Üretmek ya da Üretmemek

EFE GÖZEN + BURCU BİÇER SANER

...işte bütün mesele bu! Hakikaten öyle.

Bir fikri ortaya çıkarmak ve onu somut bir şekilde biçimlendirmek önemli bir çaba gerektirir. Bu sürecin doğrusal olmadığını kabul edip “tasarım” ve “üretim” sekansları arasındaki geri bildirim mekanizmalarının ortaya çıkarılması esastır. Üç boyutlu baskı ve robotik üretim rüzgarına kapılıp metodolojiyi yeni uygulamaya başlamışlara bir hatırlatma olarak bu da burada dursun. Ne de olsa kritik olanın bitmiş ürünün kozmetik değerinin aksine üretim sürecinin kendisi olduğuna inananlardanız. Önceki sayılarımızda,1 hesaplamalı form oluşturma ve bilgisayar destekli somutlaştırmanın yakınsadığı noktayı değerlendirmiş ve birkaç örneği incelemiştik. Bu sayımızda da ideal bir başlangıç sayılmasa da doğru zamanda çark eden ya da yanlış sorunlara doğru çözümler bulan örnekleri inceleyeceğiz.

Savunduklarımızı bir kez daha dile getirmekte sakınca görmüyoruz: Dijital üretim, nesnelerin yapımında dijital öncesi süreçlerle paralellik gösterir. Materyal reaksiyon sabit olduğu için metodolojik olarak biri diğerinin yerine geçmez. Bir kişi, CNC frezenin yontarak oluşturacağı dijital dosyadaki ürünün aynısını, herhangi bir malzemeyi ve gerekli araçları kullanıp keserek elde edebilir. Üç boyutlu yazıcının plastik katmanları üst üste eklediği gibi, isterse kil ve benzeri bir malzemeyi yığarak eklemeli üretim yaklaşımını kullanabilir. Dijital platformda gömülü tasarım üretimi ise benzersiz hassasiyet, ölçekleme, makineler arası geçiş ve hızla çoğaltma imkanı sağlayacaktır.

Önce bas, daha sonra düşünürsün
Özel üç boyutlu düzenleme programı kullanılarak, özel meta malzeme mekanizmaları geliştirmek mümkündür
Bazı şeyler gerçekten de aceleye gelmemeli
Mesh Mould Plastik/Metal, fabbrikasyon, efe gözen, burcu biçer saner,
Farkındalık; Mesh Mould Plastik/Metal

Dijital üretim, ölçek kısıtından ötürü öncelikle endüstriyel tasarımla ilişkilendirildi. Bu metodolojiyi inşaat endüstrisine uyarlamak tam da bu sebeple ona biraz fazla yüklenmek sayılabilirdi; ne de olsa bu endüstride bitmiş ürün yalnızca göze çekici gelmekle yetinemez, aynı zamanda dayanıklı ve işlevsel olmalıdır. Hem bu ölçütler esasen bir mimari üründen beklenenler değil midir? Bir düşünceyi saf temsil ölçeğini aşarak gerçek hayat uygulamasına geçirmek meşakkatli bir iştir demiştik. Teknolojinin harikalarına takılan kişi, süreç içerisinde bir de bakmış asli tasarım niyetinden uzaklaşmış. Ölçek konusu anlaşıldıkça, araştırmanın sürekliliği uğruna başlangıç metodolojisinden çark etmek gerekebilir. Sonuçta bütün mesele doğru araç ve yöntemi kullanmakta.

Birçok dijital fabrikasyon projesinin, an itibariyle doğrudan ya da pratik kullanım amacını taşımadığını ve çoğunlukla yakın bir gelecek için deneysel çalışmalar olduğunun farkındayız. “Printing outside of the box” heyecanına kapılmış denemelere göz atarken beynimizin bir yanı (tercihen sol) ile mevcut inşaat metodolojisini bozmanın mantıklı olup olmadığını sorgulayalım, diğer yanı (sağ) ile de acı-tatlı yeni lezzetleri deneyimleyelim, ne dersiniz?

Dev ağ-örgü2 bir kelebeği andıran Daedalus Pavyonu, üç boyutlu baskı düzeneği ile özelleştirilmiş bir endüstriyel robot kol kullanılarak basılan 48 ayrı parçadan oluşuyor. Birkaç sehpanın bulunduğu bir alanın üzerini örtecek büyüklükteki pavyon, GPU Teknoloji Konferansı için Amsterdam’da bir galeri iç mekanında kurulmuştu. Sanat ve mimari arasındaki çok ince çizginin üzerinde bulunan proje, mimarinin önemli esaslarından birini yanıtsız bırakıyor: işlevsellik. Belki de büyük ölçekli bir modeli basmak için yapılan bu kavram ispatı çalışmasında işlevsellik aramamalıyız, ne de olsa bu aşamada sanat ve mimari arasındaki çizgiyi bulanıklaştıracak mükemmellikte bir çözüm. Yine de, prototip modelleme için geliştirilen üç boyutlu baskı teknolojisini mimaride uygulayıp bu metodolojiyi bir bağlamda değerlendirmenin zamanı henüz gelmedi sanki. Kullanılan malzemenin (termoplastik) her iki ölçekte de (endüstriyel tasarım/mimari) aynı kaldığını göz önünde bulundurursak, acaba biz gerçekten de işlevsel olmayan prototipler geliştiren büyük ölçekli endüstriyel tasarımcılar mı oluyoruz?

Hasso Plattner Enstitüsü İnsan Bilgisayar Etkileşim Laboratuvarı ekibi tarafından geliştirilen metamalzeme projelerinden kapı kolu, boyut ve işlevsellik açısından Daedalus Pavyonu’nun tam tersi denebilir. Bu örnekteki metamalzeme mekanizmasını oluşturan silikon hücreler arzu edilen yerlerde farklı örüntülerle çeşitli sertlik seviyelerini ve böylece gereken esnekliği de sağlar. Kolun döndürülmesi bitişik hücrelerin kaymasına neden olacak dönme hareketini yaratır. Bu dönüşten doğan kesme kuvveti, mandalın içeri doğru hareket etmesini sağlar ve böylelikle kapı pervazından kurtulur. Özelleştirilmiş bir üç boyutlu biçimlendirme yazılımı kullanılarak önce kapı mandalının rijit blokları, sonra da etrafındaki esnek kesme kuvvetine çalışan hücreler tanıtılıyor. Yazılım, kapı kolu itildiğinde uygulanan kuvvet gibi belirli alanlara kuvvet uygulandığında mekanizmanın nasıl tepki vereceğini tahmin etmek için bir sonlu elemanlar analizi gerçekleştiriyor ve işte baskı dosyanız hazır. Belki de bu tür bir mekanizmanın sıklıkla kullanılan kapı kolları için uygulanması yerinde olmayabilir. Neticede çelik bir kapı kolu ve mandalının silikon olandan daha üzün süre kullanılabileceği, geri dönüştürülebileceği ve herhangi bir hırdavatçıdan kolaylıkla elde edilebileceği aşikar. Ancak hareketli bir mekanizmanın basılabileceği fikri göz ardı edilemeyecek kadar ilgi çekici ve belki şimdi de bu özelliğin daha iyi değerlendirilebileceği uygun bağlamı aramalıyız.

Joris Laarman Lab tarafından tasarlanan MX3D Köprü projesi 2015 Ekim ayında resmi olarak başladı. 2017’de bitmesi hedeflenen köprü, Amsterdam’daki Oudezijds Achterburgwal’de inşa edilecek. Metal kaynak telini katmanlar halinde yığmak üzere MIG (metal inert gas / metal atıl gaz) kaynak makinesi tutturulmuş endüstriyel robot kolların köprüyü yerinde inşa etmesi planlanıyordu. Bu yazı yazım aşamasındayken yatay olarak basılan büyük parçalar bir araya getirilerek birleştirilmekte. Köprünün tasarımında gerek mevzuat gereği, gerekse mühendislik ve pratik nedenlerden dolayı önemli ölçüde değişime ihtiyaç duyuldu. Tıpkı herhangi bir geleneksel tasarım sürecinde de yaşanabileceği gibi, bazen olaylar beklenmedik şekilde gelişir. Yine de, ACCIONA liderliğinde IAAC tarafından D-Shape ortaklığı ile tasarlanan Barselona’daki köprünün aksine MX3D köprüsünün oldukça cesur bir girişim olduğunu söyleyebiliriz. Üç boyutlu baskı teknolojisi ile inşa edilmiş ilk köprü unvanını almış oldu, peki ya ne uğruna? Sadece ilk olma uğruna, Barselona şehri kendine kaliteye önem vermeden hızla üretilmiş, rahatsız edici görünüşte bir beton yığını edinmiş oldu.

ETH Zürih’in araştırma projesi Mesh Mould, yük taşıma kapasitesi olan yapıların 1:1 ölçekteki robotik konstrüksiyonunu ele alıyor. Proje, kalıp ve güçlendirme sistemini tek bir robotik imalatta birleştirir ve eğrisel yüzeyli geometriye sahip betonarme yapıların üretimine olanak verir. Projenin ilk aşamasında (2012-2014), metodolojik olarak Daedalus Pavyonu’nun da öncülü olan, üç boyutlu bir ağ-örgü strüktür oluşturmak üzere termoplastik polimer ekstrüde eden bir uç elemanı kullanıldı. Sonrasında, beton karışımı hem kalıp hem de güçlendirmenin kendisi olan ağ-örgü içine dökülüyor. Ağ-örgü hücreleri merkezde betonun ilerlemesine izin vermek üzere daha geniş, kenarlarda ise ağ-örgü dışına taşmasını engellemek üzere daha sık olacak şekilde optimize edilerek yapısal bütünlüğün dengelenerek korunması sağlanıyor. Ancak bu aşamada polimerin metal ile karşılaştırıldığında başarısız olduğu kanıtlandı. Böylece uzamsal polimer ekstrüzyondan, güçlendirme ve kalıp olarak çalışabilen metal çerçeve oluşturulması için çubukları belirli uzunluklarda kesip kaynak yapabilen bir uç elemanı tasarımının kullanıldığı metodolojiye geçildi. Araştırma deneysel aşamada kalmak üzereyken kanıtlanmış bir metodolojiye çark etmeleri doğal olarak başarıyı da peşi sıra getirdi: Ekip 2016’da yaratıcı kategoride İsviçre Teknoloji Ödülü’ne sahip olurken 2017’de 1:1 yapı ölçeğinde ilk uygulamalarını başlattılar. Hammadde malzemesi olarak betona odaklanan düzinelerce üç boyutlu baskı projelerinin hepsi sorunu sanki plastik yerine beton dökümü yapacak daha büyük bir mekanizma ile çözebilirmiş gibi ele almıştı. Bu mimarların ne kadar naif oldukları, malzeme özellikleri ve ölçeğin temellerini nasıl unuttukları bizi şaşırtmaya devam ediyor.

“Üç boyutlu yazıcılar hakkındaki bu ışıltılı yazılar, 1950'lerde mikrodalga fırınların nasıl yemek pişirmenin geleceği olacağının ilan edildiği hikayelere benziyor. Evet mikrodalga fırınlar kullanışlıdır ama mutfağın geri kalanının yerini almaz.”3

Neil Gershenfeld’in bu analojisi pek de yerinde olmadı mı? Gartner Hype Cycle’da da görülebileceği gibi teknolojik gelişmelerle ilgili her zaman birtakım abartılı heyecan var. Yeni bir teknoloji keşfedildiği an heyecan tetiklenir ve şişirilmiş beklentileri karşılamak üzere zirveye çıkar. İnsanların gözü açıldığında ise beklentileri de peşinden sürükleyerek dibi görür. Kişi ancak o zaman dikkat dağıtıcılardan kurtulup yeni teknolojinin kullanımı için verimli düzlüklere ulaşana kadar aydınlanma yokuşunu tırmanabilir.

Gelecek ne eklemeli ne de talaşlı üretim ile değil, daha ziyade veriyi nesneye nasıl dönüştüreceğimiz ile ilgili. 1952 yılında ilk bilgisayarlı sayısal denetim (CNC) teknolojisinin kullanımından bu yana gelişen şey, nesneleri nasıl yapacağımız üzerine dijital bir devrimdir. Malzemeyi nasıl işlediğimiz ve onun nasıl davrandığı bu süre zarfında değişmedi.4 Yeni teknoloji ya da araçların harikalar yaratmasını beklemek yerine, onlarla neler yapacağımızı soruyor olmalıyız, değil mi?

Hayatın anlamının cevabını biliyoruz, pek tabii 42.5 Peki soru neydi?

NOTLAR
1 Konu hakkında daha fazlası için; Haziran 2017’de XXI’de yayınlanan Robotunu Nasıl Eğitirsin.
2 İngilizce: mesh
3 Gershenfeld, N. (2012) How to Make Almost Anything: The Digital Fabrication Revolution, Foreign Policy, Vol. 91 No:6
4 Pek tabi MIT Self-Assembly Lab’in Steelcase ile geliştirdiği üç boyutlu baskı teknolojisi gibi istisnalar mevcut.
5 Umuyoruz ki Otostopçunun Galaksi Rehberi’ne referans vermeyeceğimizi düşünmediniz.

Etiketler:

İlgili İçerikler: