Üçüncü Dalga Kahve Dükkanı

Kerim Kürkçü’nün tasarladığı şarküteri Kafe Manuel, Cihangir’de uzun ince bir ekmek fırınının dönüştürülmesiyle tasarlanmış. Manuel, el yordamı, eskilik ve hafıza üzerine bir mekan.

Her şey vitrininde kahve olan bir “deli” yaratmak fikrinden başladı. İşveren Altan Kelleci ve ortağı Ozan İlhan ile Manuel Deli & Coffee'nin kurumsal kimlik, grafik ve hatta kendi kahve harmanları için gerçekleştirilen kahve tadımına (cupping) kadar birlikte çalıştık. Hem şarküteri hem de kahve bölümünde birçok şeyin elle yapılmasına ithafen marka ismi “Manuel” olarak belirlendikten sonra Altan Bey, projenin çıkış noktası olarak Londra ve New York'tan dünyaya yayılan üçüncü dalga kahve akımını gösterdi. Ana hedef, mekanın önce yerleştiği sokak, daha sonra büyüyerek civarı ve mahallesi ile ilişki içinde olmasıydı. Bu ilişki organik olabildiği kadar inorganik ve hatta hafızayla da ilişkili olmalıydı. Manuel’in, açıldığı anda bile sanki yıllardır oradaymış, mahallelinin kullanımındaymış gibi hissedilmesi yani bir miktar eskimiş algılanması gerekiyordu. İşin zor kısmı da buradaydı; bir mimar tarafından tasarlanmış olmasına rağmen sanki yıllar içinde el yordamıyla (manuel) oluşturulmuş hissi yaratmak. Bu nedenle Cihangir Caddesi’nde yer alan mekanın bir önceki işlevi olan ekmek fırınından kalan mermer duvarlarını olduğu gibi koruyarak hafızayı güçlendirmeye yarayacak detayları ortaya çıkardık. Ayrıca antika ve bit pazarlarından farklı dönemlere ait dekoratif nesneler seçtik, yurtiçi ve yurtdışından zanaatkarların tasarım ürünlerini toparladık. Hem bu nesnelerin yardımıyla hem de iç mekan uygulamasında bilinçli olarak gerçekleştirilen çeşitli hatalarla yıllara yayılmış bir tasarım süreci algısı ve henüz bitmemiş, “daha üzerine eklenebilecekler var” hissi veren bir tasarım altlığı oluşturmuş olduk.

fotoğraflar: esin barutçu

Bir şarküterinin vitrini olarak kahveyi kullanmak fikrinden yola çıkarak oluşturulan yerleşim planı, mekanın boyu eninden çok daha fazla olduğu için bir istasyon bar olarak şekillendi. Misafirleri önce kahve konseptiyle karşılaşıyor, daha sonra şarküteri bölümüne geçiş sağlanıyor. Mekanın çeperlerini bir yeşil ekran (green screen) olarak ele alıp üzerine eklenecek tüm işlevleri altyapılarıyla göstermeye çalıştık. Böylece belirli bir inşaat hiyerarşisi gütmeden katman katman eklemlenmiş bir bütün hissi yaratabildik. Bunun uzantısı olarak elektrik ve mekanik projeye ait elemanlar saklanmadan gözler önüne serilirken aydınlatma armatürleri de bu elemanlara eklemlendi. Tavanda belirli noktalardan çıkarak ışınsal olarak dağılan kablolar, ihtiyaç duyulan yerlerden sarkıtılabiliyor. Manuel’in kurumsal kimlik çalışmalarında belirlediğimiz hakim renklerinden yola çıkarak aydınlatma armatürleri ve elektrik prizlerine giden kablo renklerini birbirinden ayrıştırdık. Kesme metal ışıklı harfler ve neon yazılar gibi güncel akımlarla geçmişten gelen bazı klişeleri birlikte kullandık. Aynı şekilde yumuşak yüzeylerde zikzak motifli ya da kadife kumaş kullanılıp, sert yüzeylerde doğrusal çizgilerden oluşan ahşap elemanlar kullandık.

İç mekanın hareketli mobilyaları ise mekana özel tasarlandı. Giriş önünde duran üçüncü dalga kahvecilerin olmazsa olmazı bank ve masaları İstanbul’un hamallarından esinlenerek tasarladık. Hamalların bedenleri, metal ayaklarla taşıdıkları yükler ise ahşapla vurgulandı. Duvarda sabit durmak yerine bar ve masa üzerine tavandan sarkan sarı kablolu elektrik prizleri, günümüzün vazgeçilmezleri olan telefon şarj aletini ve telefonunu yanından ayırmayan müdavimler için düşünülmüş detaylardan biri.

Etiketler: