Gündelik Fikirler Meydanı

HÜLYA ERTAŞ

2. İstanbul Tasarım Bienali’ni küratör Zoë Ryan, yardımcı küratör Meredith Carruthers; sergi tasarımını yapan Superpool’dan Selva Gürdoğan ve Gregers Tang Thomsen ile grafik tasarım ofisi Project Projects’ten Prem Krishnamurthy ve Adam Michaels ile konuştuk. Bienalin küratöryal seçimlerinden gündelik yaşama dair fikirlere yaptığı vurguya, sergileme tasarımındaki dolaşım senaryosundan geleceğe dönüş filmine gönderme yapan yazı karakterine dek kurgusunu tartıştık. Kişisel, kaynaklar, norm ve standartlar, toplumsal ilişkiler ve yayın bölümlerinden bir seçkiyi de bu tartışmaya eklemleyerek heyecan verici bulduğumuz bienali dergi sayfalarına aktarmaya çalıştık.

HE
HE


Bienal sergisi manifestolar üzerinden geliştirildi fakat sonunda kendisi bir manifestoya dönüştü. Bu anlamda bienalin kendisi ne söylüyor?

ZR
ZR


Bu, yanıtı hiç de kolay olmayan bir soru. Bienal ne söylüyor? Aslında birçok şey. İlettiği tek bir manifesto yok ama temelinde mimarlığın ve tasarımın ne kadar önemli olduğunu ortaya koymasını umuyorum. Sergi, dünyayı anlamamız ve onla etkileşime girmemiz konusunda yardım ediyor, ciddi meseleleri ve zorluklara odaklanıyor ama bir yandan bunu eğlenerek de yapabileceğimizi söylüyor. Tasarımın ne olduğunu ve tasarımın değişime olan etkisini daha geniş bir perspektifte düşünmemiz açısından da yardımcı olduğunu düşünüyorum. Bence tasarımın değişim için aracılık edip edemeyeceğini de araştırıyor. Bienalin strüktüründe belirlediğimiz çerçevesi gevşek olarak çizili her bir bölüm kendi içinde bir şeyleri sorguluyor tabi ki. Çok uzaktaki bir gelecek yerine yakın bir gelecekten, daha çok “şimdi ve burada” olandan alternatifler ve yeni yollar sunuyor.

MC
MC


En başından manifestoya bakıp gelecekteki pozisyonumuzu manifesto ve tasarım bağlamında anlamaya çalıştığımızda, bu hep gündelik yaşam ve gündelik yaşamın politikası bağlamındaydı. Bence bu da bienalin değindiği gerçekten güçlü fikirlerden biri. Ziyaretçilerin sergi boyunca ölçekler ve çeşitli konular arasında kendilerini konumlandırmalarını istedik. Bu nedenle bienal daha büyük, küresel, ulusal ya da kent bağlamındaki bireysel ilişkiler hakkında. Zira evinizdeki davranış motiflerinizin ve aldığınız kararların da bununla ilgisi olabilir. Mesela evinizdeki sebzelerle ne yaptığınızı belirleyen de politik bir karar olabilir.

meredith carruthers, adam michaels, selva gürdoğan, hülya ertaş, gregers tang thomsen, zoë ryan, prem krishnamurthy
SG
SG


Bienalin bütününe baktığımda tanıdık bir şeyler görüyorum ve bu rahat bir his veriyor. Herkes için kendiyle ilişki kurabileceği en azından bir proje var. Mimar ya da tasarımcı olmayan birkaç arkadaşımla bienali gezdik ve onların projelerle kurdukları ilişkiyi görmek güzeldi.

PK Prem Krishnamurthy
PK


Serginin iletişim kurma biçimi de önemli. Bana kalırsa insanların zihninde çoğu zaman cesur ve sert algılanan manifesto fikriyle bilişsel bir mesafe söz konusu. Sergi de aslen manifestodaki bu soruları düşünüyor ve bence bu mesafeyi azaltmaya çalışıyor. Ziyaretçiler kendilerine ne düşünmeleri gerektiğini söyleyen manifestolar beklentisi ile geliyorlar ama bunun yerine ne düşündüklerini soran bir şeyle karşılaşıyorlar.

ZR
ZR


Bu bizim aldığımız bir geri bildirim. İnsanlar sert, öğretici ve ne yapmanız gerektiğini belirten politik bir iş bekliyordu. Meredith ile bunu yapmamak istedik. Geleneksel bir bakışla manifestoların ne yapmamızı ve ne yapmamamızı söylediğini düşünüyoruz. Manifestonun, bienalin sonucundan çok başlangıç öğesi olmasını istedik. Ayrıca projelerin hemen hepsi farklı aşamalarda bu bağlamda. Tamamlanmış düşüncelerden ibaret değiller. Bazıları daha önce üretilmiş projelerin yeniden ele alınmış hali, bazıları bienal için üretildi, bazıları bir fikrin tohumu…

HE
HE


Esasında bienal başvurularında manifesto isteniyordu ama sergide onları görmüyoruz.

ZR
ZR


Sergiler üzerine çalıştığımda didaktik bir iş olmasından kaçınıyorum. Özellikle mimarlık ve tasarım sergileri ne düşünmen ve malzemeyle nasıl etkileşim kurman gerektiği konusunda dikte edici olabiliyor. Sanırım işlerin açık uçlu olmasıyla insanların kendi yorumlarını üretmesi konusunda en başından beri bilinçli bir karar almıştık. Süreci tasarlayan bir süreç mi yoksa işin kendisi mi manifestodur? Pek çok açıdan yorumlanmaya bırakıldı bu sorular.

MC
MC


Bienaldeki manifestolar bugüne ait. Konseptin bir parçası da manifestonun malzemesi ve formunu yeniden düşünmekti. Bu yüzden yazılı bir malzeme olmasındansa tasarımcılar her gün kullandıkları araçlarla manifestolarını ürettiler. Manifestonun bir nesne ya da konuşma olabileceğini varsayarak bienal seçkisi bağlamında bu fikri daha da ileri götürmeye çalıştık. Bizim için manifestolar çoklu bir biçime sahip.

HE
HE


Aslında çoğu proje belli bir yere ait değil. Crafted In İstanbul gibi birkaç örneği dışarda bırakırsak fikirler, daha çok küresel ölçekte işliyor; öte yandan zanaatın azalması da küresel bir olgu. Sadece İstanbul’u kapsayan bir bienal olmaması sanırım en başında aldığınız bir karardı. Bu açıdan bunu İstanbul’da gerçekleşen küresel bir bienal olarak mı okumalıyız?

ZR
ZR


Bence biraz buradan oldukça haberdar bir bienal ortaya koyduk, dünyanın başka bir yerinde yapıyor olsaydık aynı bienali yapacağımızı düşünmüyorum. Gündeme getirdiğimiz konular burada en başta çalışmaya başladığımızda düzenlediğimiz Bizimle Konuşun panel tartışmalarından çıktı. Oldukça bağlamsal ve başka bir yerde aynı şeyi yapacağımız anlamına gelmiyor. İstanbul’un bağlamını göstermek için burayı daha büyük karşılaşmaların içine yerleştirmek istedik. Kendi içimize kapanıp miyop bir perspektifle yaklaşmayı tercih etmedik. İstanbul akış halindeki, küresel sahnede kendini tanımlamaya çalışan bir kent. Buradaki tasarım topluluğu ise bizim için çok önemli ve uluslararası. Pek çok kişi buradan olsa da başka ülkelerde eğitim almış ve birçok araca, yönteme, yaklaşıma sahip bir şekilde geri döndüklerinde bunları bu bağlamda kullanabileceklerini çözmekteler. Bir bakıma bu tasarımcı topluluğunun kendi işlerini ve diğerlerinin nasıl uygulandığını görmesini istedik. Uluslararası bir sahneden bakıldığında aslında Türk projelerine adil davrandığımız görülüyor.

