Kendi Büyüttüğümüz Yuva
Berkeley Üniversitesi’nin çevre tasarımı bölümünden yeni mezun olan öğrenciler, Japonya’nın Hokkaido Adası’nda yenilenebilir malzemelerle eğitim yapısı tasarladılar. Geleneksel yapı kabuğu tipolojisiyle oynayan tasarım, açık-kapalı yüzeyler için farklı bir senaryo öneriyor.
- Uluslararası Lixil Tasarla - İnşa Et Yarışması’nı kazanan ve Kendi Büyüttüğümüz Yuva (Nest We Grow) adı verilen tasarım, Hokkaido için yerel sebze - meyvelerin depolandığı ve sonrasında gıdaların ortaklaşa pişirilerek toplumla paylaşıldığı bir kamusal yapı. İki Tayvanlı, iki Çinli ve bir de Amerikalı mezun öğrencinin oluşturduğu mimari ekip, teknik araştırma ve etkileşim süreçlerinden geçerek tasarlamış.
Proje ekibi, öncelikli olarak yapısal elemanları ve malzemeleri araştırarak çalışmalarına başlamış. Süreç ilerledikçe de projenin odağı, üniversitede öğrendikleri ve Berkeley’deki mimari piyasada sıkça kullanılan malzemeleri ve teknikleri Japonya için uyarlayarak bunların etkilerini görmek olmuş. İlk olarak Berkeley’de zaten uygulanan sıkıştırılmış toprak ve saman konstrüksiyon tekniklerini arsada uygulamaya girişmişler. Ardından ahşap strüktür için Amerika’dan aşina oldukları büyük ve ağır kesitler halinde kullanılan ahşap kolon ve kirişler yerine Japonya’ya özgün daha çok sayıda ve küçük boyutta ahşapla değiştirilerek yapı inşa edilmiş. Tasarım ekibi, bu malzemelerin Hokkaido’da yenilenebilir yapı tekniklerine dair farklı bir bakış açısı yaratabileceğini belirtiyor ve bunu önemli bir başarı olarak addediyor.
Kendi Büyüttüğümüz Yuva’nın biçimi, Japonya’daki ormanların dikeyliğini taklit etmiş. Yapının ortasında bulunan çay platformu, ziyaretçilerin ocak çevresinde görsel ve fiziksel olarak deneyimleyebilecekleri bir toplanma alanı oluşturmuş. Yapı içinde yerel gıdaların yetiştirildiği kısımlar, yapının görünümünün zemin üzerinde süzülen bir gıda ormanına benzemesini sağlıyor. Giriş merdiveniyle üzerine çıkılan ve binayı zemin kotunda çerçeveleyen duvar, yapının kendisi için mikro topoğrafya oluşturmanın yanı sıra kuzey-doğu rüzgarını da engelliyor. Cephede bulunan plastik örtüler, bitkiler için gerekli ışığın içeri girmesine yardımcı olurken soğuk aylarda da iç mekanın ısısını ayarlıyor. Cephede yer alan kayar panellerse hava dolaşımını düzenliyor. Dış çevreyle içerinin etkileşimini artıran bu hareketli cephe elemanları, iki bölge arasında tampon yaratmak için kapatılabiliyor. Sürdürülebilir tasarım ilkeleriyle planlanan yapının çatısı, yağmur ve eriyen kar suyunu toplayarak beton duvardaki bitkilere iletiyor.
Yapının programı, gıdaların yetiştirilme, toplanma, depolanma, pişirilme ve kompost oluşturma süreçlerine göre belirlenmiş. Topluluğun her bir üyesi, yapıdaki öğrenme ve bir araya gelme işlevlerinin korunması için sürecin bütün adımlarını tamamlamaya çalışıyor.
İlgili İçerikler:
-
Dünyanın En Yüksek Ahşap Binası Perth'te İnşa Edilecek
-
Arch for M.E.: Akdeniz Ekolojisinde Mimarlık ve Sürdürülebilirlik
-
Kamusallık ile Mekân Oluşturma Ustalığı
"Mimarlık sanat mı yoksa mühendislik midir?" sorusu sık sık tartışma yaratan bir konudur. En kestirmeden mimarlığın her iki alanda da etkili bir meslek olduğu çıkarımı tartışmayı dengeleyen bir sonuç olarak hâkim görüş kazanır. Ancak...
-
NEST
-
Toplu Konuta Sosyal Yaklaşım
-
Yeditepe Üniversitesi “Sürdürülebilir İç Mekân Çalışmaları” Programı’na Başvurular Başladı
-
Daha Sağlıklı ve Yeşil Bir Şehir için Gelecek Vizyonu
1 Kasım 2021 tarihinde Archi Design Timber Talks Serisi kapsamında Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nde düzenlenen toplantının ardından; etkinliğin konuğu Kevin P. Flanagan; Demet Sürücü ve Melek Elif Somer’in ahşap yapıların, kentlerin geleceğindeki yeri hakkındaki sorularını yanıtladı.
-
Córdoba'da Bir Sığınak