Metropolde İnfrastrüktürün Peyzaj Değeri

SEDA KURT ŞENGÜN

Kurgusal bir içeriğin düzeni olarak tarif edilebilen strüktür; yapmaktan gelen yapı kelimesinin gelişigüzel bir nesne olmadığını, kavramsal ve teknik bir özveriyi içermesi gerektiğini, yapının veya yapılaşma üzerine olan genel algının sadece kütlesel olmadığını hatırlatıyor.

Altyapı kavramıysa Türkiye’de üstyapıların, alt koordinasyonlarına ait bağlantıların düzenleriyle ilgili mühendislik disiplinlerince kullanılan genel bir terim.

Köprüler, viyadükler, otoyollar, yollar, toplu taşıma sistemleri, teleferikler, demiryolları gibi ulaştırma altyapı sistemleri ve bu sistemler ile ilişkilendirilen endüstri yapılarının tümünü içeren infrastrüktür kavramı ise uluslararası literatürde yerini almış olan daha kapsamlı bir terminolojiyi içeriyor. Dolayısıyla ülkemizde de altyapı sistemleri ve endüstri yapılarına ait türlü kavram, fayda ve morfolojik değer, infrastrüktür peyzajı başlığı altına yerleşebilir durumda.

Kaynağını kırsaldan alan ve buna rağmen, yeryüzü kaynaklarına her metropolde olduğu gibi yapılaşma ve yapılaşmaya hızla eklemlenen otoyollarla ilerleyen İstanbul metropolünde infrastrüktürler ile ortaya çıkan ara yüzeylerin tektonik ve pragmatik biçimlenişleri üzerine düşünmek gerekiyor. Metropol, gündelik yaşama ait değişen parametrelerin akıcılığı sayesinde bir bütün olarak varoluyor ancak böyle bir varoluş, İstanbul gibi mega bir kentte özellikle refüj alanlarında yerel yönetim işaretleri nedeniyle gittikçe statikleştiriliyor.

İstanbul’un sayılı parkları, bahçeleri olarak bahsedilen refüj alanlarında, asgari bir metropol akıcılığını dahi estetik olarak çağrıştırmayan; işlevsiz, metaforik bir algı tutarlılığına ulaşamayan işaretlerin türlü türlü kompozisyonları görülüyor. İstanbul’da infrastrüktür peyzajında olması beklenen tasarımdan nasibini almış hiçbir mühendislik ürünüyle karşılaşılmıyor. Halbuki yerel yönetimlerden motorlu araç kullanıcılarının hareketli algısını paralize eden statik ve görece estetik imgeler yerine; topoğrafya hareketliliğiyle hareketlinin bakış noktaları ve açılarına göre mühendislik katkısıyla tasarlanan strüktürel peyzajlar beklenebilir. Yalnızca İstanbul’da değil, Türkiye yerel yönetimlerince tartışılması önemli olan mesele; altyapı strüktürlerinin tektoniği ve topoğrafyanın tasarım sayesinde geliştirilen teknik bilgi ile planlı bir biçimde eşleştirilebileceği ve ancak bu sayede kentler için estetik ihtiyacı da gideren sürdürülebilir bir faydadan bahsedilebileceğidir.

akustik panel uygulaması, gran via de les corts catalanes, barselona,xavier babarro)
akustik panel uygulaması, gran via de les corts catalanes, barselona (fotoğraflar: xavier babarro)
kesit
viyana çevre yolu projesi, viyana (fotoğraf: pez hejduk)
diyagram

Ülkemiz kent yönetimlerinin yaya odaklı ve motorsuz araçları artırmaya yönelik teşvik içeren uygulama biçimleri, sokak infrastrüktürünü ve mikro peyzaj müdahalelerini hızla geliştirmeleri gerektiği konusuysa refüj imgeleri varlığında daha uzun süreler gölgede kalacak bir diğer gerçek.

Barselona yönetiminin talebiyle mimarlık grubu EMBT’nin 2.5 kilometre boyunca Gran Via de les Corts Catalanes için uygulanan ve 2006’da kullanıma açılan gürültü bariyerleri ve yaya kullanım alanı tasarımı, infrastrüktür peyzajı bağlamında alternatif bir örnek oluşturuyor. Araç ve yaya trafiğini yeni bir düşey topoğrafya tanımlayarak ayıran bariyerler, 2.5 metre yüksekliğinde ve farklı filtrelerle estetize edilmiş pencerelere sahip. Modüller 10 ile 50 cm arasında akustik parametrelere göre değişen kalınlıklarda kalıp olarak kullanılan GRC panellerinden oluşuyor. Diğer yaya peyzaj alanlarında ise akustik bariyerlerin etkisini arttırmak amacıyla bitkilendirme yapılmış. Çeşitlenmeyen yer örtücüler ve ağaç türü olarak yalnızca kavak populasyonu tercih edilmiş. Böylelikle durağan ulaşım hattı topoğrafyasına yeni bir strüktürün tektonik ve işlevsel katkısı disiplinler arası bir çalışma ile kente servis edilmiş oluyor.

Diğer bir örnek ise Anna Detzlhofer ve Max Rieder’in tasarladığı ve uyguladığı bir yarışma projesinin sonucu olarak 2005’de gerçekleştirilen Viyana çevre yolu projesi. 16 kilometre boyunca yol ve topoğrafyanın birbiri içerisine geçişleri ve bakış perspektifleri, tasarım girdileri olarak kullanılmış. Gürültü bariyeri işlevi de düşünülerek yeniden düzenlenen topoğrafya, araç kullanıcılarının arazideki monotonlaşan dikkatini toparlamakla ilgili bir ideal üzerinden estetize edilmiş, tariflenen yeni topoğrafya üzerindeki doğal habitat korunarak vurgulanması istenilen bölgelere tek tür olarak bitki ilaveleri yapılmış.

Tasarım ve mühendislik disiplinlerinin bir aradalığı ve bu beraberlikten yararlanmak isteyen yerel yönetimler düzeyindeki müşterilerin olabilmesi ile uygulanabilmiş her iki proje, kentlinin gündelik yaşamına işlevsel ve estetik değerler üreten infrastrüktür peyzajını temsil ediyorlar. İstanbul’un da benzer örneklerle anılması ve yerel yönetimlerin disiplinlerarası bağımsız ekiplerle birlikte bilimsel ve pratik değerler üreten çözümleri kamuoyu ile paylaşmaları, tasarım alanının bilgi ve görgüsü ile ele alabilmeleri için hala geç değil.

Etiketler: