Silik Sınırlar

Üsküp’te Vardar Nehri kıyısına inşa edilen Nautilus, aralarında kot farkı bulunan yol ve su kenarı arasında bir yaya bağlantısı kurarken rekreasyonel ve kültürel aktiviteler için yeni potansiyeller oluşturan bir mekan yaratıyor.

Tasarımcılar projeyi, şehri etkisi altına alan kentsel gelişim rüzgarının bir parçası olarak değil, şehrin ihmal edilen bir parçasını yeniden canlandıracak ve görünmeyeni görünür kılacak bir öğe olarak konumlandırmışlar. Bu noktada ise işlevi kalıplaşmış anlamlarla ve kodlarla değil, insanların kamusal mekanda bir araya gelme olasılıkları üzerinden tanımlamışlar. Strüktür kesin bir mesaj iletmezken, tartışmaya açık bir soru olarak şehirdeki yerini alıyor. Projede benimsenen yöntem inşaat formatının yanı sıra proje için yerlileri, tasarım ekiplerini, üreticileri, işçileri, akademisyenleri ve öğrencileri bir araya getirerek çok sesli bir oluşum ortaya çıkarıyor.

fotoğraflar: joel tettamanti

20 metre uzunluğundaki ana strüktür yanına ve üzerine yerleştiği taş duvara, ona dokunmadan eklemleniyor. Metal iskelet, ahşap merdiven ve platformlarla ilk mekansal dokunuşu kazanıyor. Proje için özel olarak üretilen ve belli bir kurguda yerleştirilen kumaş yüzeyler ise hem tekrar eden metallerin arasında geçişen farklı mekanların hem de bir bütün olarak strüktürün sınırlarını çiziyor. Nehir tarafında, bisiklet yolundan 6 metre yüksekliğe ulaşarak görüntülerin yansıtılabileceği bir ekran oluşturan strüktür, ana yol cephesinde ise fazla öne çıkmadan merak uyandıran, davetkar bir kent öğesi gibi davranıyor.

Projedeki dar merdiven, 200 metre boyunca devam eden taş duvar üzerinde, cadde ve nehir arasında bir bağlantı noktası oluşturuyor. Oturmak için de elverişli olan merdiven üst örtü ile güneşten korunan bir mekan yaratıyor ve metal çerçeveler arasından nehre farklı bakış noktaları sunuyor. Örtüler strüktür içinde bir kapalılık hissi yaratırken aslında içerisi ve dışarısı arasında hiçbir zaman kesin bir sınır bulunmuyor.

Etiketler: