Peyzaj ve Mimarlığı Üzerine Derlemeler

MELTEM ERDEM KAYA

Peyzaj mimarlığı disiplinine yönelik yazı yazmak ve söz söylemek hiç bu kadar zor gelmemişti. İçeriği değişken, başlı başına farklı bir algı ve bir düşünme biçimi olarak gördüğüm, tanımlanması bir o kadar zor ve ne olduğuna dair hala üzerinde tartışmaların devam ettiği bir disiplini temsil eden iki kelime peyzaj mimarlığı. “Peyzaj” tek başına çok farklı anlamlara sahip farklı yorumların soyut ifadesi olarak kabul edilebilir yanı oluştururken, “mimarlık” eklenince durum değişiyor; peyzaj mimarlığı ve mesleği icra eden peyzaj mimarları eleştiri oklarının hedefi haline geliveriyor. Söz konusu durumun iki temel nedeni mevcut. Bunlardan birisi ülkemiz koşullarında peyzaj mimarlığı disiplininin pratikte tam olarak karşılığını bulamayan işler üzerinden tartışılıyor ve eleştiriliyor olması; diğeri ise üniversitelerde verilen peyzaj tasarım stüdyosu eğitiminin öğrencilere kazandıramadığı tasarımcı kimliğinden yoksun meslek insanlarının, piyasa koşullarında peyzaj mimarlığı mesleğini icra etme biçimleridir. Akademik idealist dünyamızdan uzaklaşıp gerçek dünyaya bakınca veya en kısasından pencereden dışarıya bakınca gördüklerimizin özeti ise, peyzajı kapitalist düzenin bir parçası olarak, kar amacı güden yatırımların görsel yüzü veya imajı olarak ele alan indirgemeci tavır neticesinde ortaya çıkan ürünler; zengin içeriklerden yoksun, tasarım biçimleri tekdüze, israfçı, kentle ve yerel içerikle olan ekolojik bağları zayıf olan örnekler. Bu durum, disiplinlerarası ilişkilerde de peyzaj mimarlığı alanına yönelik sahip olunan önyargılarla beslenince, ülkemiz koşullarında çok disiplinli yapılandırmalar içerisinde üretimde bulunmak gittikçe zorlaşıyor.

Highline, Newyork
Highline, Newyork, 2011. Fotoğraf: Meltem Erdem Kaya

Söz konusu tartışmalar bir yana, gerçek şu ki bilinen ve bilinmeyen yönleri ile peyzaj mimarlığı 21. yüzyılın ve gelecek zamanların gözde disiplinlerinden biri olmaya aday bir alanın temsilcisi. Peyzaj mimarlığı, bir planlama ve tasarım disiplini olarak kendi hafızasını oluşturmaya çalışan genç bir disiplin. Kültür, sosyal içerikler, yerel koşullar, doğa, ekoloji, politikalar, kamusal tavır ve tüm bunların yer ve mekanla olan bağlarını kurma biçimleri, kişiler ve roller bu hafızanın oluşumunda önem taşıyan yapı taşları. Peyzaj mimarlığı disiplini, doğası gereği çok fazla eleştiriye açık. Herkesin fikir yürütebileceği, söz söyleyebileceği düşünsel ortamlardan tutun da ışığın ve gölgenin farklı varyasyonlarına sahne olan fiziksel koşulların bütünü olarak bin bir türlü peyzaj durumundan bahsedilebilir. Bu nedenledir ki peyzaj mimarlığı çok büyük oranda bedensel ve duyusal deneyimlerle ilişkilidir; diğer bir deyişle, peyzaj mimarlığı söz konusu deneyimlerin yönlendirici olduğu bir aktarım sürecini kapsayan etkin bir tasarım alanıdır.

Peyzaj mimarlığının gelişim evrelerini incelemeye yönelik gerçekleştirilen akademik çalışmalarda da belirtildiği gibi, şüphesiz disiplinin ilk uygulama alanını temsil eden iki kavram bahçe ve park kavramlarıdır. Özellikle “bahçe”, farklı kültürlerin doğayı farklı estetik görüşler ve ihtiyaçlar doğrultusunda biçimlendirme eylemlerinin sonucunda gelişen bireysel mekanlar olarak evrimleşmiştir. Vahşi olanı kültürel olandan ayıran sınırlar, bahçenin sınırlarını tanımlar. Bahçe, insanların doğa ile olan diyalog biçimlerinden biri, idealize edilmiş doğanın imgesini oluşturur. Dolayısı ile peyzaj mimarlığının kökeninde bahçe, farklı felsefi ideolojileri yansıtan mikro ölçekli yaşam alanları olarak değer kazanır. Zamanla bahçe, ölçeği ve tasarım bileşenleri ile de dönemin iktidarının ve politik gücünün sembolü olarak algılandı. Bahçe kavramı ve bahçe tasarımı günümüzde peyzaj mimarlığı eğitimi veren birçok üniversitede temel tasarımlardan sonra gelen ilk peyzaj tasarım projesinin temel konusu olarak işleniyor. Konut bahçesi ile başlayan süreç toplu konut bahçesi olarak ölçek değiştirerek devam ediyor. Birçok mezun ise lüks konut bahçelerinin tasarımcısı ve bakım sorumluluğunu üstlenen uzman kişiler olarak piyasada mesleğini icra ediyor. Başka bir deyişle bahçe, peyzaj mimarları için özel bir konu olmasına karşın disipline yönelik tartışmaların da temel metasıdır.

Bahçe tasarımları ile başlayan mesleki uygulama alanı zamanla kamunun kullanımına açık kamusal park tasarımları ile eksen değiştirdi. Bahçe kente açıldı ve ölçek olarak büyüdü, bireysellikten kamusallığa doğru biçim değiştirdi. Rönesans döneminde kurgulanan kent parkları, zamanla peyzaj mimarlığının kamusal alandaki en önemli uygulama alanına dönüştü. Kent parkları içeriğinde peyzaj, doğanın kent içindeki en güçlü temsil biçimlerinden biri olarak doğal öğelerin ön planda olduğu romantik bir imaja büründü ve kent-doğa ikileminin birleştirici yüzü haline geldi. Kent içinde ve çeperlerinde kurgulanan büyük parklar; doğal su birikintileri, toprak, ağaç toplulukları, kayalar, çayırlık alanlar ve hayvanları barındıran yaşam alanları olarak doğanın taklidine dönüştü. Söz konusu taklit ne kadar özüne yaklaşırsa, park tasarımları da bir o kadar başarılı sayıldı. Bu durum yine günümüzde peyzaj mimarlığı eğitimi veren çoğu üniversitenin üçüncü-dördüncü yarıyıl stüdyolarının temel konularından biri olarak önem taşıyor. Farklı konumlarda, farklı içeriklerde(!) park tasarımı eğitimi almayan bir öğrenci dört yıllık lisans eğitimini tamamlayamaz.

Modern, post-modern ve çağdaş dönemin peyzaj mimarlığı alanına yönelik söylemleri ve uygulamalarının ışığı altında, günümüz tasarım dünyasında peyzaj mimarlarına biçilen roller ne bahçe tasarımı ile sınırlı ne de parkla; peyzaj ne kentte doğanın temsili ne de ekolojiyi savunan doğa koruma ve restorasyona adanan bir disiplin. Peyzaj mimarlığı kente, kıra, kamusallığa ve bina ölçeğinden bölge ölçeğine kadar değişen aralıkta tüm yaşam alanlarına dair sözleri ve sorumlulukları olan karma/disiplinlerarası bir alan.

Peyzaj mimarlığının disiplinlerarası bir alan olduğu belki de iddialı bir söz. Ancak bu iddia, peyzajın değişen içerikler üzerinden yeniden yorumlanması ile gelen bir çıkarım ve bir tespittir. Değişen kent yaşantısı ve kentsel kurgu, peyzaja ait yeni içerikleri gündeme getiriyor. Bu noktada peyzaj mimarlığı geleneksel anlamda tanımlı, statik mekanların (park, bahçe, meydan, oyun alanı vb.) tasarımının yanı sıra gündelik hayatların geçtiği kamusal mekanların, hareketin, akışların, kentsel altyapıların, yapılar arasında kalan boşlukların, su izlerinin, atıl-terkedilmiş alanların, lojistik alanların, afet riski taşıyan hassas alanların, yapının dış mekanla olan ilişkisini tanımlayan her bir noktanın, topoğrafyanın tasarımını konu edinen, süreç odaklı bir tasarım alanı. Yeri gelince yapı ve bahçe ölçeğinde çalışır, yeri gelince kentin gelişimini belirleyen bir yeşil altyapıya dönüşür. Etkinlik alanının nerede başladığı ve nerede bittiği meçhul, yeniden yorumlanan üretken bir alandır. Peyzaj detay üretir ve ölçekler arası çalışır.

Bilinenin tam tersine, peyzajın rengi ne yeşildir ne de materyali sadece bitki. Peyzaj çoklu bir üretim ortamına, çok katmanlı yapılanmalara sahiptir. Çeliği, betonu, tuğlayı, toprağı, taşı, suyu vb. kullanan, doğal malzemeyi teknoloji ile birleştiren zengin bir materyal dili kullanır. Peyzaj yeri gelince bitkisizdir, gri ekolojilere sahiptir. Peyzaj bir bilimdir. Temelinde güçlü bir ekoloji bilgisi gerektirir. Peyzaj, yaratıcı içgüdüyü bilim ile buluşturan birleştiricidir. Peyzaj mimarı doğayı bilir, tanır. Kendine has Latince bir jargona sahiptir. Peyzaj mimarlığı ileri seviyede bir gözlem yeteneğini gerektirir. Suyun ve rüzgarın gözle görünmeyen izlerini yakalar, toprağın yapısını, bitkilerin sosyal dünyasını, ekosistemlerin işleyişini bilir ve alanların ekolojik geçmişlerinin hikayelerini deşifre eder. Tüm bunları yaparken de insanı ve insana ait izleri dahil eder. Peyzaj, ekoloji ve diğer bilim dalları ile olan bağlarıyla çok güçlü kavramsal çerçeveler sunar. Metaforik yorumlamalar, analojilerle, kendine has teknikleri ve kavramları ile yeri gelince peyzaj bir amaç, yeri gelince de bir tasarım taktiği ve stratejisidir. Peyzaj mimarlığı tüm bu nedenlerden dolayı diğer bilim dalları ve disiplinlerden beslenir. Bu durum da disiplinlerarası iddiasını besler.

“Peyzajı Açmak” dosyası, peyzaj mimarlığının konu edindiği, temsil ettiği ve söz söylediği farklı ilgi alanlarını, farklı içerikleri ortaya koymak üzere bir araya gelen düşünce temsillerini içeriyor. Bu yönüyle dosya; peyzajın sözlerini, renklerini, politikalarını, temsilini, kamusallığını, ekolojisini, izlerini, altyapısını, üretimini, yerelliğini ve sanatını farkı donanımlara sahip yazarların perspektifinden okuyuculara sunmayı hedefliyor.

