Yapay Zekâ ve İnsan: Tasarım Dünyasında Yeni Perspektifler

DERYA KARADAĞ

EN

“Yapay zekâ işlerimizi elimizden alacak mı? Toplumlar ve eğitim sistemleri bu hızlı değişime ayak uydurabilecek mi? Veri güvenliği ve kişisel mahremiyet nasıl korunacak? Yapay zekânın insan yaratıcılığı üzerindeki etkileri neler olacak? İklim kriziyle mücadelede nasıl bir rol oynayabilir?”

İnsanlık, her yeni teknolojiyle karşılaştığında benzer korkular yaşamıştır. Sanayi devrimi, internet ve otomasyon süreçlerinde olduğu gibi, yapay zekâ da başlangıçta belirsizlik ve endişe yaratıyor. Ancak, bu yeni araçların yaratıcısı ve onlarla ne yapacağına karar verecek olan biziz. Örneğin, sanayi devrimi sırasında makineler iş gücünü değiştirmiştir, bu da yeni mesleklerin ortaya çıkmasına yol açmıştır.

İnsan türü, kendi sorumluluklarını başkalarına (canlı - cansız) yüklemeye meyillidir. Ancak etik sorumluluğun tamamen bizde olduğu yapay zekâ algoritmalarına ve modellerine yüklenecek suçları şimdiden reddetmeli ve sorumluluktan kaçmamalıyız. Korkularımızı ve felaket senaryolarını bir kenara bırakarak, hangi sorunu ya da mimarlık disiplinindeki hangi tasarım problemini çözmek için yapay zekânın potansiyelini kullanabileceğimizi düşünmeliyiz. Teknoloji, onunla nasıl etkileşime geçtiğimize bağlı olarak şekillenir.

Yapay zekâ, son yıllarda hızla popülerleşen bir konu ve bu ilgiyi fazlasıyla hak ediyor. Aslında, bu teknolojiyi hali hazırda kullanıyoruz. Uzman sistemler, belirli alanlarda uzmanlaşmış bilgi tabanlarını kullanarak karmaşık sorunları çözebilen yazılımlar, hayatımızın bir parçası haline geldi. Alexa ve Siri gibi örnekler, uzman sistemler kategorisinde yer alırken, modern dil işleme ve makine öğrenimi gibi gelişmiş yapay zekâ sistemlerini de içeriyor.

Tasarımcıların bu alana olan ilgisi, genel yapay zekâ (AGI) ve yaratıcı yapay zekânın (Generative AI) daha güçlü algoritmalar ve kullanıcı dostu arayüzlerle ortaya çıkmasıyla arttı. Genel yapay zekâ, insan zekâsının geniş kapsamlı yeteneklerini taklit edebilen ve çeşitli görevleri insan düzeyinde yerine getirebilen bir teknoloji olarak tanımlanıyor. Bu teknoloji, insanın öğrenme, mantık yürütme, problem çözme ve anlama gibi bilişsel yeteneklerini sergileyebilme potansiyeline sahip. Farklı disiplinlerdeki bilgileri bir araya getirip, bağımsız olarak yeni görevler öğrenebilir ve uygulayabilir. Örneğin, aynı anda bir dil öğrenip karmaşık bir matematik problemini çözebilir. Yaratıcı yapay zeka, bu özellikleri ile belirli verisetlerinden yeni ve orjinal görseller, metinler ve sesler üretebiliyor.

Yapay zekânın tasarım dünyasına girişi, sadece iş süreçlerini optimize etmekle kalmayıp, aynı zamanda yeni tasarım fikirleri üretme ve ilham verme potansiyeli taşımasıyla gerçekleşti. Bu teknolojilerin sunduğu imkânlar, biz tasarımcıları hem heyecanlandırıyor hem de yeni tasarım araştırmalarına da olanak sağlıyor. Yapay zekâ ve tasarım disiplinlerinin kesişiminde ortaya çıkan dinamikleri daha iyi anlamak için bu ilişkiyi üç ana başlık altında inceleyebiliriz: Bir araç olarak yapay zekâ, diyalogun önemi ve iş akışlarının tasarlanması.

Bir tasarım aracı olarak yapay zekâ

Görseller Midjourney’de üretilmiştir © Derya Karadağ

Yaşam mücadelesinde bizi güçlü kılan fiziksel özelliklerimiz değildir. Yüzlerce yıl süren bu macerada, çakmaktaşı ve sopadan çivi ve çekice, fiziksel becerilerimizi artıran her yeni alet, yani insanın kendi tasarladığı ve ürettiği araçlarla ilişkisi, yaşamı kolaylaştırmanın yanı sıra varoluş biçimimizi ve medeniyetimizi dönüştürdü. Bu tarih yolculuğunda, gözümüz daha uzaklara ve yakınlara bakmaya, görünmeyeni görmeye başladı. Dürbün, teleskop ve mikroskop gibi algısal araçlarla dünyayı farklı açılardan yakalamaya, anlamaya ve anlatmaya çalıştık. Şimdi ise bilişsel faaliyetlerimizi destekleyecek yepyeni bir araçla karşı karşıyayız: Yaratıcı yapay zekâ.

Bununla birlikte, yapay zekâ tasarımcılar için sihirli bir fırça da sayılmaz. Aksine her bir modelin veri tabanını sorgulamak ve katkı sunmak; bu teknoloji karşısında nasıl bir pozisyon alacağımızı, nasıl kullanacağımızı düşünmek önemli. Tasarım süreçleri bu yeni araçlarla nasıl desteklenir? Farklı modeller arasında nasıl seçim yaparız? Bunları nasıl etkili bir biçimde kullanırız?

Asıl mesele, kendimize dürüst olmak ve şu kritik soruyu sormak: İnsan olarak etik duruşumuz nedir? Hayatta neyi dert ederiz? Bir tasarımcı olarak bu dertler bizi hangi tasarım problemlerine çözüm bulmaya yönlendirir? Bu sorulara verilecek yanıtı henüz üretebilen bir yapay zekâ modeli yok.

Diyaloğun önemi

- Yapmak istediğim şey bu.
- Yapabilir misin?

Tasarımcı-makine etkileşimi bir diyalog başlatır, bu diyalog sonucunda daha güçlü bir tasarımcı makine etkileşimi ortaya çıkar. Birbirine benzemeyen iki türün, gelişen ilişkisi simbiyozdur. Karşılıklı eğitim ve diyalog yoluyla gelişir.
Nicholas Negroponte

Negroponte’nin sözleri, tasarımcı-makine etkileşiminin özünü ve potansiyelini özetlerken, yapay zekâ ile olan etkileşimlerimizde yaşadığımız sürekli öğrenme ve adaptasyona da vurgu yapar. Bu süreç, yalnızca yapay zekâ algoritmalarının ihtiyaçlarımıza yanıt vermesiyle sınırlı değildir; aynı zamanda biz de bu diyaloğun bir parçası olarak bu yeni aracın tasarım sürecindeki etkisinden öğrenir ve yeni metotlar geliştiririz.

Yapay zekâ, tasarımın farklı aşamalarında farklı algoritmalarla karşımıza çıkıyor. Özellikle metinden görsel üreten ve geniş veri tabanlarına sahip modellerde, söz konusu algoritmanın istem karşısında nasıl davrandığını anlamaya çalışmak, yeni tanıştığınız bir iş arkadaşınızın tasarıma bakış açısını, dilini, bilgi birikimini ve bu bilgiyi nasıl değerlendirdiğini anlamaya çalışmak gibi.

Midjourney’de bazı istem-üretilen görsel denemeleri © Derya Karadağ

Herhangi bir görseli nasıl tanımladığınız, aracın bu tanımlamaları veri tabanındaki hangi bilgilerle eşleştirdiği ve yapay zekâ algoritmasının arayüzünün hangi bağlantıları nasıl algıladığı gibi konular, metinden görüntü üreten modellerle ilgilenen tasarımcıların sorduğu temel sorulardır. "Bir istem girerim ve yapay zekâ algoritması bana ne verirse ona razıyım" diyemeyen herkes için bu, eleştirel bakış açısını kaybetmeden yürütülmesi gereken karşılıklı bir öğrenme sürecidir. Yapay zekâ ile kurduğumuz bu diyaloğu derinleştirerek hem kendi iş yapma biçimlerimizi hem de algoritmaları geliştirebiliriz.

İş akışlarının tasarlanması

Geleneksel tasarım süreci ve işlemsel tasarım süreci şemalarının karşılaştırılması © Derya Karadağ, https://link.springer.com/article/10.1007/s10798-020-09594-x

Tasarım süreci, tasarımcı veya tasarım ekibinin belirli bir problem üzerinde yaptığı çok katmanlı araştırmalar ve analizler sonucu aldığı kararlarla, ön çözümler ve alternatifler üretmesiyle başlar. Bu alternatif tasarım çözümlerinin belirli bir değerlendirme sürecinden geçmesi ve en uygun çözümün seçilmesi, yine tasarımcının en önemli adımlarından biridir. Geleneksel süreçlerde bilgi, sezgisellik ve iletişim yoluyla değerlendirilerek bir tasarıma dönüşür. İşlemsel tasarım süreçlerinde ise ilişkisel ve kural tabanlı düşünceyi destekleyen araçlar kullanılarak bilginin hesaplamalı araçlarla kurulan etkileşimlerle yeniden üretimi sağlanır. Bu süreçte, bilgisayar destekli analiz, sentez ve optimizasyon yöntemleri kullanılır.

Tüm bu tasarım yaklaşımları, gelişen araçların dahil edilmesiyle ilerler. Bugün bu süreçlere ek olarak, çeşitli yapay zekâ algoritmaları ve modelleri de tasarım sürecine dahil ediliyor. Makine öğrenimi, derin öğrenme modelleri, doğal dil işleme, bilgisayarla görme, optimizasyon algoritmaları, genel yapay zekâ ve çekişmeli üretici ağlar derken, tasarımcılar olarak bir diğer önemli araştırma konumuz, tüm bu modelleri tasarım süreçlerimizin hangi noktasında kullanabileceğimizdir.

ComfyUI ve tasarlanmış iş akışları, https://openart.ai/workflows/home

Bu aşamada, "iş akışları" da yeni bir tasarım problemi olarak karşımıza çıkıyor. Gerçekten bu teknolojinin işimizi kolaylaştırdığı ve elimizden alacağını hâlâ düşünüyor muyuz? Yoksa aksine, şimdiye kadar çözemediğimiz bazı tasarım problemlerinin çözümüne dair bir adım ötesini düşünmek için gerekli asistan artık bizimle mi?

Daha önce de belirttiğim gibi, bütün bu "yapay zekâ dünyayı ele geçirecek" paranoyasının arkasında, insan türünün etik sorumluluğunu bir başkasına yükleme eğilimi yatıyor gibi görünüyor. Oysa, yapay zekâ bir araçtır; bu teknolojiyi ekolojik krizlerden kurtulmak amacıyla analitik çözümlemeler ve tasarımlar geliştirmek için de, savaşta güçlü bir silah olarak da kullanmak mümkün. Tam bu noktada, bu araçların kullanımı konusundaki etik yaklaşımımız ve dünyaya bakış açımızın önemi büyük.

Yapay zekâ teknolojilerinin sunduğu imkânlarla, tasarım süreçlerimizi yeniden şekillendirebilir ve daha ileriye taşıyabiliriz. Geleneksel yöntemlerin sezgisel ve deneyime dayalı yapısını, yapay zekâ destekli analitik ve veri tabanlı yaklaşımlarla harmanlayarak, daha etkili ve yaratıcı sonuçlara ulaşabiliriz. Bu noktada, insan-yapay zekâ etkileşiminde yönlendirici unsurun hâlâ insan olduğunu unutmamalıyız.

Etiketler:

İlgili İçerikler: