Nesiller Ötesi
Yedi yıl arayla aynı ekip tarafından yenilenen yaklaşık yüz yaşındaki sanat yapısı, her değişiminde önceki halinin izlerini sürdürüyor. Çatısına yapılan anıtsal ek ile sanatçı Jim Hodges’un işi işlevi yapıyla bütünleştiriyor.
The Contemporary Austin, kentin merkezinde yer alan Arthouse ile Austin Sanat Müzesi’nin kurumsal olarak iç içe geçirilmesiyle oluşturulan 22.000 metrekarelik bir müze. Oldukça işlek 7. Cadde ve Congress Bulvarı’nın kesişiminde yer alan yapı, iki farklı kurumun bir araya gelişini, dönüşümün zengin tarihini koruyarak ve kendini üstüne ekleyerek yeni bir kimlikle temsil ediyor. Esasen, yine LTL Architects’in gerçekleştirdiği, 2010 yılında tamamlanmış yenileme projesi, 1920’lerde tiyatro, 1950’lerin ardından mağaza olmuş yapıyı Arthouse’a dönüştürmüş. Yenileme projelerinin çoklukla “mimari miras” olarak görülen bir yapının geçmişindeki belirli bir anı yeniden kurmaya çalıştığını belirten ekip, The Contemporary Austin’in selefi olan projede değişimin güzergahını göstermeyi tercih etmiş. Bu projede tutulan, canlandırılan ve çoğaltılanlar arasında 1920’lerden kalma betonarme çerçeve ve kirişler ile freskler kadar 1950’lerin zemindeki mağaza önü özelliği ve üst kattaki vitrin de var. Sergileme alanının artırıldığı, doğu ve güney cephelerinde 177 cam kutunun var olan betonarmenin içine yerleştirildiği dönüşümle yapı çalışma alanları, gösterim salonları gibi işleve yönelik mekanlara da sahip olmuş. 2016’ya gelindiğinde ise aynı ekip, bu sefer Arthouse’a farklı bir kimlik kazandırmak üzere bir yenileme projesi geliştirmiş. Basit bir çatı eklemesi, terasın iyileştirilmesi ve onarılması olarak başlayan proje, sonuçta bu amacın ötesine geçen bir deneyime dönüşmüş. Yapıda geliştirilmesi gereken diğer unsurları, müzenin niteliğini artırmak için standartlarını yükseltmek, havalandırma, nem kontrolü, sanat eserlerinin depolanması ve güvenliği gibi bir müzenin sahip olması gereken özellikler bir arada düşünülmüş ve yeni kimlik, hem iç hem dış mekanda hareketle verilmiş.
Yapı, eklenen alanlar yoluyla dönüşüyor ve bunun en kamusal yönünü alüminyum çatı oluşturuyor. Teras döşemesinden yedi metre yükseklikte uçan bu çatı, dış mekan etkinlikleri için bir korunak olmasının yanı sıra parapetlerinde taşıdığı sanat yerleştirmeleriyle alanı çerçeveliyor. 5.200 metrekarelik alan üstündeki bu anıtsal çatı, özünde geçicilik olan toplanır beyaz perdeleri de taşıyor.
Zemin kat, 1850 metrekarelik galeri alanı eklemesiyle yeniden şekillendirilmiş ve asma kat çalışanlar için yeni ofisler olarak yeniden hayal edilmiş. Yenilemenin esas püf noktasını, her ne kadar tasarımları itibariyle daha az görünür olsalar da, büyük ölçekli sanat işlerinin ve sergilerin yeterliliğini artıracak bir dizi değişiklik oluşturuyor. Genişletilmiş ulaşım paneli, yüksek kapasiteli makaslı asansör, çevresel kontrol sisteminde güncellemeler ve yapı kabuğunun iyileştirilmesi bunlardan birkaçı. The Contemporary Austin’in yöneticilerine göre bu yenileme sayesinde sanata ayrılan alanlar iki katına çıktı; pek çok sergiyi aynı anda yapabilme ve daha büyük projeleri düşünme imkanları var artık. Daha önce performans sanatlarını misafir edemediklerini belirttikleri terasları ise anıtsal çatı sayesinde artık hem bunu sağlıyor hem de yapının toplumla iletişimini kuvvetlendiriyor. Asıl özen bu yüz yaşındaki, geçmişinde bir tiyatro, büyük bir mağaza ve yerel sanat merkezi olarak hizmet vermiş yapının doğasına uygun biçimde, geçirdiği pek çok düzenlemenin izlerini korumaya gösterilmiş olan bu eklemeler, müzenin programının çeşitlenmesini, çoğalmasını ve zenginleşmesinin de önünü açıyor.
Sanatçı Jim Hodges’un, müzenin yeniden açılışında çatıya yerleşen, her bir harfi yaklaşık 2 metre uzunluğunda olan ve ABD’nin Bağlılık Ahdi’ne atıflı işi “With Liberty and Justice for All” (Herkes için Adalet ve Özgürlük) da mimarlar için yapıya içkin hale gelmiş görünüyor. İşin üç yıl boyunca aynı yerde duracağı belirtilmiş ancak mimarlar, kalıcı olma ihtimali için uygulama öncesinde çatının boyutlarını değiştirmiş. Hodges’un ve LTL’nin birbirinden ayrı tasarımları, yapı 2017’deki Kadınların Yürüyüşü’nün arka planını oluşturduğunda, bir sanat eserinin parçaları haline geldiklerini gösteriyordu.