Dosya içeriğinde kent peyzajı yeniden keşfediliyor, alışılageldik “kentsel peyzaj” derlemelerinden farklı olarak kent yaşantısı tarafından üretilen, zengin, değişen, dönüşen, deneyimlenen yeni peyzajların ifadesi olarak ele alınıyor. Ekoloji ise, peyzajın temsil rengi olan yeşilin hegemonyasını kıran rengarenk bir dünyanın temsilini vurguluyor. Su, peyzaj dosyası kapsamında ele alınan bir diğer konu. Yönetimi, varlığı, ürettiği dokular ve su ile yaşam, peyzaj dosyası kapsamında projeler üzerinden tartışılıyor. Kent, dönüşüm ve peyzaj meselesi, içinde bulunduğumuz durumun özeti. Pratikte olup bitenlere yönelik eleştirel tavrımızın ön planda olması gerektiği bir dönemin içindeyiz şüphesiz. Peyzajın kentle olan ilişkisini dönüşüm başlığı altında gerçekleştirilen projeler üzerinden değerlendirmek belki de mevcut meslek pratiğinin, disiplinlerarası etkileşimin de bir anlamda sorgulamasını beraberinde getiriyor. Dosyanın bir diğer konusu gündelik peyzajlara kamusal dokunuşlar üzerinden şekilleniyor. Kamusal alan tasarımlarının bazen ne için yapıldıkları ve kimin için üretildiklerini sorgulayan, gündelik yaşantılara sahne olan kamusal alanları “steril” ortamlar olarak tasarlayan tasarımcının proje yaklaşımlarına karşın informal tasarımlardan öğrenme pratiğini sorguluyor. Peyzajın sosyal boyutu bir başka dosya konusu olarak sizlerle buluşmaya hazırlanıyor. Sosyal içerik üzerinden üretmek konusu kapsamında, peyzaj insanları bir araya getiren ortak bir payda olarak en güçlü sosyal araç ve amaç olarak ele alınıyor. Peyzaj dosyasında, kırsal alanların yeri ve bu alanlar için ortaya konulan uygulamalar mercek altına alınıyor ve tasarım meselesi son dönemlerde üzerine çokça vurgu yapılan konulardan biri olarak tasarımcının kırsalı okuma biçimine ses veriyor. Kırsal, ülkemizde ele alındığı biçimi ile tasarımdan soyutlanmış, üst ölçekli bakışla anlaşılmaya çalışılan ve sadece planlamaya konu olan bir coğrafya olarak değil, her türlü mekansal bileşene sahip özgün dokuları barındıran çok katmanlı bir okuma gerektiren zengin bir tasarım alanı olarak ele alınıyor. Dosyamız kapsamında bitki dünyasının tasarımla olan ilişkileri sorgulanıyor ve 21. yüzyıl kent kurgusu içerisinde bitkilerin yeni rolleri, yeni anlamları ve zengin dünyaları gözler önüne seriliyor.

Dosyamız kapsamında ele alınacak bir diğer konu İstanbul ve İstanbul topoğrafyaları üzerine. Pek çok değeri ile birlikte kent ve peyzaj araştırmaları için bir laboratuvar olarak görebileceğimiz İstanbul’u bu kez eski ve yeni topoğrafyaları ile okuyoruz. Dosya kapsamında peyzaj bir altyapı olarak, planlama ve tasarım arakesitinde belirli işlevleri üstlenen performans temelli yaklaşımlarla zenginleşiyor. Bir diğer konu olan peyzajın izleri tarihi çevreler içerisinde yer alan kalıntı peyzajlarının güncel koşullarla yeni bir yorumunu sergiliyor. Peyzaj mimarlığının sanatla olan bağları arazi sanatı ve çağdaşları üzerinden bir kez daha yorumlanıyor. Temsil, belki de peyzaj mimarlığı alanındaki en önemli konulardan birisi. Peyzaj temsili ve temsil yöntemleri bir proje üretme biçimi olarak yeniden ele alınıyor. Bir başka temsil biçimi olarak peyzajı fotoğraflarla okumak, anlamak ve algılamak peyzaja dair farklı bir deneyim alanını ortaya koyuyor. Üretim kavramı peyzaj üzerinden yorumlanıyor ve çağdaş metropolün üretim peyzajlarına dair yeni yorumlar tartışılıyor.

Çeşitli vesilelerle peyzaj mimarlığı ve tasarım dünyası ile ilgilenenlere keyifli okumalar.

Etiketler: