Mimarlıkta Biçim ve Biçimlenmenin İnsansonrasına Giriş 3/3

NİZAM ONUR SÖNMEZ FURKAN BALCI

Mimarlığın insansonrası ile ilişkisini sorgulayan tefrikanın üçüncü ve son bölümünde Sönmez ve Balcı, günümüzde olaydan seremoniye geçişin mimari karşılığını beden üzerinden okuyorlar.

Tefrikanın ilk ve ikinci bölümünü okumak için tıklayın.
4.2. Etkileşimlere Aracılık Etmenin Biçimi
Özneye dayalı üretim anlayışları ikna edici biçimde aşınmışsa da mimarlığın kabuk, yüzey, cidar, dolayısıyla sınırları belirli bir nesne ve bütünlük olarak anlaşılması hala yaygındır. Nesne odaklı olmayan bakışların bir geleneğini yakalamak için 1920’lere kadar geri dönmemiz gerekir.

1960’ların mimari tekno-ütopyacılığını kuran gruplar teknolojik modernizm anlatısını sistemik, altyapısal, işleyişsel, yaşamsal ve olaya dönük yönelimlere doğru geliştirirken, esasında erken modernist repertuardaki bazı fikirleri de yeniden tedavüle sokmuşlardır. Le Corbusier’nin Rio (1929) ve Cezayir (1930’lar) önerilerindeki çoğaltılmış zemin ve Hilberseimer’in bireysel hücre ile hücrenin konumunu tarifleyen kolektif kent organizması ikiliğine dayanan şehircilik kurgularını1 çıkış noktası olarak alan Yona Friedman, Archigram, Metabolistler, Haus-Rucker-Co ve Coop Himmelb(l)au mekansal organizasyonun faktörlerini yaşamın muhtelif yönlerine genişletirler: kişisel zevkler ve kaygılar, altyapı, teknolojik servisler ve kentsel akışlar, üretim ve tüketim süreçleri, mekansal yenilenme ve dönüşüm eğilimleri, etkinlik ve olaylar, duygular ve kalp atışları...

Hilberseimer’in mütemadi bir kesitten ibaret kentlerinde ve onu takiben 1960’ların yukarıda anılan diyagramatik şehirciliğinde, nesnel tarif olabildiğince geri plana çekilir; mekan, öğeler arasındaki ilişkilerin organizasyonel biçimidir artık. Belki bu eğilim, ağaç ve ağ diyagramlarının yönettiği topolojik iletişim, taşıma ve enerji ağlarına hücresel mimari birimlerin arızi biçimde eklemlendiği ikinci kademe bir hilomorfizm olarak anlaşılabilir; zira basit zonlara ve programlara indirgenmiş kente minimal enformasyonla tariflenebilir ve kolayca tanınabilir bir mimari biçim verme eğilimi, düzen arayışında Rönesans ütopyalarıyla ortaklaşan bir mimari duyarlık gibi görünür. Yine de, bize göre, bu hamlede daha vurgulu olan, nesnel biçime odaklanan, yukarıdan aşağı, hilomorfik anlayışların merkezi terketmesidir; zira tüm bu biçim dili, aşağıdan yukarı tariflerle ya da üretken biçimde kurulabilir ve hem diyagram hem de açığa çıkan mekan, organizasyonel oluşum sürecinin bir indeksi, ifadesi ya da figürüdür.

Aynı dönemde, canlı ve cansızları aynı dinamik kontrol zeminine yerleştiren sibernetiğin yöntemleri mekan pratiklerine sızmıştır. Önce Nicolas Schöffer (CYSP 1, 1956), ardından Gordon Pask ve Cedric Price (Fun Palace ve Potteries Thinkbelt) ve sonrasında yine Pask ve John Frazer (Universal Constructor),2 içsel tarifler, işleyişler ve dışsal faktörlerin etkileşimlerine bağlı olarak kendi kendine büyüyen, şekillenen, adapte olan, işleyen, dinamik mekanı aramaya başlarlar. Ortamını dinamik olarak değiştiren, katılımcı ya da oyuncu çevrelere dair hayaller günümüze adaptif, interaktif, responsif vb. sıfatlarla erişir. Bu sistemlerde biçim değişimi sıklıkla yüzey özelliklerinden ibaretken beri tarafta atmosferin mekanın bileşeni olarak kavrandığı ve dolayısıyla mekanın statik bölücüler ile değil de dinamik aktüatörler, filtreler, atmosferik sistemler ve bunların sonucu olan dinamik atmosfer ve tecrübeler üzerinden anlaşılmasına kapı aralanır. Schöffer’in sibernetik kentleri ile Constant’ın Yeni Babil’i, mekanın hilomorfizm ya da morfogenez içinden anlaşılamayacağı iki farklı kent oluşumudur.

Archigram, Archizoom, Superstudio ve Constant’ta kentin, binanın ve nesnelerin olay, yaşantı ve altyapıya çözülmesi, mekanın anlaşılmasında diyagram ve topolojinin öne çıkmasından başlayarak tekrara dayalı endüstriyel hücrenin (yaşama podunun) giderek çeşitlenmesi (ürün çeşitliliği) hatta esnekleşmesi, daha sonra bu hücrelerin hayatın biçimini almayı hedefleyen esnek tektoniklere ve anlık mimarlıklara yerlerini bırakarak üretim bandının biçimlerinin ve tekrara dayalılığın büsbütün ortadan kalkması, en sonunda kentin ve binanın altyapı ve alanlara dönüşerek geri plana çekilmesi ve yaşamın kendi başına kalmasına varan bir süreç takip eder. Kent, bina ve nesnelerin büsbütün kaybolmasıyla aynı anda insan bedenlerinin, onları her yönden desteklemeye muktedir biçimdışı bir cennet düzleminde yapayalnız kalması, olsa olsa, yaşamın tükenmez bir kaynaktan biçimlerini türetmeye devam edeceğine inanan Romantik bir muhayyilede anlamlıdır.

Biçimle beraber biçimlendirici müellifin ya da imkansız bir politik özne olarak mimarın ekonomik ve mesleki rollerinden bu geri çekilişi3 tepki duyulan ve itiraz edilen politik kurulumları ortadan kaldırmamıştır ama anılan vizyonu kaçış ütopyasından ibaret de göremeyiz.4 Bu önerilerde mekanı kesintisizce kaplayan ve kenti devralan altyapı, bir sistemler tabakalanması olduğu ölçüde, olanaklar açan bir alandır da. Altyapı kentine yaklaşık 20 yıl sonra yeniden uzanan Stan Allen’ın alan koşulları ve altyapısal mimarlığı çokluğu ve kolektif halleri indirgemeden ya da biçimsel tariflere kavuşturmadan müzakereye sokar. Bu yaklaşım biçimi değil altyapıyı, araziyi, alanı, koşulları ve olanakları tarifleyen talimatlar ile sürü, grup, girişim deseni gibi çokluğa ait ve aşağıdan yukarı işleyen, ilişkisel ve jenerik yüzey, yama, sınır, ağ, bağlantı, akış, kontrol düzeneği vb. temsillere dayanır. Bu yolla, geleceğe dönük mekansal düzenlemelere kültürel, işlevsel, biçimsel, sistemik, fiziksel vb. çok çeşitli etkenlerin bir arada işler kılınması becerisini atfeder. Bahsi geçen artık görünür, algılanır, nesnel, bireysel, mimari bir biçimlenme değil, Somol'un tabiriyle mimarlıksız şehirciliktir.5 Bu mekanın öğeleri anlamlar, imgeler ve nesneler değil, performanslar, enerji akışları ve dirençlerdir. Biçimler hala önemli olmakla beraber, bunlar artık şeylerin biçimleri değil, şeyler arasındaki olası ilişkilenmelerin biçimleridir ve ilişkisel diyagramlarla ifade bulurlar.

4.3. Olay ve Seremoni
Az tarifli işleyişleri tarifli bir organizasyonda yan yana getirerek verimli kılan program da programları beklenmedik biçimlerde etkileşim içine koyarak önceden belirlenmemiş işleyişlerin anlık ortaya çıkışlarına imkan vermeyi hedefleyen olay da mekanı az sayıda sınırlayıcı yüzeyle, olanaklar tanıyan bir boşluk ve kap olarak kurgularlar.6 Program ve olaydan seremoniye ilerleyiş,7 ilkin etnografik bir araştırmanın parodisidir.8 Seremoniden diyagrama geçiş ise mekanda olaydan işleyişe geçişe paraleldir. Mekan, seremoni aracılığıyla, soyut bir genelden (program) somut, işleyen bir diyagrama evrilmiştir. Şekillenen mekan somut sınırlayıcılar (kap, konteyner) yerine, seremoninin sınır ve olanakları tarafından tarif edildiği ölçüde, bir kademe soyutlanmış, ikinci kademe bir biçimlenme olarak anlaşılabilir. Bir konteyner ve onu tarifleyen yüzeylerin boş bıraktığı tarifsiz bir olanak alanı sunmaz ama diyagramı işler kılan dinamik biçimi üstlenmeye yönelir; başka deyişle sınırlayıcılar üzerinden gelişmeyen, işleyişler arasında ilişkiler kuran yeni bir biçim tarifi üretir.

alışveriş seremonileri
“program”dan sistemik etkileşimlerin incelemesine geçiş

Bu durumda, seremoniler ve bunların diyagramları, yeni bir hazır tipler ve biçimler kataloğuna dönüşebilir mi? Sözgelimi, alışverişin seremonilerini üstlenen diyagram mekanlar kopyalanabilir, çoğaltılıp uyarlanabilir şematik tipler midir? Ya da daha iyi bir ifadeyle, ilişkilenme biçimlerinin bir tipolojisi söz konusu olabilir mi? Ek bir soru olarak diyagramın formu onu bedene kavuşturacak maddeye hilomorfik bir süreçle mi dayatılıyordur? Burada hatırlanması gereken, hilomorfik ve morfogenetik tavırların birbirini dışlamadığı, her durumda iç içe kaldıkları, birlikte işledikleri, ikili bir sistematik oluşturdukları, dolayısıyla bu iki tavrı kutuplara yerleştiren bir düalizmin kurulamayacağıdır.

alışverişin diyagramları
alışverişin bir diyagram mekan tipolojisi
evcil domuzların son yolculuklarını gerçekleştirecekleri mekanik raylara takılmasını sağlayan sistem (kaynak: us patent 252,112, 10 january, 1882, giedion, 1970’te kullanıldığı haliyle)

Bir olay seti bağlamında, insan da bir sistemler çoklusu olarak, çeşitli biyolojik, çevresel ve toplumsal sistemlerle etkileşimleri üzerinden ele alınır. Başka deyişle, insan ancak kısmi bakışlar içinden mimarlığın konusu olabilir. Bağlantılı biçimde, mezbahadaki et askılarını tanımlayan, vahşet ya da canlılığın makinanın tekdüzeliğine teslim oluşu değil, yerçekimi-beden ilişkisinin diyagramıdır. Başka deyişle, canlı hayali bir bütünlük ve bireylik üzerinden değil özelliklerinden sadece biri olan beden/yük/kütle çekimi dinamikleri açısından ele alınmış, buna bağlı olarak, bu işleyişi üstlenen mekan da diyagramın olanaklarına indirgenmiştir. Bedenlerin zihinlerin konusu olmayı kesip istiflenmeye tabi oldukları benzer durumlarda, beden ve diğer yükleri aynı zemine getiren, üstlendikleri mekansal roldür: konfor, ağırlık ve yer kaplama. Modernizmin merkezi temalarından olan beden ölçümü, standart ve normun bir aradalığını dayatan genel antropometrik yaklaşımlar, sözgelimi Modulor, insandışı ve kısmi yaklaşımlarla geçersiz kılınır, zira yük ve dinamik kütle etkileşimleri bir ortalamaya ve genel tarife kavuşturulmaksızın mekansal işleyişe katılabilecektir.

yerçekimiyle etkileşimin dinamikleri
bedenlerin verimli ve konforlu istif örüntüleri

İnsanın fenomenal algısı, diğer tüm bakışlar arasında, etkileşimlerinin bolluğu ve etkinliğiyle zaman zaman öne çıkabilir, ancak artık biricik ya da birincil değildir. İnsandışı bakışlar çokluğunda biçim, tipoloji veya biçimin iletişimsel yönleri odak da sorun da olmayabilir. İnsan algısı, biçimlenme etkenleri arasındaki ayrıcalıklı konumunu tartışmaya açtığında, biçimin tasarım uzamını kısıtlayıp kapatışına kayıtsız kalmak mümkün görünür. Ya da gereğinde, biçimin tipolojik olanakları dahi işler kılınabilir. Alanlar, sınırlar, biçimler, organizasyonel ve etkileşimsel tarifler, izler ve olay diyagramları, yani biçimin farklı kademelerdeki tüm coğrafyası bir olanaklar bakışından ele alınabilir hale gelir. Çözük insanın çözük bina ve kentinde morfogenez de hilomorfik işleyişler de, diğer dinamik mekansal oluşumlar arasında kısmi rollerini oynamaya devam edeceklerdir; biri ya da diğeri başat hale gelmeden.

Hilomorfizm iktidarın uygulanmasının parçası olarak görüldüyse, bu sorun da artık ortadan kalkabilir: Sanal ve artırılmış gerçeklik (VR/AR) görüntülerinin (display) dışına çıkıldığında mekanın biçimi artık varolmayacaktır; zira bu sistemlerin üzerine eklendiği mekan, boş bir fona indirgenebilir. İnsan algısı, mekan oluşumunda ön planda olduğu anlarda dahi kolayca kandırılarak sanal bir cebe aktarılıp avutulabilecektir ama bu sistemlerin kısıtları sebebiyle, inandırıcılık, ancak tam bir gönüllülük, ikirciksiz bir rıza oluşursa gerçekleşir. Somut sınırlayıcı ve kabukların kültürel biçimlenmesi VR/AR yoluyla sanal düzlemlere taşınır: Demiurgos bir sanal ortam tasarımcısıdır artık. Mimar da seremoniyal olarak Demiurgos’la özdeşleşmeyi ve bilgisayar tezgahında kendini kurban etmeyi bırakabilecektir; kendini buna adamaya devam ederse bu sadece bir alt kültüre ait folklorik bir pratiktir.9

etkinlik, sofita, vr diyagramı
vr (sanal gerçeklik) dolayımıyla uzaya asılan beden

İnsanın bütünlüğünü ve merkezi rolünü bu şekilde kaybetmesi de bizim için uzun uzadıya üzülünecek bir gelişme olmayabilir. Eğer armonik bütünlüğün10 ardından artık denge de11 erişilmez olduysa, artık otonom ve egemen birey inandırıcı değilse, bireylerin akıl yürütme, seçim ve iradelerine dayalı demokratik açıklığın halk idaresini garantilemediği ve katılım sağlamadığı anlaşılmışsa, AVM’de alışveriş yapan şahıs otonom, rasyonel, egemen ya da hatta kendisi veya bütün değilse, kolu gömlek kolu, sırtı ceket beli, sindirim sistemi hibrit mısır, zihni et tadı, cildi klima, ağırlığı asansör, göbeği parapet, görsel korteksi vitrinler, arzuları reklamlarla kendi otonom ilişkilerini kurmuşlarsa ve bir merkezden uyum içine sokulmuyorlarsa, bu dünya iyicil tarife gelmediği gibi şeytani bir kurgu da ifade etmiyorsa, sadece oluşuyorsa ve o kadarsa, mekan da kurgusunu birey üreten illüzyonların bir kademe altında, otonom işleyişlere dönük olarak yeniden organize edebilir.

Çevresine kutular örülen, içinde yer alması için alanlar tariflenen yaşam, program ve işlev hangi faktörlerin kesişimidir? Kent, bina, nesne ve insan terimleri trafik, iklim, enerji, hammadde ve ekonomi ile sibernetik, yönetimsel ya da kültürel iletişimin yoğunlaşma kademe ve türlerini ifade etmeye geçerler. İnsansonrasında mimarlık bu çok farklı düzeylerdeki sistemlerin içinde ve arasında gerçekleşen etkileşimlerin yoğunlukları üzerinden anlaşılacaktır. Kent, bina, nesne ve insan, etkileşimlerin organizasyonunu ifade eden terimlerdir artık. İnsan da dağıtık kurulum, etkileşim ve görünümleriyle bu yoğunlaşmaların bir türüdür.

Notlar:
1 Hilberseimer, 2012, s. 270.
2 John Frazer, 1995, An Evolutionary Architecture, Architectural Association, London.
3 Bu geri çekilişi en iyi Superstudio ve Archizoom’un güzergahlarında gözleriz.
4 Konunun politik bir problem olarak kurulumu için, Nizam Onur Sönmez, 2019, Bir An Bile Küçük Karelere Bölünmüş, Güzellik Ve Akıldan İbaret Bir Gelecek Düşlemedik: Superstudio’nun Tasarımla Sanat Arasına Kurduğu Mekan Üzerine, Şehir ve Toplum, 13.
5 Robert E. Somol, Urbanism without Architecture, in Points and Lines: Diagrams and Projects for the City, New York: Princeton Architectural Press, s. 138; Stan Allen, 1999b, Infrastructural Urbanism, in Points and Lines: Diagrams and Projects for the City, New York: Princeton Architectural Press, s. 46.
6 Bernard Tschumi, 1994a, Architecture and Disjunction, MIT Press; Bernard Tschumi, 1994b, 2001, 2005, 2010, Event Cities I-II-III-IV, MIT. Bernard Tschumi’nin Olay-mekanlar için geliştirdiği farklı programatik stratejileri burada kapsam gereği ihmal edeceğiz.
7 Krş. Superstudio, Kökensel Eylemler: Yaşam, Eğitim, Seremoni, Aşk, Ölüm; Peter Lang and William Menking (Eds), 2003, Superstudio: Life Without Objects, Skira editore, s. 175-212.
8 Bu yazıda yer verdiğimiz imajlar, 2018 yılında Furkan Balcı, Hakan Çatalkaya, Fatih Korkmaz, Nizam Sönmez, İpek Şen ve Derya Uzal tarafından üretilen “Arzın Merkezine Seyahat” başlıklı projeden ve diğer müelliflerin izniyle alındı. Burada yürüttüğümüz değerlendirmeler de büyük ölçüde anılan proje süreciyle ve tüm ekibin yürttüğü tartışmalarla ilişkileniyor.
9 Diğer tarafta, Morfogenez’in biçimle iktidar arasına yerleşme iddiası da daha rahatlatıcı değildir aslında. Mimarlık sembolik işlevini sırtından attığında, binanın gelişim sürecinde daha dinamik biçimde etkileşim kuracağı ortamın, diyagramatik kapılardan kaçarak cennete açılmamızı sağlayacak ‘“virtüel’” olduğunu kim, nasıl iddia edebilir?
10 İnsan bedenine temellenen oranların kurduğu kozmik uyum Rönesans dönemi mimarlık risalelerinde Vitruvius Adamı’nın çeşitli versiyonlarıyla ifade bulur.
11 Giedion, 1970, Man in Equipoise, s. 714-723.

Kaynaklar
Bernard Tschumi, 1994a, Architecture and Disjunction, MIT Press.

Bernard Tschumi, 1994b, 2001, 2005, 2010, Event Cities I-II-III-IV, MIT.

John Frazer, 1995, An Evolutionary Architecture, Architectural Association, London.

Ludwig Hilberseimer, 2012, Metropolisarchitecture ad Selected Essays, Ed. Richard Anderson, GSAPP Books.

Nizam Onur Sönmez, 2019, Bir An Bile Küçük Karelere Bölünmüş, Güzellik ve Akıldan İbaret Bir Gelecek Düşlemedik: Superstudio’nun Tasarımla Sanat Arasına Kurduğu Mekan Üzerine, Şehir ve Toplum, 13.

Peter Lang and William Menking (Eds), 2003, Superstudio: Life Without Objects, Skira editore.

Robert E. Somol, “Urbanism without Architecture”, in Points and Lines: Diagrams and Projects for the City, New York: Princeton Architectural Press, s138.

Sigfried Giedion, 1970 [1948], Mechanization Takes Command, Oxford University Press, 3rd printing, pp. 714-723.

Stan Allen, 1999a, “Field Conditions”, in Points and Lines: Diagrams and Projects for the City, New York: Princeton Architectural Press.

Stan Allen, 1999b, “Infrastructural Urbanism”, in Points and Lines: Diagrams and Projects for the City, New York: Princeton Architectural Press, s46.

Etiketler:

İlgili İçerikler: