Siluete Kuraldışı Ek
Yerleştiği bölgeden malzeme, yapım tekniği, dolaşım ağı kurgusu ve kültürel bir aradalıkları devşirerek mekana dönüştüren proje, kentin çatı hattına geometrik bir dil getiriyor.
Müze, içinde bulunduğu bölgenin kimliği ve tarihi bünyesinde somutlanan kıymetli bir kent simgesi ve mimari bir çekim noktası. Projeye başlarken niyetimiz, anlamını ve işlevini, yerel malzeme kullanımı ve mimari ifade aracılığıyla aşikar eden bir yapı üretmekti. Bu yapı, ölçeğiyle şehrin morfolojisine atıfta da bulunuyor çünkü genel plan kurgusu şehir içinde, çevre alanları birbirine ulayan bağlantılar ilişkisine dayanıyor: tüm dolaşımın birleşik bir strüktür içinde bağlandığı bir plan şeması. Benimsenen açık ve ilerlemeci yaklaşım, kullanım çeşitlemelerini de mümkün kılıyor.
Tasarım yaklaşımı akılcılık ve sürdürülebilirlikten köklendi. Plan geometrisi aldatıcı biçimde basit; karakteristik açılı şekillerin salt çatı ve dış duvarlarda olması sayesinde dolaşım ve iç mekan kurgusu net ve esnek. Kamusal alanlar, zemin ve birinci katta bulunan yönetim kanadından belirgin biçimde ayrıldı; sergi mekanları, oditoryum ve kütüphane, esnek yerleşimi mümkün kılmak ve kullanıcı deneyimini artırmak niyetiyle zemin kata yerleşti. Bekleme alanlarının şeffaflığı, iç ve dış mekan etkinliklerini görsel olarak desteklerken büyük kayar kapılar, kalıcı ve geçici sergi alanlarını birbirinden ayırıyor; böylelikle küratörlere, eldeki mekanları birleştirme ya da ayırma seçeneği veriyor. Arşiv ve atölyeler ise bodrum katta; büyük eserler bu kata, düşey dolaşımdaki yük asansörü ile indiriliyor.
Çam, müzenin başlıca malzemesi. Dış duvarlar ve çatı, gerekli görüldüğünde çelik kirişlerle birlikte kullanılan masif ahşaptan yapıldı. Arazide beton kullanma zorunluluğu, sadece temelle sınırlandırıldı. Dış duvar ve çatı, biyo-bazlı yağlarla sertleştirilmiş çam ile kaplandı.
Farklı açıklıklar, gün ışığını süzerek renk geçişleri ve yarı saydamlık nüanslarıyla iç mekanı zenginleştiriyor. Ancak yapay aydınlatma kullanılan ana sergi mekanları, küratörlere topyekun denetim gücü veren “black box”lar. Yapı genelinde kullanılan tüm cam birimleri, serigrafi tekniği uygulanarak yer yer renk ve desenlere sahip olan yüksek enerji performanslı camlardan oluşuyor.
Romsdal Halk Müzesi düşük teknolojili yapısal çözümlerin oldukça stratejik biçimde kullanılması açısından da iyi bir örnek. Norveç’in daha sürdürülebilir bir gelecek için öngördüğü ulusal politikaları da içinde barındırıyor. Norveçli kereste teknolojisi kullanılarak inşa edilen yapı, kültürel kalkınma için bir merkez tanımlıyor: Müze, geçici ziyaretçiler ve turistler kadar Molde’nin sakinleri için de iletişim ve daha geniş bir topluluk kurmak için bir fırsat. Sadece sergilere değil, konserlere, atölyelere ve günden güne içeriği değişen seminerlere de ev sahipliği yapıyor.
Mimarlık, biçim aracılığıyla, bölgedeki halk kültürünü ve peyzajın ayırt edici niteliklerini daha geniş bir kompozisyonla bir araya getiriyor. Farklı bakış açıları ve etkinliklerin yelpazesi müzeyi, bölgenin tarihinin, çağdaş kültürün ve geleceğin keşfedildiği bir yaşam merkezi haline getirirken, geniş bir izleyici kitlesini sürekli kılmayı da garanti ediyor.
İlgili İçerikler:
-
Dünyanın En Büyük Müzesi Grand Egyptian Museum Açılıyor
-
İş Bankası Resim Heykel Müzesi
-
Ayvalık Rahmi M. Koç Müzesi Kapılarını Açıyor
-
La Vetrina dell’Ingegno
-
Zeyrek Çinili Hamam’da Kalıntıların Şifası Sergisi Devam Ediyor
-
UNESCO, Çalınan Kültür Varlıklarını İçeren İlk Sanal Müzenin Tasarımını Paylaştı
-
Kontrastlanan Seramikler - Princessehof
-
Müze ve Sergileme Alanlarında Yaratıcı Tasarım Yaklaşımları
do[x] architecture kurucuları Dicle B. Özdemir ve Kadir Uyanık’la tasarım yöntemlerini, müze ve sergileme alanlarındaki çalışmalarında nasıl bir hazırlık süreci izlediklerini, eski eserle ilişkilerini, kültürel miras konularına olan ilgilerini, sürdürülebilirlik odaklı tasarım prensiplerini ve multidisipliner çalışmanın avantajlarını ve zorluklarını konuştuk.