Siluetler, Gölgeler ve Şekiller
Endonezyalıların, kültürel çeşitliliklerine rağmen atalarına verdikleri değer konusundaki ortaklıklarını konu edinen serginin tasarımını Aslı Çiçek yaptı. Bart Decroos, mimesis kavramının net bir izahı olarak tanımladığı sergi tasarımı üzerine yazdı.
Gölgelerin, hayal perdesi üzerindeki dansını düşünün. Perdenin arkasından gelen ışığın, aydınlatılmış yüzeyde belirgin siluetler çizişini, arkada gidip gelen deri kukla şekillerinin izlerini öteki tarafa nasıl taşıdığını. Hayalcinin kuklaları nasıl hareket ettirdiğini, onların sesi oluşunu, şarkı söyleşini düşünün ve gece yarısından şafağa, seyirciler gelip gider, izler ve uyuya kalırken nasıl devam ettiğini…
Wayang, Endonezya ve Güneydoğu Asya’nın geri kalanında bulunan, kukla tiyatrosunun geleneksel bir biçimi. Cava Adası’ndan doğan Wayang, Hindu kültüründen kökleniyor ama zaman içinde Budist, İslami ve yerel geleneklerin etkisiyle ve yerli söylenceler, Hint destanları ve Acem masal kahramanlarından ödünç aldığı karakterler ile çeşitli biçimlere bürünmüş. Endonezce “wayang” hem “tiyatro” hem “gölge” olarak çevrilebilirken Cava dilinde bu gösterinin hayli spiritüel atmosferini belirtecek şekilde “ruh” olarak çevriliyor. Geçici olarak Brüksel’de hissedilebilen ruhani bir atmosfer bu.
Brüksel’de bulunan BOZAR, 2017 Europalia Sanat Festivali kapsamında bu senenin misafiri Endonezya şerefine, Atalar & Ritüeller (Ancestors & Rituals) sergisine ev sahipliği yapıyor. 17.000’den fazla adadan oluşan bir takımada olan Endonezya, 255 milyondu aşan nüfusa, 300 etnik gruba ve 700’den fazla dile sahip. Buradaki farklı kültürlerin çoklukla paylaştığı ise atalara atfedilen değer. Kalıtımsal ya da mitolojik atalar, geçmişle bir bağ kuruyor, gelecek için bir istikamet, şimdi için ise bir himaye sunuyor. Küratör Daud Tanudirjo, Europalia sanat yönetmeni Dirk Vermaelen ve sergi tasarımını (scenography) yapan iç mimar Aslı Çiçek, ataların bu ritüelleşmiş işlevlerini, kültürel çeşitliliği bir araya getirmek üzere serginin teması olarak alıyorlar.
Sergiye, örülmüş bambu şeritlerinden geniş bir paravanın önünden giriliyor. Parlak bir spot, bu paravanın öteki tarafındaki iri bir davulun siluetini çiziyor. Bambu örgüsünün çevresinde dönerken küçük bir platformun üstünde oturan davulun kendisi görünmeye başlıyor. Serginin geri kalanında da, her seferinde farklı bir bölümün başlangıcını imleyen benzer kurguyla karşılaşılıyor: köken, statü, doğurganlık, koruma, takas ve ölüm ritüelleri.
Yürüdükçe, ayaklı vitrinler ve duvardaki derinliği 35 cm’yi bulan çerçevelerden oluşan kompozisyon, skenografiyi açığa çıkarıyor. Tellerle havaya asılmış nesneler, ışık tuvallerinin üzerine ya da önüne süzülüyor; odaklanmış ışık demetleri, nesnelerin gölgelerini vurguluyor. Paravanlar, vitrinler ve çerçeveler minyatür mimari yapılar olarak tasarlanmış. Çıkıntılı kolonlar ve köşe kirişleriyle şekilleri, Endonezya genelinde görülen kazık evlerin bilinen çatkısına; boyanmış ahşabın renkleri -ki bunlar sergi boyunca, tematik bölümlerin ritimlerini takip ederek, incelikle değişiyorlar- Endonezya ormanlarının koyu yeşiline, okyanusunun koyu mavisine ve kasvetli gökyüzünün açık grisine atıfta bulunuyor.
Bu noktada Plato’nun mağara alegorisini hatırlatan bir atmosfere sahip sergi ve mekan düzenlemesi arasındaki ilişkiyi klasik düşüncenin diegesis ve mimesis kavramları arasındaki gerilimle konumlandırmak daha da yerinde gibi görünüyor. Bu kavramların ilki bir olayın salt raporu ya da anlatısıyken diğeri, onun taklidi ve temsiliyle ilgilidir. Ve bu taklitle, temsil ettiği olayı dönüştürür. Bunun gibi, soyutlanmış biçimlerinde ve edebi “göster, anlatma” adacyosunu yineleyen mekan tasarımının siluetleri, gölgeleri ve şekilleri, Endonezya’da bulunan kültürel ve mekansal unsurların mimetik temsilleri olarak görülebilir. Sergi Endonezya’nın kültürel çeşitlilik öyküsünü anlatsa da skeonografi, ziyaretçileri olarak bizi, o gece yarısından şafağa devam eden wayang performansına götürüyor ve anlatmak yerine gösteriyor.
İlgili İçerikler:
-
Munro’nun Işık Tarlasında Doğa ve Sanat Bir Arada
-
"2.5B" Başlıklı Sergi 21 Eylül'den İtibaren YUNT'ta
-
Salt'ın 2024 Sonbahar Programları Başlıyor
-
Ahmet Topbaş’ın “Bir Mühendisin İstikrarlı Hayalleri” Sergisi The Circle’da Açıldı
-
"Han ile Bir Dolanıklılık Hali" Sergisi Açılıyor
-
Mimarlar Odası'nın Perspektifinden İstanbul'un Cumhuriyet Yüzyılı Sergisi Yeniden Açılıyor
-
Masa Sergileri "Evvel Zaman Odaları" ile Devam Ediyor
-
FİRE: Endüstriyel Kalıntıların Sanatsal Keşfi