HE
HE


Eğer etiketler okunmazsa işin yerli mi yabancı mı olduğu anlaşılmıyor. Sarraf Galeyan Mekanik’in işini görüp çok beğendikten sonra buradan bir ekibin elinden çıktığını fark ettim ve şaşırdım.

ZR
ZR


Manifesto açısından düşündüğümüzde çok önemli bir projeydi, çünkü manifesto kahramanlar hakkında. Genellikle kahramanlar erkek, beyaz, batılı ve ikonik bireyler olur. O proje, Sputnika’nınkiyle birlikte hem kahraman figürüyle hem de dünya sınıfı fikriyle ilgili. Kitle iletişim araçlarıyla manifestoların nasıl dolaştığı ve yayıldığı da önemliydi. Bu açıdan Twtrate , Twitter’ın manifesto için nasıl kullanılabileceğini araştırması açısından iyiydi. Müelliflik konusunda bölüştürücü bir mekanizması var. Fikrin müellifinin bilinmediği bir ortamda kendi manifestonu üretmek ve insanlara ulaştırmak ne demektir? Tabi bu manifestonun özünde olan bir şey ama dünya hakkındaki düşüncemizin de özünde olmaya başladı.

PK Prem Krishnamurthy
PK


Birkaç kişiyle konuştuğumda ilk bakışta bir projenin Türk bir ekip tarafından mı yabancı bir ekip tarafından mı üretildiğini anlamadıklarını söylediler, bence bu çok önemli bir nokta. Açık çağrıyla ya da siparişle üretilen projeler arasındaki farkın açık uçlu kalması da önemli bulduğum diğer nokta. Sürecin açıklığı aslında bir bakıma kapsayıcı da oldu. Konuştuğum ziyaretçilerden aldığım geri bildirimler bu yöndeydi.

ZR
ZR


Daha önce hiç açık çağrı ile çalışmamıştım. Bienalde açık çağrı düzenledik ve çağrının her yere ulaşması için çok çalıştık. 800’e yakın başvuru oldu ve bunların 55’i bienalde yer buldu. İlginç projeler ürettiğini düşündüğümüz kişileri de açık çağrıya katılmaları için teşvik ettik. Ama açık çağrıyla aslen yabancı bir bölgeye giriyorsunuz. Çünkü hiç tanımadığımız kişi ve ekiplerden de başvuru oldu. Bu nedenle Bizimle Konuşun panelleri oldukça iyi bir deneyimdi.

MC
MC


Yaklaşık 60 genç tasarımcıyı bir araya getirdiğimiz ve iki farklı panel düzenlediğimiz için Bizimle Konuşun seanslarında tasarım ve mimarlık alanında onların önemli ve acil bulduğu meseleleri konuştuk. Benim için çok heyecan vericiydi bu toplantılar. O zaman temayı henüz yazmamıştık ve bazı anahtar kavramları ve meseleleri bu konuşmalarda yakalıyorduk.

ZR
ZR


İlk baştaki konuşmalarımızda manifesto ile çalışmaya karar vermiştik. Ama öte yandan manifestonun bir yankı oluşturup oluşturmayacağını sınayabileceğimiz ve manifestonun burada ne anlama geldiğini kavrayacağımız bir platform olmasını istedik, bu açıdan bu seanslar önemliydi. Bizimle Konuşun toplantıları insanlardan geri bildirim almamız açısından da önemliydi. Ardından çekirdek bir grup oluşturarak bize yardımcı olmalarını sağladık. Yerel ve uluslararası anlamda danışman bir ekibimiz oldu. Manifestoyu anlatan bienal metnini yazdıktan sonra da bizim için önemi olan kişilerle paylaşıp onlardan da cesaret verici geri dönüşler aldık. Biz bu tartışmalara başladığımızda Gezi direnişi son hız devam etmekteydi ve insanlar oldukça duygusaldılar çünkü hayatlarında ilk kez sokağa çıkıyorlardı. Öte yandan manifesto konseptinin tamamen yanlış anlaşılma ihtimali olduğunun da farkındaydık. Bu, ikinci tasarım bienali olması nedeniyle önemliydi ve geniş bir yelpazeye yayılan fikirlerden oluşması gerekiyordu. Çok dar bir tanımının olmasındansa bu şekilde olmasını tercih ettik.

MC
MC


Genç tasarımcılar özellikle ilgi gösterdiler, alternatif yollar için yeni araçlar arıyorlardı. Bence bu, bienalin bizim sunabileceğimizin çok daha ötesine geçmesine yardımcı oldu. Belli bir konuya farklı bakış açılarından yaklaşım olduğunu görüyorsunuz. Açık çağrı olmadan da bienal düzenlenebilirdi ama bu şekilde açık çağrının bize çok yardımı oldu ve yeni fikirlere ulaşmamızı sağladı.

HE
HE


Peki sergi bölümleri nasıl ve hangi aşamada oluştu?

ZR
ZR


Chicago’da pazardaydık ve oradaki fiyat etiketlerinin fotoğraflarını çekiyorduk. Bölümler o zaman aklıma geldi. Temalar, temelde gezinme için birer araç ve projeleri gruplamaya yardımcı oluyor ama tema olmasındansa kategorilerin olmasını istedik. Ayrıca tasarım, doğası gereği bir bakıma pazaryeri ya da laboratuvar gibi. Bütün projelerin asılı olduğu bir duvarımız vardı ve her birine farklı etiketler yapıştırıyorduk. Hangi konuları gündeme getirmiş, sorusu ne, hangi konularla ilişki kurabilir gibi etiketler vardı. Bu yöntem bize çok yardımcı oldu. Birincisi projenin bize sunduğu sorun nedir, ikincisi manifestosu nedir diye sorduk. Aslında çok tanımlı bir sistemimiz yoktu. Bu tür şeyler biraz son anda belirlenen konular çünkü uzunca bir zaman projeleri inceledik.

MC
MC


Birlikte çalıştığımız ekip de oldukça sabırlıydı ve çok yardımcı oldular. Bütün başvuruları inceledik ve açık çağrıda kullandığımız anahtar kavramlar bağlamında etiketledik. Hangi projelerin öne çıktığını böyle bir program çerçevesinde çözümledik, bütün iş sistemliydi.

HE
HE


Bence özellikle genç tasarımcılar için sonuç ürünün bu bienaldeki esas mesele olmaması önemli. Fikirler öne çıkıyor. Havalı görseller ya da iyi tasarlanmış ürünler görmek yerine fikirlerle karşılaşılıyor. Aslında bu açıdan biraz manifesto kavramına ters düşüyor. 20. yüzyılın manifestolarına baktığımızda tamamlanmış ve katılaşmış fikirler görüyoruz ama burada daha akışkan bir manifestonun içindeyiz.

ZR
ZR


Katı çözümler döneminde değiliz. Her şeyin daha akışkan olduğu bir zamandayız.

PK Prem Krishnamurthy
PK


Bu, grafik tasarımda da aynen böyle. Teknoloji ya da sosyal şartlara dayanan eşik noktalarından geçti grafik tasarım ve hegemonyacı olduğu dönemle açıkça seçilebiliyor. Son on yıldır grafik tasarımın geleceğinin açık seçik görülmediğini Adam’la hep konuşuyoruz. Tekrar bazı kurallara dönülebilir ama o kadar çok şey üretildi ki bu çoğullukta ve net olmayan hedeflerde tek bir formül oluşturamıyorsunuz.

AM
AM


Bizim için değerlerimiz, ürettiğimiz işin içine gömülü. Değerler ve çalışma etiği, zaman içinde biriken amaçlarla daha iyi ortaya konabilir, bir dizi katı listeyle ya da alt alta dizilmiş kurallarla değil. Bu kuralcılık, zamanı geçmiş bir fikir. Tarihe bakacak ve mesela Fütürist Manifestonun yazıldığı zamanı düşünecek olursanız onların yeni olarak gördükleri, daha önce hiç böyle bir şey olmadı derkenki hissi çok kuvvetli bir şekilde yansıttıklarını fark edersiniz çünkü o zaman şimdikinden daha az bilgi ve öncekinden gelene dair bilgiye daha zor erişim vardı. Bizse kendimizden önceki her şeye dair bilinçle doluyuz. Bu tarihi bilinçlilik hali iyi bir şey gerçi. Çünkü geçmişte çok güçlü bir şekilde vurgulanan fikirlerin zaman içinde bağlamından koptuğunu ve eskidiğini görünce yıllar içinde bundan öğreniyorsunuz.

GTT Gregers Tang Thomsen
GTT


Bu, aslen bizim şimdiye dek İstanbul’da yaptığımıza benziyor çünkü binalardansa sistemler önermek daha ilgi çekici geliyor. İstanbul’daki alışveriş merkezini ya da yeni bir binayı konuşmak tartışmak o kadar enteresan değil çünkü her dakika bir yenisi çıkıyor. Bunun yerine şehrin gerçekten nasıl çalıştığını ve neyin kaybedildiğini konuşmak daha iyi.

ZR
ZR


Bu, Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil başlığının da etosuydu. Kendinin farkında olan bir nesiliz ve bu yeni ütopik projelerin ya da manifestoların sonuçlarını yeniden gözlemliyoruz. Bence mimarlık ve tasarım kendi sonuçlarına vakıf ve bu her zaman olumlu olmak zorunda değil. Mimarların ve tasarımcıların bu açıdan başa çıkması gereken pek çok konu var. Çevresel yönden, sosyal ve etik açıdan sürdürülebilir olması gerekiyor işlerin. Hem bu sonuçları düşünüp hem de yeniye olan tükenmez istekle mücadele etmek gerekiyor. Mimar ve tasarımcıların bienaldeki işlerinde yaklaşım ve yöntem açısından büyük bir kavrayış ve farkındalık var. Bütün bu disiplinlerin tanımlarını sürekli gündeme getirerek yeniden düşünülmelerini istedik. Artık Uluslararası Stil gibi tek ve baskın bir düşünce hattı yok.

HE
HE


Birlikte yürüttüğünüz işbirliği nasıl ilerledi?

ZR
ZR


Sürecin başından itibaren hep birlikte çalıştık. Bu işi hep kolektif algıladım, normalde bir mimar ya da grafik tasarımcıyla çalıştığımdan daha yakın çalıştık. Türkiye’den bir mimar olmasını kesinlikle istedik. Kaliteli bir yayın olmasını istemiştik ve sonuçta ortaya çıkan grafik tasarım da bunu sağladı. Projeye başladığımızda Meredith ile tanışmıyorduk, ekipten kimseyi tanımıyordum ama hepimiz birbirimize güvendik ve iyi çalıştık.

HE
HE


Sergileme tasarımında Galata Rum Okulu’na yapılan müdahaleyi de konuşalım.

ZR
ZR


Evet, kesinlikle onu da konuşmalıyız. Mimari tasarım kararı dahiyaneydi. Temel olarak binayı dönüştürme kararını aldık ve gösterilen işlerin belki de bizi kendi dünyamıza götürmesini sağladık. Böyle bir tasarım kararı alındığı için dolaşım, binanın bütün mahremiyetini kullanarak oluştu. Farklı katlarda farklı bölümler yer aldı ve bu, bize projelerin çerçevesini kurgulamak ve bir araya getirmek konusunda da yardımcı oldu.

SG
SG


Bu açıdan binanın kendisi çok önemli bir oyuncuydu çünkü kendine ait bazı gerçek problemleri vardı. Örneğin bir asansörü yok, bu nedenle yukarı ulaşmak için merdivenleri kullanmak zorundasınız ve ardından yine merdivenleri kullanarak inmelisiniz. Yani merdivenlerin çok önemli bir gücü vardı. Nasıl bir malzeme kullanacağınıza dair bir his veriyor. Bize göre bu, tasarımdaki çok önemli bir unsurdu ve daha önceki bienalden de Rum Okulu’nu deneyimlemiştik. Onu da düşünerek ortada başa çıkabileceğimiz problemlerin olduğuna karar verdik.

