4. İstanbul Tasarım Bienali'nden Açık Çağrı

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 22 Eylül – 4 Kasım 2018 tarihleri arasında düzenlenecek 4. İstanbul Tasarım Bienali'nin teması "Okullar Okulu", küratör Jan Boelen tarafından 12 Ekim’de Salon İKSV’de gerçekleştirilen bir basın toplantısıyla tanıtıldı.

Geleneksel tasarım etkinliklerinin zaman ve mekan anlayışını esneterek yılın tümüne yayılacak programıyla 4. İstanbul Tasarım Bienali, nitelikli araştırma ve deneye olanak tanıyan, kent ve ötesinden güncel gelişmeleri öğrenime dahil eden, üretken, süreç odaklı bir eğitim ve tasarım platformu olmayı hedefliyor. Okullar Okulu, tasarımın, bilginin ve küresel bağlantılılık halinin günümüz İstanbul'unda ve ötesinde oynadığı rol üzerine düşünebilmek için çeşitli eğitim stratejilerini kullanan, sınayan ve gözden geçiren, çok platformlu bir bienal olacak.

Tema duyurusuyla birlikte yaptığı açık çağrıyla Okullar Okulu, yalnızca tasarımcı ve düşünürleri değil, dünyanın dört bir yanında matematik ve doğa bilimleri gibi farklı alanlarda çalışan profesyonelleri ve öğrencileri bienalin odağındaki sekiz temayı birlikte keşfetmeye davet ediyor: Ölçüler ve Haritalar, Zaman ve Dikkat, Akdeniz ve Göç, Felaketler ve Depremler, Yiyecekler ve Gelenekler, Örüntü ve Ritim, Para ve Sermaye ve Parçalar ve Cepler.

Açık çağrı başvuruları 15 Aralık 2017 tarihine kadar okullarokulu.iksv.org ve aschoolofschools.iksv.org adreslerinden yapılabilir.

Sonuçlara olduğu kadar sürece de odaklanacak İstanbul Tasarım Bienali, açık çağrısıyla, tasarımcılar, mimarlar, biliminsanları, mühendisler, şefler, zanaatkarlar, aktivistler ve sekiz temadan biriyle ilgilenerek bir proje sunmak ya da sadece katılımcı olmak isteyen herkesi, 4. İstanbul Tasarım Bienali’nin parçası olmaya davet ediyor.

Jan Boelen’ın küratörlüğünde düzenlenecek 4. İstanbul Tasarım Bienali’nde Vera Sacchetti yardımcı küratör, Nadine Botha asistan küratör olarak görev alacak.

OKULLAR OKULU
Dünyadaki bilgi miktarı, her iki yılda bir, iki katından da fazla artıyor. İnsanlar daha önce hiç olmadıkları kadar bilgililer. İşinize de, aklınıza da sahip çıkabilmenin tek yolunun hayat boyu öğrenmeye devam etmek olduğu söylenip duruyor. Karatahtaların, sözlülerin, ezberlenmiş çarpım tablolarının, ceplerimizdeki cıvıl cıvıl eğlencelikler karşında en ufak bir şansı kalmadı. Bu esnada makinelerin kendileri de öğrenmeye başladılar. Sonunda insanların yapacağı bir şey kalıp kalmayacağı ve hangi insani yetilerin yerlerinin doldurulamaz olduğu merak konusu. Acaba okula dönmenin ve okulu baştan tasarlamanın vakti geldi mi?

Bauhaus, Black Mountain Koleji, Global Tools, Sigma Group gibi alternatif tasarım eğitimi inisiyatifleri, deneyler ve yeni bilgiler için cesur alanlar açtılar. Bu inisiyatifler yalnızca tasarımın değil, genel anlamında eğitim ve öğrenimin de evrimleşmesine, kendini sorgulamasına ve sınırlarını zorlamasına yardımcı oldular. Tasarım dışındaki alanlarla da ilgilenen bu deneylerin birçoğu, yaşamanın, çalışmanın, diğerleriyle ve kendi kendimizle bağlantı kurabilmenin alternatif yollarını da test etti. Bu süreç bazlı deneysel araştırmalar aracılığıyla tasarımda yeni tezahürler, anlamlar ve sonuçlar ortaya çıktı.

Günümüzde tasarım, sorgulamanın, gücün ve eylemliliğin bir biçimi haline geldi. Artık dünyadan ve hayatın kendisinden bile daha engin ve günlük hayatın her katmanına nüfuz ediyor. Tasarım disiplini gitgide daha fazla alana yayılmaya başladığı için, artık her soruna çözüm üretebileceğini iddia edemiyor. Hatta pek çok evrensel-küresel sistemin "herkese uyacak tek çözüm" yaklaşımındaki çatlaklar ve dışlayışlar gözle görülebilir hâle geldi. Benzer bir şekilde –çalışma alanları ve uygulayıcıları öteden beri denetlenen ve rafine edilen– tasarım eğitimi de etrafını alaka, uyumluluk, erişilebilirlik ve finans konularında yeni sınırlandırmalar ve mücadelelerle sarılmış olarak buldu.

İstanbul Tasarım Bienali, tarihsel açıdan zengin bir bağlam içinde kurulmuş bir “tasarım üzerine eleştirel düşünme alanı” olarak, hem tasarımın hem de tasarım eğitiminin üretimini ve çoğaltılışını sorgulama imkânı sunuyor. 2018’deki 4. İstanbul Tasarım Bienali, önceki tasarım bienallerinin mirasının üzerine ekledikleriyle kendini yeniden icat ederek araştırma, deney yapma, kentten ve ötesinden yeni bir şeyler öğrenme imkanı sunan, üretken, süreç odaklı bir eğitim ve tasarım platformuna dönüşmeyi hedefliyor.

4.İstanbul Tasarım Bienali’nin başlığı Okullar Okulu. Geleneksel tasarım etkinliklerine dair zaman ve mekân anlayışını esneten bienalin, tasarım ve eğitim için alternatif yöntemler, sonuçlar ve biçimler üretilmesini sağlarken küresel boyuttaki ivmeye de ayak uydurabilecek, yılın tümüne yayılan bir programı olacak. Okullar Okulu, yaratıcı üretimi, sürdürülebilir işbirliklerini ve toplumsal bağlantıların kurulmasını teşvik eden bir dizi dinamik öğrenme biçimi ortaya koyacak. Sekiz ayrı temayı inceleyen bu öğrenme yeri, güçlenmek, düşünmek, paylaşmak ve odaklanmak için bir ortam sağlayacak ve belirli durumlara karşılık veren cevaplar sunacak.

Bienal, ansiklopedik müzelerden laboratuvarlara, atölyelere ve akademiye kadar, daha önce denenmiş ve onaylanmış eğitim modellerini kullanarak, sorgulayarak ve yeniden çerçeveleyerek anlamlı bir diyalog ve tasarım ortamı oluşturabilir mi? Tasarımın kendisi insanların bilgilerini ve cehaletlerini, tecrübelerini ve meraklarını paylaşabilecekleri cesur bir alan hâline gelebilir mi?

Okullar Okulu, Türkiye ve dışından, farklı yaşlardan, disiplinlerötesi uygulamacıların katılımı sayesinde eski ve yeni bilgiyi, akademiyle amatörlüğü, profesyonellikle kişiseli bir araya getiriyor ve sonuçlara olduğu kadar sürece de odaklanıyor. Bu karmaşık ve iddialı ekosistemin eylemcileri hep birlikte yeni bilgiler yaratacak, yürürlükteki sistemlere alternatifler arayacak ve radikal bir çoğulculukla tasarım disiplininin sınırlarını zorlayacak.

AÇIK ÇAĞRI: OKULLAR OKULU'NDA ÖĞRENMEKTEN ÖĞRENMEK
Okullar Okulu'nun öğrenmeye ihtiyacı var! Gezegenin her bir köşesinden, her türden bakış açısından ve tecrübeden öğrenmeye. Hem halihazırda yapılmakta olan deneylerden, hem de yeni yaklaşımlara dair fikirlerden, standartlaşmış modellerin dışına çıkan bir öğrenmeye. Bizi fiziksel olarak bir araya getiren ya da çevrimiçi birbirimize bağlayan, İstanbul'da veya ötesinde gerçekleşecek bir öğrenmeye. Okullar Okulu'nun konusu, öğrenmekten öğrenmek.

Bu açık çağrı tasarımcılar, mimarlar, biliminsanları, mühendisler, şefler, zanaatkârlar, aktivistler ve akla gelebilecek herkes için. Okullar Okulu, İstanbul'da 22 Eylül ile 4 Kasım 2018 arasındaki altı haftalık yoğun döneme ek olarak kendisini birçok yerde, çeşitli formatlarla ortaya koyacak.

Bienalin açık çağrısı, biri "okullar" diğeri "öğreniciler" için olmak üzere iki kola ayrılıyor. Okul formatı yoruma açık: bir saatlik dersten çevrimiçi bir ağa ya da alternatif bir üniversiteye; yerinde gözlemden ve diğer yöntemlerden eleştirel düşünce okullarına, her şey bu formata dahil olabilir. “Öğreniciler” ile kastedilen de tasarım konusundaki uzmanlığı, geçmişi ya da tecrübesi ne olursa olsun, bienaldeki okullardan birisine katılmaya istekli, keşif ve dönüşüm konusunda zihin açıklığı sergileyebilecek olan kişiler. Bienal, finansal destek sağlanması ve erişimle ilgili diğer meselelerin çözülmesi için gayret gösterecek olsa da başvuranların bu konularda da yaratıcılık sergilemeleri bekleniyor.

Hem “öğreniciler” hem de “okullar” arasında yer almak için yapılacak başvuruların 4. İstanbul Tasarım Bienali’nin inceleyeceği temalardan bir ya da birkaçıyla bağlantı kurması gerekiyor. Okullar Okulu, öğrenmeye tutkuyla yaklaşan ve öğrenme kapasitesi yüksek, öğrenmeye olduğu kadar öğrenmeyi ifade edilebilir bir şeye dönüştürmeye de odaklanan önerilere öncelik tanıyacak.

“OKULLAR" İÇİN AÇIK ÇAĞRI
Bireyler, kolektifler ve kurumlar, uygulama ve sergileme konusunda niyet, uygunluk ve kaynak belirtmeye ve eski veya yeni eğitim modelleri önermeye davet ediliyor. Eğitim modelleri atölye, laboratuvar, ders, üniversite, çevrimiçi ağ, kamp, okul gezisi veya başka farklı şekiller alabilir; ancak "okul" formatında sunulmalıdır. Öneri yalnızca araştırma, yöntembilim, süreç ve okul süresini (bir saatten bir yıla kadar herhangi bir süre olabilir) değil aynı zamanda elde edilmesi beklenen sonuçları da içermelidir. Okullar sabit konumlu, gezici ya da dijital olarak kurgulanabilir. Var olan öğrencileriyle halihazırda kurulu bir okul da, bir grup öğreniciyi bir araya getirmeyi hedefleyen yeni bir oluşum da önerilebilir. Geleneksel pedagojik teorileri ve öğrenci-öğretmen, soru-cevap gibi çift kutuplulukları yıkan ya da yeni bir çerçeveye oturtan, süreci bir sergiyle sonuçlandırabileceğini net bir şekilde gösteren okullara öncelik tanınacaktır.

“ÖĞRENCİLER" İÇİN AÇIK ÇAĞRI
İnsanlar, dijital robotlar ve makineler de dahil olmak üzere her türlü disiplinden öğreniciler okullara katılmaya ve belirli temalara olan ilgilerini belirtmeye davet ediliyor. Öğrenicilerden, çalışmalarından oluşan bir portfolyo, öğrenmek için gerekli tutku ve altyapıya sahip olduklarını gösterecek bir ifade metni ve başvuru formunda bulabilecekleri bir beceri tablosu hazırlamaları bekleniyor. Okullar Okulu, kendileri geliştikçe paylaşma istekleri de artacak, keşfedilecek perspektiflere katkıda bulunacak, heyecan verici öğrenicileri bir araya getirecek.

Başvurular için:
okullarokulu.iksv.org
aschoolofschools.iksv.org
Son başvuru tarihi: 15 Aralık 2017

TEMALAR
Okullar Okulu'nun odaklanacağı sekiz temaya, daha önceki İstanbul Tasarım Bienallerinin araştırmalarından yola çıkarak ve İstanbul'da yürütülen kişisel, deneyimsel ve akademik araştırmalar sonucunda karar verildi. Mümkün olan her konuyu kapsamak gibi bir amacı olmasa da bu temalar, günümüzde dünyanın öğrenilmesinde en yaygın şekilde kullanılan çerçevelerden bazılarını içeriyor. Aşırı bilgi yüklemesi, radikal toplumsal ve iklimsel değişiklikler ve fiziksel ile dijital arasında gitgide artan gerilimin yarattığı güncel şartlar altında, söz konusu bilgi parametrelerinin acilen gözden geçirilmesi gerekiyor.

Ölçüler ve Haritalar
Dijital teknolojilerin yarattığı hipergerçekçilik her yere nüfuz eder hâle geldi. Yine de artık haritanın arazi demek olmadığının her zamankinden daha fazla farkındayız. İstanbul'daki zengin tarihi harita ve ölçüm aletleri arşivlerini başlangıç noktası kabul ederek, çağdaş kentsel mekândaki etkilerin ve tepkilerin yürüme ve performans gibi öznel deneyimlerle, takip ve “büyük veri” türü her şeyi gören teknolojilerle ve artırılmış gerçeklik gibi dijital arayüzler aracılığıyla tekrar incelenmesi ve yeniden değerlendirilmesi mümkün. Gözle görülebilen ve görülemeyen uzamsal bilginin öğrenmedeki rolü nedir? Tasarım bizi çevremizdekilere nasıl bağlar ve onlarla kurduğumuz bağlantıyı nasıl koparır?

Zaman ve Dikkat
Hayatımızın ritmi, hızları her geçen gün artan makineler tarafından dayatılıyor. Beraberinde sahte haberleri, tarihsel unutkanlığı, duygusal kayıtsızlığı ve "hemen şimdi, burada" ruh halinin kaçınılmaz acilliğini getiren dikkat ekonomisi tarafından metalaştırılıyor. Bu çokzamanlılık hâlleri biyoritmimizi ve nefes alışverişimizi verimlilikle, meşguliyetle ve makine öğrenimiyle rekabete sokuyor. Hızı yakalamak ve medyayı tüketmek, artık düşünmekten ve öğrenmekten daha önemli. Çeşitli öğrenme egzersizleri hızlanma, yavaşlama ve kısıtlı zamana yoğunlaştırma gibi deneylere giriştiler. Bilgi yapımında ve enformasyonun soğurulmasında zamanın önemi nedir ve bu, zamanın ve öğrenmenin değerini ne şekilde etkiler?

Akdeniz ve Göç
Jeopolitikada kayma yaşanıyor ve merkezsizleşen dünya, hem benzerliklerin hem de farklılıkların kıymetini bilmeyi öğrenmeyi gerektiriyor. Akdeniz, sosyal, kültürel ve teknolojik bağlantıların karmaşıklığının izini sürebilmek ve öğrenmek için, çoğulluklara, açıklığa, hayrete ve saygıya vurgu yapan bir deney vakası olarak ele alınacak. Üç kıtaya yayılan, yirmiden fazla ülkeyi ve ondan fazla dili barındıran Akdeniz, bir mikroevren ve çağdaş küreselleşmenin ana istasyonlarından biri. Ve göç yoluyla da fiziksel olarak kapladığı bölgenin çok ötesine uzanıyor. Çeşitlilik ve çokkültürlülük konusundaki eleştirileri de göz ardı etmeden, birbirimize nasıl tekrar bağlanabilir ve birbirimizden nasıl yeniden öğrenebiliriz?

Felaketler ve Depremler
Deprem Türkiye üzerinde etkileri şiddetli olmuş, daimi bir dönüştürücü güç. Bu türden radikal dönüşümler, günümüzün hızlanmış zamanlarının ve dünyanın neresine gidilirse gidilsin kesinliği olan tek şeyin değişim olduğu "aşırı şimdiki zaman"ın temel özelliklerinden biri. Böylesi dönüşümler çoğu zaman, bir dahaki sefere neleri farklı yapacağımızı düşünmemize izin vermeyecek kadar ani ve duygusal oluyor. Basitçe hayatta kalabilmenin ötesinde, Whole Earth Catalog [Bütün Dünya Kataloğu] gibi inisiyatifler ya da felaketlere hazırlıksız yakalanmamak üzere çalışan topluluklar, gelecek kuşaklar için bilgileri gözden geçirme ve arşivleme, yeni kimlikler, topluluklar ve yaşama biçimleri yaratma süreçlerinin ayrılmaz bir parçası hâline gelebilirler mi? Felaketler sayesinde kendimizin daha iyi bir sürümüne dönüşebilir miyiz?

Yiyecekler ve Gelenekler
Törenleri, öyküleri, toplumsal düzeni ve değerleriyle kültürün kökenleri çiftçiliğe ve yiyeceklere dayanır. Nasıl davranmamız gerektiğini yiyeceklerin etrafındayken ve onlar sayesinde öğreniriz. Bu neyin sunulduğunun ya da masada neyin paylaşıldığının çok ötesini, tedarik zincirindeki her bir insanın birbiriyle ilişkisini ve çevresel etmenleri, yetiştirmeyi ve hasadı, toprak solucanını ve bakteri topluluklarını, rençperi ve şefi de kapsar. Küresel yiyecek sıkıntısının artmasıyla biliminsanlarının ne olduğu belirsiz her tür besini imal etmeye başlaması, toplumsal bağlantılar kurma, kültürel bilgiyi aktarma ve aidiyet duygusu geliştirme yeteneğimizi nasıl etkileyecek?

Örüntü ve Ritim
Matematikten müziğe, genetikten programcılığa, tekstilden piksellere kadar çok çeşitli tekrarlama mekanizmaları insanlığın en iddialı kazanımlarını yaratmamızı ve öğrenmemizi sağladılar. Buna rağmen çoğunlukla estetiğin aşağı bir biçimi ve öğrenmenin pek makbul olmayan bir yöntemi muamelesi görüyorlar. Doğal çevrimler ve üretim yeteneğine sahip algoritmalardan nefes kesen çekiciliğe ve kamusal kamuflaja kadar uzanan bu tema, örüntü ve ritimlerin teknik, eğitimsel ve sosyal açılardan önemini, öğrenme ve tasarımdaki kullanım biçimlerini konu edinecek. Bir şeyleri yeniden ve yeniden yapmak ne zaman marifetimizi, ne zaman takılıp kalmış olduğumuzu gösterir?

Para ve Sermaye
Kriptoparaların ve geç-kapitalizmin hakim olduğu günümüzde nakit ve onun elden ele geçişi gittikçe daha da nüans kazanıyor ve merkezsizleşiyor. Bu da geleneksel güç hiyerarşilerinin dağılmasına sebep oluyor. Bu bütünüyle insan icadı olan ticaret biçimini nasıl öğrendik ve blockchain gibi, daha önce hiç görmediğimiz kadar incelikli yenilikleri nasıl öğreneceğiz? Diğer yandan bu, var olan ekonomik sistemi tamamen bir kenara atıp alternatif sistemler ve şirketler tasarlamak için bir fırsat da olabilir. Sayısal, fiziksel, hakiki ve hayali parayı ve sermayeyi yeniden öğrenirken, neyin değerli olduğu ve satılabileceği sorusu da geliyor akla: bu bienal, kendimiz, gezegenimiz?

Parçalar ve Cepler
Gerek eski tip kentsel cepler, gerekse son teknoloji ürünü inovasyon istasyonları, uzmanlıklarıyla tarih boyunca çok önemli ilerlemeler ve keşifler doğurdu. Özellikle maker, hacker ve açık kaynak toplulukları, hızlı-yanılma geribildirim döngüleriyle son yıllarda inovasyona büyük katkıda bulundular. Dijital teknoloji; amatörlerle profesyoneller, uzmanlarla kitlesel kaynak bağışları, ihtisaslaşma ve disiplinlerarasılık, mükemmeliyet ve hatalar, çözümler ve evrimleşmeler arasında karşılıklı yeni öğrenme dinamiklerinin gelişmesini sağladı. Tasarım, öğrenmek ve öğrendiğini unutabilmek için eski ile yeni, teknolojik ile kentsel, parça ile cep arasında ihtiyaç duyulan bağlantıyı ve çapraz tozlaşmayı nasıl kolaylaştırabilir? Bu tema, özellikle geçmiş bienallerin katılımcılarını önceki sunumlarını tekrar düşünmeye ve daha da ileri taşımaya davet ediyor.

Etiketler: