Yenilikçi Süreklilik

HÜLYA ERTAŞ

Stockholm Tasarım Haftası, İskandinav tasarımının en geniş kapsamlı etkinliği olarak Şubat başında gerçekleşti. Ürün tanıtımlarından yeni mağaza açılışlarına, yerleştirmelerden pop-up dükkanlara dek çeşitlenerek kente yayılan irili ufaklı etkinliklerin yanı sıra Stockholm Mobilya ve Aydınlatma Fuarı tasarım haftasının ana bileşenleriydi. Önceden belirtmek gerek ki fuar ile tasarımcıların düzenledikleri etkinlikler arasındaki yumuşak geçiş, yani tasarım dünyasıyla mobilya ve aydınlatma sektörünün gerçekliklerinin neredeyse tamamen birbiriyle örtüşüyor olması muhteşemdi, bir kez daha gerçek anlamda tasarım kültürünün ne olduğunu hatırlamak da öyle. İskandinav tasarımını olanaklı kılan çok daha geniş bir perspektifte tasarıma verilen değer. Herkesin az çok ilgisini çeken bir konu olarak tasarım, gündelik hayatın birçok noktasına kolaylıkla nüfuz etmiş halde. Kentte gezerken en işlek caddelerde sadece küresel çapta ünlü moda markalarını değil yerel ölçekte tasarımlar yapan mobilya üreticilerini ya da küçük tasarım ürünler satan dükkanları da görebiliyor olmanız tesadüf olmasa gerek.

Stockholm Tasarım Haftası

İsveç Tasarımcılar Birliği’nden Daniel Byström, İsveç tasarımının tanımını birkaç sıfatla yaptı: basit, işlevsel, enformel, zarif, malzemelere ve kaynaklara saygılı. İskandinav tasarımını da az çok imleyen bu sıfatlar, gerçekten de genel çerçeveyi kavramak için epey yardımcı oldu. Bu nitelikler aynı zamanda tasarım kültürünün nasıl tüm halka nüfuz ettiğini anlamamız için de birer anahtar, çünkü tasarımı aşırı şık ve erişilmesi pek de kolay olmayan bir şey olarak değil, aksine herkesin kolaylıkla erişebileceği, basit ve işlevsellikleriyle hayatı kolaylaştıran bir konsept olarak sunmanın fark yarattığı ortada. Öte yandan tüm bunlar tabi ki ülkenin her alanda kendini hissettiren demokrasi kavrayışı olmaksızın da gerçekleşemezdi.

Stockholm’de farklı disiplinlerin işbirliğiyle gerçekleştirilen projelerin kıymeti epeyce fark edilmiş olsa gerek ki her köşeden bir birlikte çalışma hikayesi çıkıyordu. Biri ahşap (Fredrik Paulsen), biri seramik (Gustav Nordenskiöld) diğeriyse cam (Asa Jungnelius) ile çalışan üç tasarımcının bir araya gelerek yeni oluşturdukları Last markası, bir sofrada olabilecek şeyler için sezonluk parçalar üretiyor ve kentin çeşitli noktalarındaki pop up dükkanlarda satışa sunuyor, benim ziyaret ettiğim ufacık bir ekşi mayalı pizza restoranıydı mesela. Bir diğer heyecan verici işbirliği Bolon firmasının Stockholm Tasarım Haftası için gerçekleştirdiği yerleştirmeydi. Aslen örme vinil zemin kaplamaları yapan bir aile firması olan Bolon, 2003’te üçüncü kuşağın işin başına geçmesiyle tasarıma verdiği ağırlığı artırmış. Yeni koleksiyonları Silence için koreograf Alexander Ekman ile işbirliği yaparak bir kısa film çekmiş ve bunu Beckmans College of Design’da okuyan bir grup öğrenciyle birlikte üçüncü boyuta taşıyarak bir yerleştirme gerçekleştirmişler. Açıkçası bir zemin kaplamasının böylesi açılımlara olanak sağlayabileceğini düşünmek de bunu hayal edebilen zihinlerin varlığını hatırlamak kadar ilham vericiydi. Bir diğer film işbirliği mimar Erika Janunger ile koreograf Oskar Frisk’in çektikleri kısa film için genç ürün tasarımı ofisi Farg & Blanche’e başvurmasıyla hayata geçmiş. Filmde görünecek mobilyaları tasarlamaları istenen Fredrik Färg ve Emma Marga Blanche, filmin uçmak ve hafiflik etrafında dönen konseptine uygun mobilyalar tasarlayıp üretmiş. Yaratıcı işbirliklerinin ve çok aktörlü proje süreçlerinin nihayetinde varabildiği noktayı görmek oldukça zihin açıcıydı.

Tasarım haftasının daha genel anlamda üretimi de içine alarak genişleyen kısmı Stockholm Mobilya ve Aydınlatma Fuarı’na gelecek olursak çok ağırlıklı olarak İskandinav firmalarının maharetlerini İskandinav tasarımının ruhuna uygun şekilde şaşaadan uzak, sakince ama kendinden emin bir şekilde sunuşları fuara ana karakterini veren özellikti. Mobilya tasarımlarıyla aydınlatma elemanlarının bir arada sunularak serpiştirildiği fuarda bu yılın ana konsepti Bolon’un da benimsediği gibi sessizlikti. Sessizlik teması kumaştan yüksek bölücülerin yanı sıra, ofis çalışma alanlarında mahremiyeti sağlayan yüksek sırtlı toplantı koltukları ve tercih edilen sakin tonlardaki renklerde yoğun bir şekilde hissediliyordu. Stantlarda sergilenen neredeyse her ürünün sağında solunda bir yerlerde tasarımcısının adının yazıldığı fuarda etkileyici olan bir diğer unsur süreklilikti. 100 yıldan uzun süredir faaliyet gösteren birtakım şirketlerin sadece tek bir türden ürünü yapmaya devam ettiğini görmek, sadece askılık ya da sadece plastik enjeksiyon sandalye üreterek ama bunu daha iyi yapmak için çaba göstererek çok uzun yıllar sektörde yer etmiş firmaların varlığını görmek bir görünüp bir kaybolan kimliksiz markalarla dolu bir ülkeden gelen biri için oldukça hayret verici ve güzeldi.

Fuarın tabi ki en heyecan verici kısmı Greenhouse’du. Bu bölüm tasarım ve mimarlık okullarından öğrencilerin işlerini sergilemeleri için ayrılmış geniş bir holdü. Orta alanındaki toplanma alanı İsveç’in ünlü tasarım ofisi Note Design Studio tarafından bir çadırı andıracak şekilde tasarlanan hol, genç zihinlerin sınırsız yaratıcı kabiliyetlerini sergiliyordu. Lund Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü öğrencilerinin Carve or Scarve adlı stantlarında sergiledikleri işler, tarımsal faaliyetleri ahşap ürünlerle yeniden hatırlatan yalın ama etkileyici bir işti. Henüz seri üretimin sınırları zorlayıcı dünyasıyla tanışmamış, önlerinde açılan geniş yaratıcılık denizinin nimetlerinden en üst düzeyde faydalanan işlerin en önemli özelliği çok iyi işçiliklerle ve tasarlanmış ortamlarda sunulmalarıydı. İçerik olarak amatör ruhu üzerinde taşıyan ama sunumda bir profesyonel kadar titiz olan tasarım öğrencileri, sektörle bu ilk buluşmalarının öneminin farkındaydılar kesinlikle.

Etiketler: