Jean-Luc Godard ve Mimarlık

Kaynak: indiewire.com Yazan: Will Ashton Fotoğraf: Getty Images

Jean-Luc Godard hayatı boyunca birçok şey haline geldi: Bir yönetmen, bir editör, bir aktör, bir film eleştirmeni, bir sanatçı, bir radikal, bir şair, bir tarihçi, bir filozof… Liste uzayıp gidiyor, ancak bu listeye bir yeteneği daha eklenmeli: Bir mimar. 2016 yılında İngiliz Film Enstitüsü (British Film Institute) tarafından hazırlanan "Jean-Luc Godard as Architect" başlıklı videoda ünlü yönetmeni neden mimar olarak tanımladıkları anlatılıyor.

Godard kariyerinde tabii ki asla iki tuğlayı üst üste koymadı, zaten BFI da geleneksel anlamda bir mimar olduğunu söylemiyor. Videoda yönetmenin çalışmalarında film mekanlarını inşa etme, film için uygun mekanı bulma ve düzenleme konularındaki yeteneğinden bahsediliyor.

Godard filmlerinde mimarinin bizi nasıl şekillendirdiğini, binaların ve mekanların zaman içinde nasıl değiştiğini gösteriyor. Daha önceki film çalışmalarında Paris şehrini neşeli bir tasvirle bize sunarken 1965 yılında çektiği politik gerilim filmi Alphaville'de aynı yerin ne kadar acımasız ve tehditkar görünebileceğine odaklanıyor. 1967’de çektiği yol draması “Weekend”de ise dokuz dakikalık bir sekans olan yoğun trafik sahnesinde mekan algısının nasıl değiştiğini gösteriyor.

Ayrıca, 1963'ün dramatik komedisi “Le Mépris"de bir zamanların göz alıcı film yapımı çağının sonunu simgelediğini göstermek için soyulmuş duvarların ve duvarlarında unutulmuş posterlerin yer aldığı Roma'nın eteklerindeki harap durumdaki çok sayıda terk edilmiş film stüdyosunu kullanıyor. Aynı filmde bir Roma dairesi etrafında sahnelenen 30 dakikalık sahnede ise neredeyse mobilyasız evlerinde çiftin etkileşimlerinin birbirinden nasıl uzaklaştığı, ilişkilerinin en başından nasıl mahvolduğu gösteriliyor.

Videonun anlatıcısı ve daha önce “The Architecture of David Lynch” kitabını kaleme alan Richard Martin bu videoyla bir kez daha mekanların filmleri bir bütün olarak nasıl yapılandırabileceğini anlatıyor.