifadeler yan yana var olur, bir süreliğine birbirlerine komşuluk eder, teşvik edici diyaloglar, düşünceler ve devamı gelen tartışmalar sayesinde birlikte çalışırlar.”
İlgili İçerikler:
-
İKSV'den 19. Venedik Mimarlık Bienali için Açık Çağrı
-
Venedik Bienali 60. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu Açıldı
-
Venedik Bienali 18. Uluslararası Mimarlık Sergisi 26 Kasım’da Sona Erdi
-
18. İstanbul Bienali’nin Küratörü Iwona Blazwick Oldu
-
2024 Yılında Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Gülsün Karamustafa’yı Ağırlayacak
-
Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi Kitabı Yayında
-
18. Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu Açıldı
-
18. Venedik Mimarlık Bienali 20 Mayıs’ta Açılıyor