Üretken Kent İstanbul 2013

NİLÜFER KOZİKOĞLU

Mimarlık Eğitiminde Küresel Stratejiler

Her geçen gün özgün uluslararası eğitim kurumlarının dünya çapında şubeleştiklerine, yaz okulu, atölye gibi araçlarla farklı ülkelerde etkinlik gösterdiklerine tanık oluyoruz. 1990’ların küreselleşme hareketinin bir uzantısı olan bu durum mimarlık eğitiminin de gelişen iletişim teknolojileriyle, rekabete dayalı bir ortamda sürdürülebilir marka yaratma çabasının bir yansıması.

Katalunya İleri Mimarlık Enstitüsü (Institute for Advanced Architecture of Catalonia - IACC) güncel mimari tasarım ve üretim teknolojileri üzerine Barselona’da eğitim veren bir kurum. Öğrencilerinin tamamı uluslararası olan enstitünün iki yüksek lisans programı var. Yarışmalar ve birebir prototipleme atölyeleriyle beslediği araştırma ve eğitim programlarıyla mimarlık sahnesinde özel eğitim kuruluşları arasında özgün yerini almış; Actar Yayıncılık’la birlikte 2004’ten beri mimarlık ve kentleşme üzerine yayınlar yapıyor. IAAC’ın küresel yazokulunu (IGSS) benzerlerinden ayıran özellikler şunlar: Birincisi, yeni kentleşme ölçütleri üzerine güncel tartışma alanlarına ve güncel tasarım teknolojileri ve araştırma başlıklarına her kentten kendine özgü yanıt getirmesini hedefliyor. İkincisi, farklı kentlerde eşzamanlı düzenleniyor. Geçtiğimiz yaz Barselona ve İstanbul’un yanı sıra Mumbai, New York, Mexico, Tahran’da gerçekleştirildi. Eşzamanlı yürütülmesinde amaç çevrimiçi paylaşım sağlanabilmesi… Yazokulu boyunca internet konferans sistemiyle sürekli bağlantı sağlanıyor; seminerler, eğitimler ve proje sunumları paylaşılıyor. İstanbul stüdyosunda canlı Webex bağlantısı ile Barselona’dan yayınlanan eğitimler izlendi, proje oturumları yayınlandı.

IGSS programı küresel merkezlerdeki ortak başlıkları araştırarak dağıtık kolektif bilgi ve hareket ağı oluşturmayı hedefliyor. Bu benzer gündemlere farklı konumlardan gelen senkronize ve asenkronize araştırmaların genel çerçevesi şöyle: kentlerde teknolojik, ekonomik, sosyal değişikliklere bina ve vücutlarımızda dramatik değişiklikler eklendiğinde “yaşam alanları nasıl şekillenecek?” sorusuna yeni üretim olanakları, kentlerde yeşil gündem, enerji üretim fırsatları ve bilgi teknolojilerindeki gelişmeleri değerlendirerek yanıt aramak.

İlk İstanbul Ayağı

Bu yıl İstanbul da IAAC Küresel Yazokulu konumlarına eklendi. Yazokulunun İstanbul seansları sayısal ve materyal ağ ve dinamik sistem düzenleri üzerine bir araştırma girişimi olan SayaSaya tarafından İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde gerçekleştirildi. IAAC yazokullarının ana ekseninde her ölçekteki habitatlara ilişkin araştırmalar yatıyor. Her yıl yeni bir temayla yola çıkılıyor. Farklı konumlardan bu temaya kendi yanıtlarını vermeleri kendi gündemlerini oluşturmaları bekleniyor. 2013’te küresel tema Üretken Kentler’di. Özet çağrısında akıllı kentler, bilgi değiş-tokuşu, kentsel tarım, yosun tarlaları, üretken cephe sistemleri, sayısal üretim, çoklu ölçeklilik anahtar kelimeleriyle anons edildi.

Üretken kent ile “kendi kendine yeten” habitatların oluşumu için temel olan enerji, yiyecek ve nesnelerin, özetle ana ihtiyaçların üretimidir. Dünya nüfusu giderek kentlerde yaşıyor, yani bu temel ihtiyaçların tipik olarak üretildiği merkezlerden uzakta. Yazokulu bu kopukluğa dikkat çekip kentte bu üretimler için olabilecek fırsatları tartışmaya yönelikti. Her yazokulunda olduğu gibi bu kez de ortak gündemin her farklı yereldeki özgün ekonomik, biyolojik ve sosyal faktörleri ile evrildiğini çok ölçekli ve çok alanlı bir yaklaşımla araştırmaya açılmasıydı.

Sayasaya İstanbul kendi gündeminin ana fikrini Altyapı - Ağyapı eksenine oturttu. Bu, çevresel/bölgesel ölçekte ağlar ve sistemik düşünce üzerine, tektonik ölçekteyse endüstrileşmiş malzeme ve kentsel ekin ile örgün materyal sistemleri üzerine yoğunlaşıyor. İstanbul gibi devinimi yüksek, hızlı büyüyen kentlerde üretkenlik, tüketim ürünlerinin verimli imalatını ya da mahsul verimliliğini düşündürdüğü gibi bir yandan da bilgi üretkenliğini çağrıştırıyor. Akıllı kent önermesinde bilginin üretimi, dolaşımı ve paylaşımı önem kazanıyor. Tüketim ürünlerinin dağıtımı makro ölçekte bir altyapısal düzen gerektirirken, ekin düzenleri bölgesel altyapı gereklerini öncüller. Proje ölçeği altyapı ağı olarak tanımlanarak mikro ölçekte yerel veriye tepkimeli zaman/mekan etkileşimi içeren yerleştirmeler serisinin bölge boyunca farklı halleri ile çoğaltılmasıyla makro ölçekte kentsel “akıllılık” örgütlenir.

Bu çerçevede projelerin veriye hassasiyetinin tanımlanması, altyapının dışlaştırılarak mekansal kurguyu düzenleyen bileşene dönüşmesi, kullanıcı ve çevreyle etkileşimin arayüzlerinin tasarlanması gibi başlıklara yanıt vermesi planlandı. Yazokulu hazırlıkları için Ayazağa yerleşkesinde Arduino alıcıları yerleştirilip mikro-iklim verisi toplandı, bu verilerin görselleştirilmesi ve veriyle tasarım üzerine çalıştaylar düzenlendi, yazokulu öncesinde Gamze Gündüz, Deniz Tümerdem ve Metin Şahin tarafından üç günlük yoğun Rhinoceros, Grasshopper ve eklentilerinin kursu verildi.

Yazokulu sırasında bir yandan Barselona ile kurulan çevrimiçi bağlantıyla benzeri kursların yayını yapıldı, bir yandan da günlük seminerlerde Ahmet Kutsi Nircan’dan çizge teorisi ve ağ hesaplamaları üzerine, Pelin Dursun’dan mekan sentaksı, Burcu Biçer’den ponik sistemler, Tomek Jaskiewicz’den sistemik tasarım üzerine bilgiler alındı. Alternatif ekin sitemlerinden yosun tarlaları üzerine bir mini deney gerçekleştirildi, Arduino düzeneklerle ses ve ışığa hassas pistonla hareketlendirilen hortum örgüler denendi. Yazokulu ürünü olarak ağyapı-altyapı temasını irdeleyen iki proje Act-in ve Mutua-supra ile İTÜ Ayazağa kampüsü için bisiklet güzergahına eklemlenen ağyapı yerleştirmeleri tasarlandı. Yazokulu deneylerinin ardından araştırma kadrosu, fiziksel etütleri sürdürdü. Bu deneyler Art-üretimler adıyla 2013 Uluslararası Mimarlık Bienali kapsamında Antalya Mimarlar Odası’nda sergilendi. Yerleştirmeler bugünün kentsel mimari dilini oluşturan ve endüstrileşmiş altyapı ya da üretim süreci ürünleriyle pistonları, elektronik devreleri, bitki ve kimyasalları yapısal bileşenler olarak ele alan deneylerdi.

Altyapı - Ağyapı: Yeni Mimari Ölçek

Araştırmanın çerçevesi, üniversitenin kentteki yerleşkeler ağı gibi aynı anda farklı noktalarda varolan ilişkili parçalardan oluşan bütününün tasarımıdır. Kentin kaordik yapısına bağlanıp onunla sistemik bir tınlaşım içinde olan bu yapı, altyapısal birçokluktur. Hem “jenerik” hem de biricikleşme potansiyelleri barındırır. Aynı anda hem makrodur hem de bütünden kopuk davranabilir. Bu bir “ağyapı” modelidir.

Projeler tek bir işleve bağlı değilse de bisiklet istasyonlarından buluşma noktalarına dönüşebilen, birbiriyle ilintisinin tasarımı kendisinin tasarımına eşdeğer birimlerden oluşuyor. Tektonik varlığı kadar sosyal etkisinin de irdeleneceği davranışlara sahip birçok noktada belirecek istasyonlardan meydana geliyor. Bir tarladır, bir enerji merkezidir, bir saçaktır. Hepsi de mekansal potansiyeli, iletişim potansiyelleri, konumda belirme ve yok olma şartlarının tayini ile başlayan birer tasarım düzeni.

Ayazağa yerleşkesi boyutu, kapsamlı ve çeşitli kullanımları ile “akıllı yerleşke” kıstaslarına yönelik kentsel girişim için fırsatlara sahip. Amaç dağıtık mekan/zaman yerleştirmeleri ile bisiklet paylaşımı gibi doğrudan işlevsel amaçların yanı sıra farklı bölümlerden öğrenci, akademisyen ve kentlinin etkileşimi ve komşularla ve kentin kalanı ile bütünleşme, sürdürülebilir enerji kullanımı ve büyüme-çevre etkisi gibi başlıklara yönelik olasılıkların açığa çıkarılmasıdır.

İnsanoğlu doğada bulduğu özdeğin içsel özelliklerini örme/desteleme gibi deneysel operasyonlarla mevcut kalitelerinden daha aşkın davranışlara dönüştüren metotlar geliştirdi. Bu güç birliği “özdeksel sistem” ibaresi ile ifade edilebilir. Kentsel alanın kendine özgü işlenmiş ve üretilmiş materyalleri de benzer bir sistematik deney sürecine gebe. Dahası gömülü teknolojiler ile bir seviye daha sistemik çevre kurabilmek sözkonusu. Algılayıcılar ve dinamik bileşenler ile performansı artırılan altyapı hem strüktürün hem de mekanın sentetik parçası haline gelir. Mekanik, elektronik ve organik “canlılık” tektoniğin inorganik materyaline bileşik hale gelmiştir. Servo ve benzeri motorlar, tetikleyiciler ve bitkiler yapısal kurgunun ayrılmaz parçaları artık. Böyleyken amaç endüstriyel/bitkisel/teknoloji gömülü materyallerle yapısal başta olmak üzere davranış deneyleri yapmak ve mekan/zaman fırsatlarını araştırmak.


Act+In

Gamze Gündüz, Deniz Tümerdem

“Ağaç/lar” insanların birçok sebeple (politik, romantik, rekreasyonel, dinlenme, kutlama vb.) toplandığı kesişim noktalarını oluşturur. Proje, ağaç analojisinde organik (canlı) çevresiyle etkileşimli bir buluşma(lar) noktası anlatıyor. Gezi Parkı hareketi, bir alanın farklı işlevlere göre yeniden tasarlanma olasılıklarını göstermesiyle tasarım sürecini etkileyen bir ilham kaynağıdır. Act+in modelinde, mekana dayatılmış bir takım işlevlerin yerini, kullanıcının özgürce mekanla kurduğu ilişkiye bağlı olarak yükleyebileceği işlevlere ve gereksinimlere göre gelişmeye açık bir yaklaşım alıyor.

Act+in’de, kent içindeki ağ yapı benzeri, çok merkezli bir ağ modeli benimsendi ve düğüm noktaları arasındaki etkileşim artırılırken, zayıf düğümleri de canlandırmak hedeflendi. Kentte fiziksel üstyapının yanında dijital ağların, insanlar için yeni sosyalleşme alanları olmasından yola çıkılarak “buluşma” kavramı güncel haliyle yorumlandı.

Projenin amacı, kullanıcılara esnek bir mekan tanımıyla farklı işlev olasılıkları tanımlarken, “ağın” bir düğüm noktası olarak tasarlanan birimlerinin, birbiri ile iletişimi ile bilgi paylaşımına ve etkileşime olanak vermesidir.

Üretken kentler başlığı altında, İTÜ Ayazağa yerleşkesi bir kent örneklemi olarak ele alındı. Proje yerleşkenin farklı özelliklere sahip noktalarında konumlandırılacak “merkezler” ile tüm alanı etkileyecek bir ağ yapı. Esnek işlevler ile tanımlanmış bu merkezler kullanıcılara, bisiklet istasyonları, bekleme, yeme, içme, okuma vb. gibi olanaklar sunmanın yanı sıra eylem halinde olmaya, Act+in kalitesiyle yeni işlevlere de açıktır.

Merkezlerin her birinin güncel pozisyonunun bir diğerinin davranışını etkilemesiyle oluşan fiziksel etkileşimi, dijital etkileşimi sağlayan bir aplikasyon önerisi tamamlıyor. Aplikasyonun amacı kullanıcıların mekana sanal olarak da katılabilmesine ve deneyimlerini sosyal ağlarda paylaşabilmesine olanak vererek yerleşkede sosyal canlılığa katkıda bulunmak. Uygulama hem bir oyun hem de bir izleme alanı; kullanıcı merkezlerin kendi arayüzleriyle doğrudan “temasta” bulunabiliyor ve orda fiziksel ve sanal olarak bir buluşma gerçekleşiyor.

Act+in ağının konuşlanma noktaları mekan sentaksı ve altyapı/kullanıcı verilerinin haritalanmasıyla belirlendi. Yerleşkenin link servisi üzerinde, kafeterya ve kütüphane gibi gün boyu kesintisiz dolaşım hattına eklemlenecek bir merkez. Dahası, ısıtma merkezine yakın ve fakültelerden birine hitap eden kullanıcı sıklığı ve sayısına göre biçimlenen bir bisiklet istasyonu da bütünün parçası. Bu merkezlerin yüzleri entegre dijital algılayıcılarla yağmur, güneş ve rüzgar gibi çevresel etkenlerle hareketlenen mekanik arayüz düzenleriyle “akıllı” yüzeyler.

Proje grubu örgü gibi temel kurma yöntemlerinin potansiyellerini dijital olanaklarla geliştirmeye yönelik yüzey sisteminin farklı koşullara cevap verebilmesini sağlayacak esnek örgü modellerini etüt etti ve sistemin, farklı davranışlarını içerisinde barındıran bir organizma gibi çalışması amaçladı.

Proje Grubu: Melih Gençer, Kumar Pallavi, Bülent Onur Turan

MutuaSupra

Cemal Koray Bingöl

Mutua-Supra projesi ismini, altyapıyı üstyapıya taşıyarak karşılıklı ilişki kurmaktan alıyor; İTÜ Ayazağa yerleşkesinde atıl ya da mekansal potansiyelini kullanılamayan alanları, yerleşke içi bisiklet kullanımı ve çevresel duyarlılığı artıracak yeşil bir üstyapı sistemiyle aktive etmeyi, sosyalleşme alanlarına dönüştürmeyi amaçlıyor.

200 hektara yakın yerleşkede iç ulaşım servisle sağlanıyor, servisle ulaşılabilen noktalar daha da yoğunlaşabiliyor ancak bu rotaların dışında kalan alanlardaki mekansal potansiyeller harcanıyor. Paylaşımlı bisiklet düzeniyle ulaşılabilirlik artırılabilirken, araç trafiğinde azalma ve kullanıcıların çevrelerine yönelik duyarlılıklarını da arttırma sağlanabilir. İnternet arayüzü ile bisiklet kullanıcılarının etkileşiminin sağlanması ve bir sosyal ağa dönüşmesi mümkün. Bu uygulama, bisikletin üzerinde yer alan güneş pillerinde enerji toplanmasını takip ediyor ve kullanıcının sanal profilinde puana dönüştürüyor.

Yerleşkenin kendi kendine yeterliliğini örgütlemek için alg tarlaları tasarlandı. Yerleşkenin tamamına yayılmış örülü hortum sistemleri yerleştirildi. Bisiklet paylaşım noktaları olarak kurgulanan bu sistemi oluşturan dört adet altyapı sistemi örümle bütünleştirildi: elektrik, su, karbondioksit ve biyoluminesan alg. Sistem, yapı stokuna bağlanarak havalandırma sistemlerinin atığı olan karbondioksiti ve suyu, özel aydınlatma yapabilecek biyoluminesan algleri beslemede kullanıyor. Elektrik hattına bağlanarak da akıllı telefon uygulamasında kazanılan enerji, sisteme geri besleniyor ve hortumlardaki su, karbondioksit ve alglerin devinimini sağlıyor. Böylelikle bisiklet kullanıcıları, yerleşke içindeki karbon salım miktarını azaltırken, alg sistemine de yaşam desteği sağlıyor.

Bisiklet kullanımıyla oluşacak yeni rotalar üzerine ve atıl mekanlara yerleştirilecek alg sisteminin üzerinde yer alan piston kolları ile alg sisteminin örümü, kullanıcılar tarafından değiştirilebiliyor ve kentsel mobilya haline getirilebiliyor. Gün batımından sonra titreşim ile canlanan biyoluminesan algin ışığı ile ortam aydınlatılabiliyor ve bu sayede kampüs içinde yeni sosyal mekanlar oluşabiliyor.

Proje Grubu: Irmak Kalkan, Sharon Josceline

Etiketler:

İlgili İçerikler: