Geçtiğimiz ay Londra’da gerçekleşen, popüler bir çevrimiçi mimarlık ve tasarım dergisi tarafından düzenlenen Dezeen Günü, stüdyo ve mimarlık eğitimi tartışmalarını iki konu ile gündemine aldı.
Henüz oluşmamış ham bir fikir nasıl aktarılır? Bizim araçlarımız belli de olsa insan kendisi için tanımlayamadığını nasıl karşısındakine açıklar? Yok olanı nasıl var ederiz?
Mimarlık eğitimi, toplumun ve zamanın önünde giderek geleceğe yönelik düşünce geliştirmenin değil, piyasanın kısa vadede ihtiyacı olan teknisyenlerin yetiştirildiği bir programa dönüşüyor.
Mimarlık bilgisinin dönüşümü ve farklı potansiyellerin yaratımı, tam olarak sabit kabul edilen tüm tanımların, oluşan karşılaşmalardaki gerilimle tekrar tekrar yeniden üretilmesiyle oluşuyor.
Mimari tasarım eğitiminde “proje stüdyosu” tasarlama ediminin, çoklu üretim ve tartışma ortamının ana izleğidir.
Yapılandırıcı eğitim görüşüne göre “bilgi”, kişinin kentle, mekanla, malzeme ve diğer bireylerle kurduğu diyalog veya ilişkiler aracılığıyla oluşturuluyor.
Arazi gezisini herhangi bir kültürel geziden ayıran ve daha yoğun bir odaklanma ve algı açıklığını mümkün kılan şey, geziyi öncesi ve sonrasındaki süreçlere de sıkı sıkıya bağlayan tasarım projesidir.
Mimari tasarım eğitimi, kendine özgü bir sistematik içinde farklı fikirleri ve uzmanlık alanlarını bir araya getiren bir düşünce kurma sanatı, bilimi ve pedagojik bir uzmanlık alanıdır.