Yokluğun Güzelliği
Bakü’de iç şehri gezdikten ya da en erken dönem İznik çinilerine baktıktan çok sonraları onlarda sevdiğim şeyin ne olduğunu anladım: Yapılış zamanlarındaki yokluk ve yoksunluk sanki bu üretimlere bir ruh üflemiş gibiydi. Zeki Sayar’ın iki savaş arasında tasarlayıp uygulamasını başlattığı ancak 1946’da savaştan sonra açılabilen Behçet Uz Çocuk Hastalıkları Hastanesi de sanki böyle. Avrupa’dan yapılamayan ithalatlar ve Türkiye’deki yapı malzemesi imalatının yetersizliği, sanki Sayar’a eldekilerle yetinmeyi ve güzelliği o yokluk üzerinden kurmayı zorunlu kılmış da bu pencereler, trabzanlar ve bir aradalıklarının ahengi çıkmış ortaya.
İlgili İçerikler:
-
Tarihin Zihin Haritası
Güneş kendi döngüsüyle her an farklı bir hikâye anlatıyor dokunduğu duvarda. Duvar, fiziksel bir sınır olmanın ötesine geçerek zamanın ve kültürün etkileşimlerini göz önüne seren bir zihin haritası oluyor adeta.
-
Kimsesizlerin Kimsesi Rönesans?
Tarihi binaların içinde günümüz insanı görmek, hızla alışılabilen bir şaşkınlık. Tarihi çevrelerde otobüsler, elektrik direkleri, trafik ışıkları görmeye de hızla gözümüz alışıyor.
-
Mimarlık Banyosu
D vitamini için haftada iki güneş banyosu, ilham için her gün biraz göz banyosu, yorgunluk için ayda bir köpük banyosu... Yüksek hızlı tren hatlarının kesiştiği, daha da hızlı uçakların geçtiği bu güvertede, her an kanatları altındakilere kanabilecek kadar uçarı...
-
Sokaktaki Bizans
Suriçi İstanbul'unda dolaşmanın belki de en güzel yanı, yürürken aniden karşınızda beliriveren, yapılı çevre içerisinde günlük yaşantıya göz kırpan Bizans mimarisi.
-
Kendi Halinde
Boğaza sırtını dönmüş bir kulübe, bir sığınak... Denizin betonla buluştuğu yerden bütün heybetiyle başkaldıran, adeta her şeye rağmen ben de buradayım diyen bir ağaç...