ZR
ZR


Benim endişem dolaşıma yapacağımız müdahalenin acaba çok mu diktatörce bir karar olacağı yönündeydi. Çünkü her kat kendine has özellikleri olan değişik odalara açılıyor ve aslında her kat birbirinin aynı değil.

HE
HE


Ama bence rahat bir dolaşım sunuyor ve sergiyi gezerken insanı yönlendirilmiş de hissettiriyor. Sergi bölümleri ve insanları bir rotayla sergi içinde gezdirme didaktik olmaktan çok küratöryal bir karar bence.

PK Prem Krishnamurthy
PK


Her sistemi bozmanın yolları bulunabilir ayrıca. Bienaldeki dolaşım aslen bir sistem ve binayı organize ediyor. Ama ziyaretçiler bu sistemi bozabiliyor, mesela bannerın altından geçerek bunu aşıyorlar. Manifesto bağlamında düşününce bu durum bana ilginç geliyor. Bu dolaşım bir yandan geçirgen bir sistem. Eğer tam tersi olsaydı başarısız olurdu. Yani ziyaretçilere ya da kullanıcılara o sistemi kırma şansı veren bir yapı olduğundan kurgusu çok daha iyi işliyor.

GTT Gregers Tang Thomsen
GTT


Eğer kestirme yollar tasarlanmasaydı ya da bütün bir duvar konsaydı herkes çok sinirlenirdi diye düşünüyorum.

PK Prem Krishnamurthy
PK


Güçlü bir mimarlık hamlesiyle dolaşımı değiştirmekle birlikte fiziksel varlığı yarı geçirgen olduğu için ferahlık veriyor ve nefes aldırıyor. Ayrıca yüksekliği de oldukça iyi çünkü görüşü kısıtlamıyor ve her zaman diğer tarafı görmene olanak sağlıyor. Bence bu çok önemli çünkü bütün mekanı anlamanıza da yardımcı oluyor.

SG
SG


Ayrıca arka planda merdivenler boyunca yazılı metinleri görüyor olmanız da bir yerde sıkışıp kalmışsınız hissi vermemeye yardımcı oluyor. Herhangi bir yerde olmadığını, fikirlerle çevrili olduğunu hissettiriyor.

ZR
ZR


Öte yandan neyle karşılaşacağın konusunda seninle şakalaştığını da düşünüyorum, bir yandan da sergiye devam etmeni sağlıyor.

HE
HE


Bence normalde fark edebileceğinden daha çok kişiyi görmüş oluyorsun çünkü her zaman bannerın diğer tarafını da gözetliyorsun ve arkadaşlarınla karşılaşıp o sınırda sohbet ediyorsun.

PK Prem Krishnamurthy
PK


Çok doğru! O kadar çok ziyaretçi bannerın iki yakasında durarak sohbet ediyor ki. Harika bence. Tasarlarken düşünmediğiniz şeyler olabiliyor. Beklenmedik ve çok güzel.

ZR
ZR


Okula girdikten sonra ilk anda ne yapacağından emin olamıyorsun, yukarı mı çıkmalıyım avluya mı ilerlemeliyim… Bu yüzden ne yapacağını bilmez bir durumda kalmak yerine banner seni doğal bir şekilde yönlendiriyor.

MC
MC


Ayrıca daha büyük de hissediliyor çünkü banner, bir bakıma okulun katlarını ayırıyor ve daha uzunmuşçasına bir algı doğuyor. Möbius şeridi gibi, “Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil”e öykünerek yapıyı sarıyor.

HE
HE


Bu bienal için tasarladığınız manifesto fikrini vurgulayan grafik tasarım nasıl gelişti?

PK Prem Krishnamurthy
PK


Tarihi bir referansımızın olmasını çok önemsedik. Yani grafik dilin fütürist manifestoya, Wyndham Lewis’in Blast dergisine ya da yirminci yüzyılın başka öncülerine öykünen bir yaklaşımı olmasını istedik. Ama buna biraz hafiflik ve mizah da katmamız gerekiyordu. Diğer ana referansımız ise Back To The Future filminin tipografisi oldu. Orada “back” kelimesi geriye, “future” ise ileriye doğru yatık kullanılıyor. Commercial Type’tan Christian Schwartz ve Paul Barnes ile görüşüp bu font ailesinin özel bir sürümünü yapmalarını istedik. Aslında bu 19. yüzyılda tasarlanmış ve tırnaksız olan Caslon Doric fontu. Biz, farklı açılara eğilen bir font yapmalarını sağladık. Böylece her bir kelime kendi zamansallığına ve geçiciliğine vurgu yapabilecekti.

AM
AM


Başlarda bunun çok programlı olabileceğini düşündük ama sonra fark ettik ki dil zaten yeterince kaygan bir zemin. Bir cümledeki kelimenin yalnızca geçmişe ya da geleceğe gönderme yapacağından emin olamayız. Bu yüzden sistemde bir çeşit ilginç kayma söz konusu ayrıca.

ZR
ZR


Bienalin dilini oluştururken grafik tasarım gerçekten çok yararlıydı. Adam yerde, duvarda, yerleşimde büyük alıntılar kullanmak istedi. Bunun hakkında oldukça uzun süre düşündük. Kimin sesi olmalıydı bu alıntılar? Duvardakiler mimarlara ve tasarımcılara ait alıntılar oldu. Banner üzerindeki yazılar projelerden geliyor ama daha çok küratörlerin ağzından anlatılıyor. Bannerdaki bu yazıların eğlenceli olmasını istedik, çünkü çok hızlı okumanız gerekiyor ve mizahi bir yönü olursa kolay algılanır diye düşündük. İroni de var bu alıntılarda. Hem de bir manifesto raporu gibi de işlev kazanıyor.

PK Prem Krishnamurthy
PK


Bence ilginç olan nokta bir serginin her zaman çoklu bir zamansallığa sahip olması. Ziyaretçiler o sergiye dahil olduktan sonra farklı bir diyalog doğuyor, kendi deneyimleri oluyor. Mekansal olarak deneyimleyip sergiyi anladıktan sonra ise retrospektif bir an oluyor ve sergi kataloğu da işte bu ana denk geliyor. Sergi kataloğu ve diğer dokümanlar projelerin, fikirlerin, metinlerin ne olduğunu anlatıyor. Bu açıdan bienal kataloğunu çok önemli buluyorum.

AM
AM


Ben sonunda ortaya çıkan kataloğun oldukça tatmin edici olduğunu düşünüyorum. Amaçlarımızdan biri sergi kataloğunun ders kitabı gibi bir his vermemesi ve manifestolara dair son bir bildiriymişçesine davranmamasıydı. Çok açık bir şekilde bütün bienalin, bakış açılarının çokluğu hakkında olduğunu düşünüyorum. Sonuç olarak manifesto için bir şeyler söyleyecek çok daha fazla kişi var. Buna rağmen manifestonun ne olduğu sorusu kalıcı olacak. Gerçekten kasıtlı bir şekilde açıklığa sahip ama bir yandan bir nesne olarak informal.

ZR
ZR


Project Projects ile birlikte çalıştığımız için çok şanslıyız. Diğer bienalin kataloglarına ulaşmanın zor olduğunu öğrendik, ayrıca pek çok kişi bienali uzaktan takip etmek zorunda kalıyor. Bu nedenle umarım ki kataloglar işe yarayacak. Öte yandan bienalden farklı konseptlere dair fikirlerin oluşması için de çeşitli metinler topladık. Mesela Esra Akcan’ın yazısı çok iyi. Türkiye’deki manifestoların tarihini anlattı ve bir kısmını derleyerek İngilizce’ye çevirdi. Bizim için bunu vurgulamak da çok önemliydi.

Etiketler:

İlgili İçerikler: