Zamanın Etkileşimi

BESTE SABIR

Nooka’nın kurucusu Matthew Waldman ile saat tasarımı ve bu sürecin teknolojiyle kurduğu ilişki paralelinde konuştuk.

Beste Sabır: İnsanların zaman algılarına değen fikirler ve ürünler tasarlıyorsunuz, etkileşim tasarımcıları, mühendisler vb. gibi birçok disiplinle birlikte çalışıyorsunuz. Bu işbirliğinden ve saat tasarım sürecinden bahsedebilir misiniz?

Matthew Waldman: Etkileşim tasarımı, ara yüz tasarımıyla birlikte ele aldığımız bir süreç. Ama sonrasında ürünü belirli bir müşteri grubuna hitaben ilgi çekici bir hale sokuyoruz. Böylelikle bir ürün tasarımcısı hatta modacı, aksesuar tasarımcısı gibi çalışıyoruz, mühendisler de sürecin belirli kısımlarına dahil oluyorlar. Her projede tasarımcı kombinasyonları ile birlikte çalışıyoruz, etkileşim tasarımı kısmı yapıldıktan sonra, temel olarak programa bir mühendis alıyoruz. Bu süreç tabi sadece ön üretim aşaması.

BS: Prototip süreciniz nasıl ilerliyor? Ne gibi malzemelerden yardım alıyorsunuz?
MW: Saat küçük bir obje, kolayca prototipini yapabilirsiniz. Aslında kağıt maketler yapmayı seviyorum. Bu maketler mukavvadan, deriden hatta el kesimi poliüretan parçalardan olabiliyor. Prototipini geleneksel olarak kolayca yapabilmenizin yanı sıra üç boyutlu baskı yapıp yeniden şekillendirebiliyorsunuz. Pek çok kez bilgisayar üzerinde eskiz olarak tasarım yaparken doğru boyutlarda tasarladığınızı düşünürsünüz fakat ürünü elde ettiğinizde bunun tamamen yanlış olduğunu fark edersiniz. Her halükarda çok küçük ya da çok büyük olur. Bu yüzden kağıttan maket yapmak iyidir. Çünkü bir ağırlığı olmadan ergonomik olup olmadığını bilmek, çalışıp çalışmayacağını görmek çok zordur. Ama biz sadece saat yapan ve bu konuda deneyimi olan fabrikalarla çalışıyoruz.

BS: Aynı zamanda üretim metotlarını da tasarlıyor musunuz? Üretim aşamasında hiç yeni üretim metotlarına ihtiyaç duydunuz mu? Demek istediğim her bir saat fabrikada aynı üretim sistemine mi sahip?
MW: Evet, genellikle aynı fakat kullanılan malzemeye göre farklılıklar gösterebiliyor. Eğer daha düşük fiyatlı tamamıyla poliüretan veya tamamıyla silikon malzeme kullanıyorsanız, fabrikayla anlaşıyorsunuz ve sonra sadece montajı izliyorsunuz. Bazıları montajı yapar bazıları parçaları yapar. Bu bir çeşit araba gibi, arabanın bütün parçalarını tek bir fabrikada yapmıyorlar artık. Bazıları tekerleği üretir bazıları diğer parçaları. Biz de bu paralelde farklı parçalar için farklı malzemeler kullanıyoruz.

BS: Takip ettiğim kadarıyla üretimin bu esnekliği doğrultusunda kullanıcılarınıza DIY (Do It Yourself - Kendin Yap) akımı paralelinde tasarımı kendilerinin belirleyebileceği ürünler sunmayı planlıyorsunuz.
MW: Bu konuda çok heyecanlıyız. Üç boyutlu baskı tecrübe edinmemizde ilk adım olacak. Şu an hala saat kısmını bizden satın almak zorundasınız. Eğer tasarımlarımızdan birini şekillendirmek isterlerse, ürünü yükleyerek kendi istedikleri doğrultuda düzenlemelerini amaçlıyoruz. Bu noktada altyapının hazır olması en önemli nokta. Bir diğer yandan saat gibi ürünleri pek çok moda tüketicisi bir marka paralelinde sahiplenmek istiyor. Kullanıcılar bir marka altında başkaları tarafından tasarlanmış ürünleri almayı tercih ediyor. Bunun ne zaman değişeceğinden emin değilim ve bu bir ana akım olacak mı hiç bir fikrim yok.

BS: Saatlerinizde üç boyutlu baskı denemesi yaptınız mı?
MW: Evet, bu ilk denememiz, malzeme bilimi henüz buna hazır değil. Naylon gibi yumuşak malzemeler kullanıyoruz baskıda ama renkleri iyi durmuyor, bu yüzden boyamak zorunda kalıyoruz ama boya giyildiği zaman cilt için gerçekten iyi değil. Sanıyorum bu yüzden daha fazla şeyler yapabilmemiz için bir kaç yıl daha var önümüzde. Şu anda Lazer Sintering (LS) veya naylon baskı ile çalışıyoruz. Çünkü naylon hipo-alerjenik, giymek için güvenli ama yumuşak değil. Bu yüzden tasarım daha esnek olabiliyor ama malzeme uygun olamıyor. Diğer yandan üç boyutlu baskı ile her daim geliştirilebilen yeni malzemeler var ve bundan sonra ne yapabileceğimiz konusunda heyecanlıyız.

BS: Tasarımlarınız ergonominin yanı sıra hangi ana kriterler etrafında şekilleniyor genellikle?
MW: Bizim için ergonomi çok önemli. Bence saatlerimiz fazlasıyla ergonomik ve iyi tasarlanmış ana sanıyorum en önemli unsur tasarım. Ne giymek istersiniz? İnsanın ne giydiği aslında nasıl hissettiği ile ilişkilidir. Pek çok tasarımcı bir “etki” tasarlamaya çalışır. Ben basit olup gelecekçi, seksi veya provokatif olduğunuzu hissedebileceğiniz bir şeyler tasarlamak istiyorum. Pek çok lüks marka kullanıcıları zengin, sportif ya da maskülen hissettirmek ister. Saatler ise bundan daha fazlası, tamamen duyguları satmakla ilgili hatta sadece duyguları değil hisleri de.

BS: Tasarımlarınızı gelecekçi (fütüristik) olarak adlandırıyorsunuz peki ürünleriniz paralelinde fütürizmi nasıl tanımlıyorsunuz?
MW: Gelecekçiliğin de ötesinde tekno-progresivizm (techno-progressivism) ile sizi daha ileriye taşıyan teknolojik bir ilerlemeden bahsediliyor. Yani bana göre değişim ve yenilik her zaman iyidir. Bir deyişte söylendiği gibi: Eğer bir limanda geminiz varsa güvende olacaktır ama hareket etmiyorsa er ya da geç çürür, hareket etmek ve ilerlemek zorundadır. Benim felsefeme paralel olarak değişimi, adaptasyonu korumalısınız ve tasarımın hep yeni bir yönü olmalı. Bu yenilik sizi ileri götüren, hareket katan şeydir ve değişim her zaman iyidir.

Etiketler:

İlgili İçerikler: