İçerikten Tasarıma – Tasarımdan İçeriğe

FATİH YAVUZ EMRE ŞAVURAL

Ankara Cermodern’de 13 Kasım 2019 - 12 Ocak 2020 arasında yer alan Bir Şehir Kurmak: Ankara 1923-1933 sergisini, sergi ve sergi üniteleri tasarımını üstlenen FREA kurucuları Fatih Yavuz ve Emre Şavural anlattı.

Ankara Cermodern’de, 13 Kasım 2019 - 12 Ocak 2020 tarihleri arasında açık olan “Bir Şehir Kurmak: Ankara 1923-1933” sergisi, FREA olarak bizim ilk sergi ve sergileme tasarımı deneyimimiz. Sergilemeye konu olan fikri ilk duyduğumuz andan itibaren içinde olmayı çok istedik. İlk toplantıda bize aktarılan, Ankara’nın başkent olmasıyla yaşanan modernleşme ve barınma pratiği üzerine devam eden araştırma derinliğine ekip olarak duyduğumuz şaşkınlık, ilerleyen günlerde hızla artmaya devam etti. Biz projeye dahil olduktan sonra, toplamda dokuz ay süren bu çalışma boyunca üretim süreçlerine dair düşünme fırsatı bulduk; içerik ile serginin kendisinin ilişkisini de yoğun biçimde sorgulama ve araştırma fırsatı yakaladık.

İlk günlerde bize sunulan küratöryel çerçeve oldukça açık ve heyecan vericiydi. Mimari ekip olarak sorumluluk sınırlarımızın çok keskin olamayacağını anladık ve başta grafik tasarım olmak üzere diğer tüm ekiplerle birlikte hareket etmemizin süreci çok daha sağlıklı kılacağını düşündük. Sergi ve sergileme tasarımı ekibi olarak, küratörler Ali Cengizkan ve Müge Cengizkan, grafik tasarım ekibi Barek, kent modelleme ve videolarını üreten Dersu Değer ve Büşra Tunç, sergideki konutların 3b modellerini üreten Efe Ovacık ile bazen küçük ekiplerin, bazen tüm ekiplerin biraraya geldiği toplantılarla süreci yürüttük. Bu isimlerden bazılarını, daha önce farklı işlerde birlikte çalıştığımız için, küratörlerle çalışmada yeni alanlar belirdikçe ekibe davet ettik. Bunun iyi bir yöntem olduğunu sonraları daha da iyi hissettik.

Düzenli yapılan toplantılara neredeyse herkesin katılıyor olması ve ekipler arası koordinasyona gösterilen hassasiyet sürecin sağlıklı yürümesi adına çok önemliydi. Sergi mekanını anlamaya dair yaptığımız araştırma ve ziyaretler sonucunda, mekanın ruhunu da tasarım sürecine nasıl dahil edeceğimiz üzerine düşündük. İçeriğin sergileniş biçimine dair bize sunulan veriler ışığında birlikte düşünmeye ve mekanı bu veriler ışığında yeniden anlamaya çalıştık. Doğrusal bir geometriye sahip olan sergi salonuna dik bir şekilde ve tam merkezinden yaklaşmak tasarım sürecinde kullanıcının yönlenimi üzerinde de yoğun bir şekilde düşünmemizi gerektirdi. Temelde iki galerideki sergileme ünitelerinin farklı yönlerdeki yerleşimi ve aydınlık seviyelerinin birbirinden farklılaştırılmasıyla ziyaretçilerin bu iki eş mekanı farklı deneyimlemesi amaçlandı. Duvara yansıtılacak animasyon filmlerin yüzeylerde yaratacağı parlaklık ve hareketin de kullanıcının mekanı farklı algılamasına yardımcı olması hedeflendi. Bunun yanında sık tekrar eden çatı makaslarının çatı düzleminde yarattığı yoğunluğa yalınlık prensibiyle yanıt aramaya çalışıldı.

Bir araştırma sergisi olmasının doğal sonucu olarak içeriğin yeni verilerle güncelleniyor ve evriliyor oluşu nedeniyle, en başından itibaren esneklik üzerinde yoğunlaştık. Bunun yanında nadire kabinelerinin ve efemeraların sayı ve boyutlarının netlik kazanmamış olmasının öngörülen sergileme düzeninde değişikliklere yol açabileceği ihtimali oldukça yüksekti. Tüm bu ve olası değişikliklere kolaylıkla yanıt verebilecek esnek bir tasarım, birim elemanlar ve bunların biraraya gelişleri ile mümkün olabilirdi. İçeriğin temsilini düşünmemiz bu birimlere yoğunlaşmamızı da hızlandırdı. Sergileme ünitelerini ve onlardan beklentimizi ortaya koyduktan sonra, tasarlayacağımız birim elemanların farklı şekillerde kullanılabilmelerinin sadece tasarım sürecinde değil üretim sürecinde de kolaylık sağlayacağını öngördük.

Sergide metal, ahşap ve cam olmak üzere üç tip malzeme ve toplamda sekiz farklı sergileme ünitesi kullanıldı. Karmaşık gibi görünen sistem esasında çok basit bir mantıktan ortaya çıktı. Metal ayaklar tam ve yarım olmak üzere iki, birleştirici ve taşıyıcı çerçeveler ise üç farklı modül olarak tasarlandı. Tam ve yarım metal modül aslında aynı sistemin parçaları ama kabiliyetleri bambaşka. Ziyaretçilerin içeriği rahatça görüp okuyabilmelerini sağlayacak açıda ve büyüklükte ele alınan ahşap sergileme ünitesi ise tam ve yarım olmak üzere iki farklı modül olarak tasarlandı. Modüllerin biraraya gelişlerindeki birleşim detayları ile ahşap modüllerin ters veya düz kullanılabilme potansiyeli değerlendirildi. Cam modül ise ters kullanılan yarım ahşap modülün üzerine yerleştirilerek efemeraların sergileneceğini hacmi tanımlamış oldu. Bu bize esneklik ve çeşitlilik sağladı.

GIF'i oynatmak için görsele tıklayın.
GIF'i oynatmak için görsele tıklayın.
GIF'i oynatmak için görsele tıklayın.

Sergi tarih sınırını Cumhuriyetin 10. yılı olan 1933 ile çizdiği için, sergileme ünitelerinin üzerinde ona eşlik edecek biçimde yukarı asılan flamalar, adeta kutlamaların tamamlayıcısı bir öğesi gibi düşlendi. Flamalar hafif ve geçirgen yapıları ile sergilemenin katmanlı bir grafik tamamlayıcısı olarak yer buldular.

Sergileme ünitelerinin sökülüp takılabilmelerinin de olabildiğine basit ve anlaşılabilir olmasını istedik. İlk günden beri serginin başka mekânlara taşınıp uyarlanabilmesini ekip olarak oldukça önemsedik. Sökülüp taşınabilmesini ve her yeni mekânda yeniden kurulup gerektiğinde çok yer kaplamadan depolanabilmesini kolaylaştıracak bir tasarım olmasını çok önemli gördük. Tüm kurulumun kısıtlı bir zamanda yapılması gerekliliği düşünülürse hem dijital hem de fiziksel modeller ile ortaya çıkması muhtemel montaj problemleri ortadan kaldırıldı. Aynı zamanda sergi öncesi üretilen prototipler, tasarımın yalınlaştırılması hedefine yaklaştırdı. Bu süreçte ekiplerin ortaya çıkardığı tasarım işleri, serginin nitelikli ve dinamik bir dönüşüm süreci olarak yaşanmasını sağladı. İçeriğin sürekli olarak gelişip tasarıma, bazen de tasarımın içeriğe katkı sunduğu keyifli ve oldukça öğretici bir süreç yaşandı.

Etiketler: