Yaşam Alanlarını Ekosisteme Katmak
Minimum ayak izi ile mekanın yaratıcı kullanımı prensibi üzerinden şekillenen tasarım, kaynak tüketme eğilimimizi sorgulatan bir kentsel yaşam senaryosu kurguluyor.
SO-Il tarafından Mini Living ile Milano Tasarım Haftası kapsamında tasarlanan yerleştirme Breathe, sınırlı bir ayak izi içinde kaynakların bilinçli bir şekilde kullanıldığı, paylaşımlı bir yaşam alanı sunuyor. Konvansiyonel yaşam konseptlerini sorgulamayı ve kentsel mekanlarda gelecekte karşılaşılacak zorluklara karşı yaratıcı bir çözüm sunmayı amaçlayan proje, konutları sadece içinde yaşadığımız mekanlar olarak değil, çevre ve insanlar üzerinde pozitif etkiler yaratan, aktif yaşamın bir parçası olarak görmenin yaratacağı ihtimalleri göstermeyi arzuluyor.
Mekanın yaratıcı kullanımı ve minimum ayak izi prensipleriyle uyumlu olarak şekillenen proje, kullanılmayan bir kentsel mekanı 3 kişinin yaşayabileceği 50 metrekarelik bir yaşam alanına dönüştürüyor. Ana strüktür modüler, metal bir çerçeveden meydana gelirken; esnek, hafif ve geçirgen bir malzemeden oluşan dış kabuk iç ve dış mekan arası sınırı belirliyor. Proje toplamda 6 oda ve çatı bahçesi ile farklı kişisel mekanlar sunuyor.
Zemin katta bulunan mutfak, yerleştirmenin dış dünyayla ilişkisini düzenleyen mekansal ve sosyal bir ara yüz olarak çalışıyor; ziyaretçileri karşılıyor, insanları bir araya getirerek birbirleriyle iletişim kurmalarını sağlıyor. Üç kata yayılan mekanlar dinlenmek ve çalışmak için uygun alanlar sağlıyor. Uyuma alanları, potansiyel ıslak mekan ve teras bahçesi yerleştirmenin yukarı uzanan bölümlerinde tanımlanıyor. Kişisel mekanlar son derece geçirgen kumaş duvarlar ile bölümlenirken, yaratılan şeffaflık diğer odalardaki hareketi gölgeler ve silüetler üzerinden okumayı mümkün kılarak bir anlamda bir bağlantı kuruyor ve birliktelik hissi yaratıyor. Öte yandan belli bir seviyede de mahremiyet yaratıyor.
Bir yaşam alanı konseptinden daha fazlasını ifade etmeyi amaçlayan proje, aktif bir ekosistem gibi çalışıyor ve orada yaşayan insanlar ile kentsel ölçekte yaratılan mikro iklime olumlu bir katkı sunmayı hedefliyor; bu durum ise hava, su ve ışık gibi yaşam için elzem olan kaynakların tasarıma akıllıca işlenmesiyle sağlanıyor. Özel dış katman havayı filtreleyip nötrleştirirken, çatı bahçesinde kullanılan oksijen üretimi yüksek bitkiler de hava kalitesini ve iklimi iyileştiriyor. Kabuğun geçirgen olması aynı zamanda iç mekanların ışıkla dolmasına ve aydınlık, ferah mekanlar oluşmasına neden oluyor. Çatıda kullanılan konstrüksiyon ise yağmur suyunun toplanarak kullanıma kazandırılmasını sağlıyor. Strüktür, yeri değiştirilebilecek ve farklı yerlere adapte edilebilecek şekilde tasarlanmış. Aynı şekilde cepheyi saran örtü de farklı iklimlere uygun hale getirilmek üzere değiştirilebilir olarak planlanmış.